Paylaş
Artık bütün Türrkiye’nin tanıdığı bebek...
Almanya’dayım...
Dilini, yolunu, huyunu bilmedikleri bir ülkenin hastane bahçesinde, varını yoğunu satıp bebeklerini son çare buraya getiren bir anne babanın gözyaşları içinde anlattıklarını dinliyorum.
Duyduklarıma mı şaşırayım, bebeğin durumuna mı kahrolayım, aileye burada sahip çıkan insanlara mı sarılayım, ihtiyaç duyulan bağışın 19 saatte nasıl toplandığının hikayesini mi dinleyeyim?
“Neden kendi ülkende değilsin?” sorgusu var bir de... Ayıpların ayıbı...
Ülkemizde ölen bebeğinin organlarını bağışlayan kaç kişi var, sorarım size? Ben dahil hangimiz bu bilinçteyiz?
Organ bağışı ülkemizin aydınlanması gereken kör noktalarından biri.
Yok efendim bu ameliyat orada olmalı mıydı, burada yapılamaz mıydı…
Kartal bebek umutsuzca kalp beklerken kılını kıpırdatmayanlar, o sevgi zincirine bir halka eklemeyenler, bu defa bir nifak zinciri oluşturdu! O eşsiz dayanışma duygusunu bile çok gördüler bu güzel ve yalnız ülkeye…
Ben gidip o bebeği hasta yatağında gördüm.
O minicik halsiz elini tuttum.
O anne ve babanın yüreğine baktım.
Ve Kartal bebeğin beşiğinin ucundan size sesleniyorum:
Siz hiç kalp bekleyen bir bebeğin gözlerine baktınız mı?
Siz hiç çocuğuna kalp arayan bir anne-babanın yüreğine dokundunuz mu? O minnettar gözleri görseydiniz… O yüreğin atışlarına kulak verseydiniz… İnanın bana bu laflardan dolaylı çok utanırdınız.
Kalp nakli olması gereken 10 aylık Kartal bebek için Türkiye el ele verdi ve 19 saatte tam 1 milyon 99 bin Euro toplandı. Gülben Ergen, Almanya’ya gitti ve Yıldırım ailesini hastanede ziyaret etti.
◊ Öncelikle büyük geçmiş olsun. Kartal’ın öyküsünü en başından öğrenmek istiyorum...
- Ahu Kahraman Yıldırım: Kartal çok istenen bir bebekti. Ancak ondan 1 sene önce bir bebeğimi kaybetmiştim. Onun kaybının getirdiği korku, Kartal’a hamileliğim boyunca hep sürdü...
◊ Başınız sağ olsun… Nasıl kaybettiniz bebeğinizi?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Hamileliğimde domuz gribine yakalandım. Komaya girdim. Böyle bir durumda öncelik anneyi yaşatmaktır. Beni kurtarmak için verilen ilaçlar sonucunda bebeğin suyu bitti.
◊ Karnınızda mı öldü yani?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Hayır, büyümeye devam etti. O da mucize bir bebekti. Ama sıkıştığı için beyin hasarı oluşmaya başladı. Doktorlar önümüze bir seçenek sundu. “Böyle giderse çocuk karnınızda ölebilir. Ölmezse de ağır beyin hasarlı olarak dünyaya gelecek” dediler. Bir karar vermemiz gerektiğini söylediler. Bebeği almayı önerdiler. İki gün boyunca eşim Levent’le hüngür hüngür ağladık...
