Paylaş
Bizler ilkokulda yurt bilgisi, lisede mantık, sosyoloji, felsefe, okuyan, ilk ve ortaokul ile liseyi karne notu kaç olursa olsun bitirme sınavına girerek bitirmiş bir nesiliz...
Biz her dönem 3 yazılı 1 sözlü imtihan olan nesiliz...
Biz kopya çeken ama kopya hazırlarken öğrenen bir nesiliz...
Yakınının, dostum dediğinin cenazesine “tatildeyim” diye gitmeyen nesil değiliz...
Biz şahsiyet sahibi olması için her şeyden sorumlu tutulan, kendine güvenen, sevgiyi saygıyı, dostluğu, vefa duygusunu bilen, yerine göre başkalarının yaşamı için kendi yaşam tarzından fedakârlık eden nesiliz...
Biz arkadaşımızın ailesini kendi ailemiz kabul eden, yaşam anlayışını buna göre dizayn eden, psikolojik sorunlarını aile ve mahalle ilişkileri içinde parasız çözen, anasına, babasına, ailesine egosundan fedakârlık edip maddi manevi kol kanat geren nesiliz...
Biz bugün 40 yıllık arkadaşlarını köşe bucak arayan, öğretmeninin elini öpmek için yarışan nesiliz.
Misketi, çemberi, uçurtmayı, birdirbiri, topacı, uzun eşeği, saklambacı, üç taşı, gazoz kapağını, kovalamacayı, ip atlamayı, sekseki, uçurtmayı , yakar topu bilen, futbolu, voleybolu, basketi, yüzmeyi tüm imkânsızlıklara rağmen spor olarak yapan bir nesiliz...
Dışarıda yemek yemenin çok nadir olduğu, ağız şapırdatmanın ayıplandığı, her lokmanın eşit paylaşıldığı, çay bardağındaki şekerin kaşıkla karıştırılırken çıkan sesin yüksek olmasının ayıp sayıldığı bir nesiliz...
Damak tadı güzelim Türk mutfağına göre, anne ellerine göre ayarlanmış insanlarız...
Ebeveynlerimizin öğretmenimize ‘eti sizin kemiği benim’ diye teslim ettiği, öğretmenlerimizin bu emaneti gözlerinden sakınarak koruduğu, kulağımızı çeken öğretmenimizi evde şikâyet edemediğimiz, öyle bir durumda babamızdan da azar işiteceğimizi bilen bir nesiliz...
Şimdi görüp, duyduğumuz, öğretmenin çocuğa bir siteminde
anne, baba, dayı, hala, enişte, bacanak, hep birlikte okul basıp ‘sen bizim çocuğumuzun psikolojisini nasıl bozarsın’ diye öğretmen döven bu nesille uzaktan yakından bir ilişkimiz yok bizim.
Lise mezunu arkadaşlarımızın bugünkü üniversite mezunlarının yanında doktora yapmış bir insan kalitesinde olduğu bir neslin çocuklarıyız...
Siz bizim nesli küçümsemeyin...
Çünkü biz öyle yetiştirildik ki maskemizi de takar, mesafemizi de korur, kalabalıklara girmez, hem kendimizi hem sizleri koruruz...
Bence siz bizim nesle benzemeye çalışın...
Çünkü biz bin yıllık Türk gelenek göreneklerinin süzgecinden geçebilen son temsilcileriz!
◊ Yiğit Ballar
YANIT
65 yaş üstü diye bir söylem şu korona pandemisinden bu yana her fırsatta karşımıza çıkıyor...
Bu her satırına sonuna kadar katıldığım çok güzel yazıyı pek çok 65 yaş üstü okurum olduğunu düşünerek sizlerle paylaşmak istedim.
Ve beni en çok etkileyen de şu: “Lise mezunu arkadaşlarımızın bugünkü üniversite mezunlarının yanında doktora yapmış bir insan kalitesinde olduğu bir neslin çocuklarıyız” sözü oldu.
Gerçekten bizim nesil, bugünkü gençlere baktığımızda eğitim ve bilgi anlamında çok çok iyi yetişmişti. Çok okuyan, çok araştıran, öğrendikçe de daha öğrenecek çok şey olduğunu anlayan bir nesildi. Tabii manevi olarak da çok iyi yetiştirilmiştik... Okuldan önceki ilk dini bilgilerimizi bize büyükannelerimiz vermişti mesela.
Kısacası bugün biraz da küçümsenerek oradan oraya itelenen bu bizim nesil, aslında elleri öpülecek, çok değerli insanlardan oluşuyor.
Bir de kıymetimizi bilseler.
Paylaş