◊ Kaç aylıktı o zaman bebek?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 6 aylıktı. Levent “Başımın üstünde yeri var, ömür boyu bakarım ben ona. Ama kızımız Lal ne yapacak bize bir şey olursa? Sen bilirsin, arkandayım” dedi. Canım çok yandı. Bir de susuz bir ortamda bebek dönmeye çalışıyor, kendine ve bana zarar veriyordu. Ben kendime değil ama Lal’e bunu yapmak istemedim. Ve doktora “Bebeği alabilirsiniz” dedik. Doktor “Suni sancıyla doğum yapacaksın” dedi. 13 saat suni sancı çektim. O bebeği öleceğini bile bile doğurdum. Sonra doktor dedi ki; “Birkaç saniye yaşayacak, tanışmak ister misin?” “Hayır, yapamayacağım” dedim. Ben hamileliğim boyunca sürekli “Allah’ım ne olur oğlum olsun, babamın adını koyayım” diye dua ediyordum ama bebeğin cinsiyetini öğrenememiştik. Ultrasonda göstermiyordu kendini çünkü. Doğumdan sonra bebeği bir kutu içinde eşime vermişler. Eşim şok geçirmiş. Arabada ağlaya ağlaya anneannesinin mezarının yanına götürüp gömmüş.
◊ Erkek miymiş?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Evet.
◊ Peki sonradan pişman oldunuz mu o kararı verdiğinize?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Şu anda yaşadığım sürece bakınca, doğru karar verdiğimi görüyorum.
◊ Kartal, bu olaydan ne kadar zaman sonra doğdu?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 1 sene sonra. Aynı ayda hem de.
Her şey 20 günlükken başladı
◊ Kartal’ın hastalığını ne zaman fark ettiniz?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Nefes alıp vermesinde sorun vardı. Henüz 20 günlükken yoğun bakıma girdi. Doktoru Yalım Yalçın, “Durumu ağır, kalp kası çalışmıyor. Mikrop kapmış olmasından şüpheleniyoruz” dedi. Ayrıntılı test yapıldı. Sonrasında doktor, işin kalp nakline kadar gidebileceğini söyledi.
◊ O an ne düşündünüz?
- Ahu Kahraman Yıldırım: “Hocam yaptırırız” dedik. Apandisit ameliyatı gibi bir şey olduğunu sanıyorduk. Ama “Çok kolay bir şey değil kalp nakli. Burada kalp bekleyen çok çocuk var” dedi. O zaman hastanede yatan Tuğra bebek vardı, maalesef vefat etti. Doktor haklı olarak bizi çok ümitlendirmek istemedi.
Sonra da oğluma “dilate kardiyomiyopati” teşhisi kondu. Kalp yetersizliği. Kalp kasının çalışmamasından kaynaklanıyor. Kalp çalışmayınca çocuk sarardı, çişini yapamadı, karaciğeri şişti. Bedeni tamamen bir motor gibi düşünün, kalp kan pompalamayınca zincirleme olarak her şeyi bozuldu. Tekrar kalbi çalıştıracak ilaçlar verdiler. Bir de idrar söktürücü.
Karaciğerini boşaltsın diye. Kartal’a 25 günlükken anjiyo yaptılar. Sonrasında ilaçlarla toparladılar ve bizi yoğun bakımdan taburcu ettiler.
◊ Sonra?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Kartal 10 Eylül’de yoğun bakıma girmişti. Ekimin sonunda evdeydik. Evi karantinaya aldık. Kapımızı misafire kapadık. Hatta bu süreç çok zordu, çünkü kızımız okula gidiyordu.
Hem Kartal’ı hem de kızımızın psikolojisini korumak zorundaydık. Ağlama krizleri geçiriyordu kızım. Kartal’ı da odadan hiç çıkarmıyorduk, sonra doktorumuz “Yapmayın. En azından salona kadar çıkarın bebeği. Bu kadar izole yaşatırsanız, bu sefer doktora gidip gelirken pat diye mikrop kapacak” dedi...
◊ Bu süreçler de geçti.
- Ahu Kahraman Yıldırım: Bunlar da geçti. Sonrasında Aygün Dindar hocaya gitmeye başladık. İlaçlar da fayda etmeye başladı. Kartal kilo aldı, gelişti. Bütün refleksleri yerindeydi. Ama kalpteki o büyümeyi engelleyemedik. Göğsü yamuldu.
◊ Dışarıdan fark edilecek kadar ağır bir durumdaydı yani?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Evet, benim elime gelmeye başladı. Eşime de “Bir tuhaflik var, çocuğun göğsü büyüyor” dedim. O süreçte Kartal bir de diş çıkarmaya başladı. Ağladıkça kalbini yordu, üstüne bir de diş ateşi eklendi. Ateş kalbe baskı yaptı, nabız yükseldi. Pulmoner hipertansiyona yakalandı sonra.
Ölümle sonuçlanabilen bir hastalık bu. Bunu öğrendiğim gün de doğum günümdü. Ardından Kartal’da bazı değişimler olmaya başladı. İnliyordu. Yediklerini kusuyordu. Kalbi büyüdüğü için midesine baskı yapıyormuş meğer. Biz de diş çıkarmasına yoruyorduk. Aygün hanım aradı bir gün, “Çabuk yanıma gelin, sizinle bir şey konuşacağım” dedi. Levent okulla ilgilendiğinden ben tek gittim muayenehanesine. “Açık konuşacağım seninle, Kartal iyi değil, acilen kalp nakli olması gerekiyor” dedi.
◊ Kaç aylıktı o sırada?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 8 aylıktı. Mayıs ayıydı. “Bir an önce müdahale edilmesi lazım. 1 yaşından önce kalp nakli olmalı” dedi doktor.
◊ Bu ameliyatı Almanya’da yaptırmaya nasıl karar verdiniz?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Biz Almanya’yı ilk Yalım Yalçın’dan duyduk aslında. Bize dedi ki; “Bakın bu hastalar için dünyada ‘Pulmoner Banding’ operasyonu yapılıyor. Almanya’daki bir hastanede bulunmuş. Kalbin çalışan kısmına bir bant takıyorlar bu teknikte. Bazen işe yarıyor. Yani çocuk nakle gerek kalmadan kurtulabiliyor.
Ama şu anda da kliniği iyi gidiyor bebeğin. Bu operasyon ters de tepebilir. Her şey bir risk. Sonuçta karar sizin.” Sonrasında Kartal kötüleşince ben Aygün hanıma “Ne dersiniz, böyle bir şey varmış, deneyelim mi?” diye sordum. “Artık sürecin sonuna geliyoruz, her şeyi deneyebilirsin” dedi. Bu arada İzmir’de, Ankara’da araştırmalara başladık. Yani bu süreçte Türkiye’de hiçbir şey yapmamış değilim.
Ankara’da Beytullah bebek örneğini bulduk. Aradık, ameliyatını yapan doktoruyla görüştük. Beytullah 14 aylıktı, Kartal ise 8. “Getirin, deneriz” dedi. O süreçte Kartal’ın durumu kötüleşti. 3 gün sonra evde fenalaşınca yoğun bakıma kaldırdık. Bu arada Almanya’daki bu ‘Pulmoner Banding’ operasyonu aklımı kurcalıyordu...
◊ Ve denemek istediniz...
- Ahu Kahraman Yıldırım: Böyle bir durumda her seçeneği denemek istemez misiniz? Şu anda bulunduğumuz hastaneden muayene randevusu aldık. Ama şunun altını çizmek istiyorum; biz Almanya’ya nakil için gelmemiştik aslında. “
Türkiye’de bunu yapamazlar, Almanya’da yaptıracağız” demedik. Vize başvurumda bile bu operasyon hakkında görüş almak için Almanya’ya gelmek istediğimi belirttim. Onlar da “Peki buyurun gelin bakalım” dediler. Biz buraya muayane olmaya ve bu operasyon hakkında bilgi almaya geldik. “Aman bize burada nakil yapmıyorlar, yetiş ey Almanya” demedik...
BUNDAN SONRA ORGAN BAĞIŞI İÇİN ÇALIŞACAĞIM
◊ Organ bağışı konusunda bir misyon edindiğinizi düşünüyor musunuz?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Kesinlikle. Türkiye’de şu anda organ bağışıyla ilgili çok ciddi bir uyanış oldu. Kartal iyileşsin ya da iyileşemesin, organ bağışının önemini anlatmak için hep çalışacağım. Kartal bu dünyaya benim bu görevi üstlenmem için geldi diye düşünüyorum. Şunu da belirteyim. Eşim hastaneden kağıt aldı, “Ameliyat masraflarımız çıktıktan sonra artan parayı Türkiye’ye geri yollamanızı istiyoruz” diye. Artan para Türkiye’de ihtiyacı olan çocuklara gidecek.
- Levent Yıldırım: Organ bağışının yaygınlaşması için canla başla çalışacak bir vakfa ihtiyaç var. Çalışmalar yapan kurumlar var ama seslerini yeteri kadar duyurabilmiş değiller.
◊ Kartal’ın böyle bir rahatsızlığı olmasaydı, mesela kızınızın organlarını bağışlar mıydınız?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Açıkçası aklıma gelmezdi. Yalan söyleyemem.
DOKTORUMUZ SEÇENEK SUNDU
◊ Doktorlarınızla ilgili eleştiriler için neler söyleyeceksiniz?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Buraya gelmemizde ne kalp doktorumuzun ne de diğer doktorlarımızın etkisi var. Bu konuda Prof. Dr. Aygün Dindar zan altında bırakılıyor. Ama o bizim önümüze seçenekler sundu sadece. Ankara ve İzmir’de nakil sırasına girebileceğimizi söyledi, “Ya da Almanya’da Pulmoner Banding ameliyatı olabilir” dedi. Tekrar belirteyim; buraya nakil için gelmedik. Bu operasyonu denemek istedik. Nakil sırasında ölüm oranı da çok yüksek çünkü...
19 saatte 60 bin kişi destek oldu
◊ Almanya’ya geliş süreciniz nasıl oldu?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Kartal, 15 gün Acıbadem Atakent’te yoğun bakımda kaldı. O süreçte kendini biraz toparladı. Oradaki yetkililere Almanya’ya gideceğimizi söyledik. Ardından hastane bize yoğun bakım hemşiresi ve kullanılması gereken ilaçlarla birlikte Kartal için uçabilir onayı verdi. Hemen Türk Hava Yolları ile iletişim geçtik. Sağ olsunlar, bize çok yardımcı oldular. İlaçlar denetimden geçti. Yoğun bakım hemşiresinin diplomasına kadar her şeyi yolladık. Babamın millerini kullanarak Kartal’ı business’ta uçurduk. Ben ve hemşire de onun yanındaydık. Eşim ve kardeşim ekonomi sınıfında uçtu...
◊ Almanya’daki ilk muayene için heyecanlı mıydınız?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Bir gece otelde kaldık sonra ertesi sabah muayene randevumuzun saatinde hastaneye geldik. Hayalimizde, keşke yanılmış olunsa da doktor muayene ettikten sonra “Çocuğunuzun bir şeyi yok, şu ilaçları vereceğiz ve hastalık geçecek” dese vardı. Ama hiç öyle olmadı. Doktor, “Pulmoner banding operasyon için bebeğiniz uygun değil. Ancak kalp nakli yapılabilir” dedi. Ancak şunu da eklediler: “Ülkeniz, Eurotransplant Merkezi’ne (Avrupa Birliği Üye Ülkeleri Organ Bağış Merkezi) üye olmadığı için bu operasyonu yapamayız. Türkiye’ye dönmeniz gerekiyor...” Bebekte enfeksiyon olduğunu ve hemen antibiyotik tedavisinin başlaması gerektiğini de belirttiler. Bizim yanımızda antibiyotiklerimiz vardı. Yoğun bakım hemşiremiz bizi kırmadı, bir gece daha bizimle kaldı. İlaçlarını verdi. Sonra hastaneye yine başvurduk, “Bu şekilde geri dönemeyiz. Enfeksiyon tedavisine burada devam edebilir miyiz” diye sorduk. Allah razı olsun bizi kırmadılar ve hemen bir odaya yerleştirdiler.
Sonrasında renkli MR çekilmesini ve kalbin neresinde hasar olduğunu öğrenmek istedik. Nakili Türkiye’de olacaksa da “Tüm tetkikleri elimizde olsun” dedik. MR sonucunu görünce doktorların yüzü allak bullak oldu. Gördüklerinden daha ağır bir durumda olduğu ortaya çıktı. Kalbin çalışması yüzde 18’e inmiş. Biz o sırada ülkemizde nerede nakil yaptırabileceğimizi araştırmaya başladık. Yani Almanya’ya geliş amacımız aslında nakil değildi. Hastane yetkilileri, ambulans uçak ayarlamayı ve tüm masrafları kendileri karşılayarak bizi ülkemize nakil etmeyi teklif etti. Çok üzüldük. Araya Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Prof. Yaşar Bilgin girdi. Bilgin’e hastane insiyatifinde yabancı hastalara uygulanan yüzde 5’lik kotayı sorduk. Bu kotadan yararlanmak istedik. Çünkü yolda bir şey olur diye geri dönmeye korktuk. Sonra hastane kurulu toplandı. Kurul bize “Biz insiyatif kullanacağız ama Alman vatandaşı değilsiniz, sigortanız da yok. Bu yüzden çok masraflı bir operasyon olur” dedi. Bu da sistem açısından istenen bir masraf. Hastanenin bir kâr gütmesi gibi bir durum söz konusu değil. “Bu masrafları karşılayabilecek misiniz” diye sordular. İnsan o anda yeter ki hastane kabul etsin parayı bir şekilde buluruz diye düşünüyor. “Siz ne olur burada kalmamıza onay verin, parayı bulacağız” dedik. Kabul ettiler. Önce genetik ve metabolik testler yapıldı. Nakil listesine almadan hastalığın nereden geldiğini ve başka hastalıklarının olup olmadığına bakıldı. Kartal’ın doğuştan ve genetik hiçbir hastalığının olmadığı ortaya çıktı. Neden bu hastalığa yakalandığını henüz kimse bulamadı. Herkes şaşkın.
◊ Tedavi masrafları için kafanızda rakam var mıydı?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 500 bin euro gibi bir rakam vardı. Hatta eşimle birlikte ailelerimize bunu söyledik. Neleri satabileceğimizi ve nasıl bu parayı denkleştirebileceğimizi düşündük. Ancak rakam beklediğimizden daha fazla çıkınca ve Kartal aniden yoğun bakıma kaldırılınca çok panikledik. Arkadaşlarımız bizden izin isteyerek yardım kampanyası için valiliğe başvurmak istediklerini söyledi.
◊ Arkadaşlarınız bu teklifini hemen kabul ettiniz mi?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Kartal kötüleşince parayı acilen bulmamız gerekiyordu. Çünkü nakil sistemine girebilmesi için de paranın hastanenin hesabına yatması lazımdı. Bu nedenle teklife sıcak baktık.
◊ Ne kadar para yatırmanız gerekiyordu?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 500 bin euro’yu hemen yatırmamızı istediler. Toplam maliyet ise 1 milyon 99 bin euro’ydu. Bundan fazla da çıkabileceğini baştan söylemişlerdi. Ve biz de bunu kabul ettik.
◊ 19 saatte ne kadar para toplandı?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 1 milyon 99 bin euro. Bu para toplandığı anda banka hesaba bloke koydu. Fazladan 1 lira bile gelmedi. Sistem kendini şak diye kapattı. 500 bin euro toplandığı anda banka bize haber verecekti. Çünkü acilen o paranın hastaneye yatması gerekiyordu. Bizim parayla hiçbir temasımız olmadı. Toplanan rakam hemen hastanenin hesabına geçti. Kampanya başladıktan sonra sabah banka yetkilileri avukatımızı aramış. “Çabuk gelin para toplandı, hastaneye EFT yapacağız” diye. Avukatımız bizi arayıp bunu söylediğinde şok olduk. Koşa koşa hastaneye gelip EFT’nin yapıldığını söyledik. Sonrasında avukatımız tekrar aradı ve tüm miktarın toplandığını söyledi. İnanamadık. Hastane kapısının önünde hüngür hüngür ağladık.
◊ Kaç kişi destek oldu? Rakamı biliyor musunuz?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 60 bin kişi. Bizde dokümanları da var. 5 lira, 10 lira, 20 lira, 2 lira diye...
◊ En yüksek bağış tutarı ne kadar?
- Ahu Kahraman Yıldırım: 22 bin lira. Hiç tanımadığımız biri. İki üç tane 20 bin, 5-6 tane de 10 bin lira var. Kalanı hep yukarıda saydıklarım gibi. Hesap kapandıktan sonra 500 bin lira daha gelmiş. Banka parayı yollayanlara geri gönderdi.
20 YIL SONRA TEKRAR NAKİL GEREKLİ
◊ Şu andaki aşama nedir?
-Ahu Kahraman Yıldırım: Kartal’ın enfeksiyonun inmesiniz bekliyoruz. Kartal nakil listesine kırmızı alarmlı yani en acil olarak alınacak. Çünkü Kartal’ın kalbi şu anda hiç iyi değil. Uyutuluyor. Hali yok. Almanlar Türkiye’ye göre şansımızın daha düşük olabileceğini söyledi. Çünkü burada çok fazla çocuk ölümü yok. Ama buradaki şansımız başka ülkelerden de kalp gelebilecek olması. Zaten sistemin bu kadar pahalı olma sebebi de bu. Bir nakil esnasında uçaklar kırmızı alarmla uçuyor. Çok çok büyük doktorlardan ve sağlıkçılardan oluşan bir ekip var. Mesela ben gece evde kaldım diyelim. Sabah hastaneye geldiğimde Kartal’ı ameliyatta bulabilirim. Çünkü kimse bir daha “çocuğunuzu ameliyata alıyoruz” demiyor. Önden bizim imzalarımızı aldılar, her türlü prosedürü kabul ettiğimize dair. “Nakilden sonra kanser olabilir, böbrek nakline ihtiyacı gibi bazı sağlık sorunları olabilir. Bunları kabul ediyor musunuz” dediler... Şu anda böbrekleri ilaç sayesinde çalışıyor. İlaç sayesinde çişini yapabiliyor. Zaten yüzde 90 böbrek hastası olma ihtimali var.
Nakil sonrası da pahalı bir süreç. Eşimle çalışıp bunu halledeceğiz elbette. Yeter ki o sürece gelelim.
En uzun kalp nakliyle yaşayan ve değiştirmeye 20 yıl yaşıyor. 20 yıl sonra yeniden nakil olmak gerekiyor. Kartal ameliyattan sonra da kolay olmayacak bir süreç yaşayacak. Bu ömür boyu sürecek bir yolculuğun hazırlık aşaması.
Bizi kader buluşturdu
◊ Hiçbir şeyini bilmediğiniz bir ülkeye gelip burada yaşamaya başlıyorsunuz. Ve sosyal medyadan Yunus- Öznur Arslan ile tanışıyorsunuz ve onlar size evlerini açıyor… Ne kadar güzel bir şey olmuş…
- Ahu Kahraman Yıldırım: İyiliklerini saymakla bitiremeyiz. Evlerinde kaldık, bizim çamaşırlarımızı bile yıkayıp ütülediler.
- Levent Yıldırım: Yunus’la birlikte teravih kıldık, oruç açtık. Bize her gün sıcak yemek getirdiler. Ve biz bu insanları daha önce tanımıyorduk. İkisinin de hakkı ödenmez. Gece gündüz beraberiz.
◊ Yunus Bey siz ne iş yapıyorsunuz?
- Yunus Arslan: Ben Türkiye’ye araba alıp satıyorum. Bazen çok yoğun oluyor işim bazen de iki ay çalışmıyorum. Şu anda sadece Kartal ve ailesi için elimizden geleni yapıyoruz.
◊ Bu gönül birlikteliğini neye bağlıyorsunuz?
- Levent Yıldırım: Tefekkür. Bir şekilde karşılaştık. Onlar da çocuklarıyla ilgili birçok sıkıntı yaşamış ve hâlâ da yaşayan bir anne-baba. Kader bizi bir araya getirdi. Günlerdir hastanede kader ortaklığı yapıyoruz. 10 gün ben onların evinde kaldım. İftarımızı, sahurumuzu birlikte yaptık. Biz şimdi hasbelkader hastaneye yakın küçük bir ev tuttuk. Evin bir anahtarı da Yunus’ta. Bazen biz sabahtan akşama kadar yoğun bakımda oluyoruz Kartal’ın yanından çıkamıyoruz. Eve gittiğimizde bir bakıyoruz ki evin alışverişini yapmışlar. Kelimelerle anlatmak mümkün değil.
◊ Evi tuttuğunuzda sadece elinizde bir şişme yatak varmış yanınızda ve elinizi alıp onu eve gitmişsiniz…
- Levent Yıldırım: Evet. Yunus evi tutarken de yanımdaydı evin eşyalarını koyarken de. Sağ olsun var olsun. Diyecek söz bulamıyorum.
◊ Yunus Bey çocuğunuzun ne rahatsızlığı var?
- Yunus Arslan: Oğlumun tek gözü görmüyor. Diğer gözü de yüzde 120 görüyor. Gelişimi diğer çocuklara göre daha geç oldu.
◊ Böyle bir şey yaşadığınız için mi Ahu ve Levent’e kol kanat germek istediniz?
- Yunus Arslan: Eşim onları Instagram’da görmüş. O sırada ben Türkiye’deydim. Beni sürekli aradı ve olayı anlattı. “Ben gelince gideriz” dedim.
- Öznur Arslan: Eşimin gelmesini beklemeden ben gittim hastaneye. Buranın yabancısı oldukları için bir şeylere ihtiyaçları olabileceklerini düşündüm.
KARTAL MUCİZE ÇOCUK
◊ Mucizelere inanıyor musun?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Şu anda yaşadıklarımız mucize zaten. Kartal da mucize. Bu kadar yaşaması da mucizeydi. Yaşayacak da. Çünkü o mucize bebek. Dualarla dönüyor bu dünya ve Kartal’ın çok dua edeni var.
◊ Kızınız Lâl’i de getirecek misiniz?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Şu anda en büyük eksikliğimiz kızımız. Geçen gün hastane odasında Levent’le el ele otururken bana “Kızım dışında hiç evimi özlemedim” dedi. Sonra dedik ki, “Biz neredeysek evimiz orası. Bu hastane odası da kızımız da geldikten sonra evimiz olacak. Odamızda radyomuz da var orgumuzda. Kartal’a ve diğer çocuklara org çaldım.
- Levent Yıldırım: Kızımızın pasaportunu çıkardık, Schengen vizesi için başvurduk. Şimdi vizesinin çıkmasını bekliyoruz.
- Ahu Kahraman Yıldırım: Kartal’ın nakil olduktan sonra da durumu çok önemli. Hiç enfeksiyon kapmaması gerekiyor. Lâl İstanbul’da hasta olduğunda anneannesine yolluyordum. Burada bunu nasıl yapacağız bilmiyorum.
KIZIMIZI ÇOK ÖZLEDİK
◊ Kızınız burada olmanızla ilgili ne düşünüyor?
- Ahu Kahraman Yıldırım: Kızımızı bir aydır görmedik. Çok özledik. Lâl çok olgun bir kız. Ama elbette bizi çok özledi ve konuştuğumuzda zaman zaman ağlıyor. Şu anda annemlerde kalıyor. Kardeşinin çok ağır hasta olduğunu biliyor. Pedagog desteği alıyor.
◊ Levent Bey avukatsınız ve burada çalışamazsınız. Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
- Levent Yıldırım: Benim diplomamın burada bir geçerliliği yok. Ortaklarım var ve bir süre buradan idare edeceğim. Bu arada hayat pahalı.
Türkiye’de kazanıp Almanya’da harcamak her şeyi 4’le çarpmak demek. O yüzden buradaki hayatımızı devam ettirebilmek için euro kazanıyor olmamız gerekli. Bunun yollarını arayacağız. Oturma ve çalışma izni için başvuracağız.
Ne iş olursa yapacağım. Döner de keserim taksi de kullanırım. Çünkü burada bir şekilde ayakta durmak zorundayız.
Türkiye’de bu ameliyatların yapılabileceğini biliyoruz
◊ Neden Türkiye’de sıraya girmediğinizle ilgili tartışmalara ne diyorsunuz?
Türkiye’de inanılmaz tesisler, çok iyi donanımlı hastaneler, ve dünya çapında iyi cerrahlarımız var. Türkiye’de bu tür ameliyatların yapılabileceğini biliyoruz. Ama Türkiye’de olmayan şeyler var. Örneğin 9 aylık bir bebeğe kalp nakli yapılamamasının sebebi tesis ya da hoca değil. Organ bağışı olmaması. Şimdiye kadar bu kadar küçük yaşta yapılmış bir kalp nakli bilgisi bizde yok.
Türk- Alman Sağlık Vakfı Başkanı Prof. Dr. Yaşar Bilgin
Türkiye’de organ bağışı merkezi kurulmalı
◊ Yaşar Hocam siz aileyi yakından takip eden bir hekim olarak yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu olay bir mesajdır. Türkiye’de maalesef çocuklarda kalp ve organ nakli yetersizdir. Türkiye’de Avrupa’ya göre doğum oranı çok fazla. Bu ihtiyaç da ileriki yıllarda artacaktır. Devletin bu konuda önlem alması gerekli. Ailenin bu olayla kötü bir niyeti yok. Çocuklarını yaşatmak için mücadele veriyorlar. Bütün Avrupa Birliği ülkelerinin bağlı olduğu Eurotransplant organ nakil merkezi var. Avrupa’dan çıkan yüzde 5 organın Avrupa Birliği dışındaki devletlere verilmesi mümkün. Benim de çalıştığım bu hastane Kartal’ı böyle kabul edebildi.
Türkiye’de daha çok canlıdan alınan karaciğer ve böbrek gibi organ nakilleri yapılıyor Avrupa’ya göre. Avrupa’da ise daha çok kadavradan alınarak nakiller yapılıyor. Ölüden yani kadavradan organ almak için büyük bir sistem kurmanız gerekiyor. Beyin ölümü olan hastanın organ nakli olana kadar yaşatılması lazım. Türkiye’nin de bu sisteme geçmesi gerek.
◊ Organ naklinin artması için tavsiyeleriniz neler?
- Halkın da bilgilenmesi gerekli. Avrupa’da her gün bu konuda yayın yapılıyor. Burada eğer cebinizde organ bağışı kartınız varsa siz öldükten sonra ailenizden onay alınmıyor. Çocuklar için anne babaların izin vermesi gerekli. Din açısından da normal korkular var. Ama İslam dininde bu farzdır. Bu olayı Türkiye’de kamuoyuna iyice anlatmak gerekiyor. Şu anda eksiklik var. Bizde ülkemizin vatandaşların kendi ülkelerinde bu operasyonları yaptırmalarını isteriz. Çünkü gerçekten buraya gelmek kolay değil.
◊ Avrupa’da organ bağışı çok mu yaygın?
- Evet, Avrupa’da yeni bir kanun çıkardılar. Kimse karşı gelmezse doğuştan organlarını otomatik olarak bağışlanıyor. Ancak burada ölen sayısı da az. Bu nedenle çok fazla nakil için organ çıkmıyor. Oysa ki Türkiye’de yılda 15 bin kişi trafik kazasında ölüyor...
◊ Siz kaç senedir Almanya’dasınız?
- 43 senedir buradayım. Dahiliye ve kardiyoloji doktoruyum. Tıp fakültesini de burada okudum.
Paylaş