Almanya’ya Kartal bebeğin ailesi ile röportaja gittiğim günden beri organ bağışı beklemenin tüm zorluklarını ve çaresizliklerini içimde hissediyorum. O kadar hassas, o kadar değerli bir konu ki... Prof. Dr. Koray Acarlı, “Yoğun bakımın kapısında verilir bu karar” diyor.
Ve ekliyor: “O an öyle kritik, öyle acılı bir andır ki... Beyin ölümü gerçekleşmiştir. Hastanın organları sadece aletlerle ‘geçici’ olarak çalışmaktadır. Ve o an, karar verirsiniz.. İşte o an değil siz sağlıklıyken karar verin. Yakınlarınıza önemle bunu söyleyin. O acılı, zor ana bırakmayın bu kritik kararı...”
Ülkemizde organ bağışının önemi ve farkındalığı için birçok kampanya yapılıyor. Ben de bu konunun önemine dikkat çekmek için 26 Eylül akşamı Zorlu PSM’de bir konser vereceğim... Tüm organlarınızı bağışlayın. Bu olağanüstü bir iyilik ayaklanmasıdır. İhtiyacınız olmadan, o çaresiz bekleyişi yaşamadan yapın bunu. Bu seferberlikte yoluma destek veren Nihat Odabaşı, Deniz Seki, Banu Noyan ve Metin Hara’ya ayrıca teşekkür ediyorum...
Fotoğraflar: Murat Şaka
* Organ naklinde sınıfta kalmış bir ülke miyiz?
- Türkiye’ de organ nakli teknolojik gelişmeler ve uzmanların deneyimleri sayesinde çok yol kat etti. Ancak aynı durum organ bağışı için geçerli değil. Ülke çapında bağışlar halen çok yetersiz ve biz kadavra yerine canlıdan canlıya nakil yaparak insanların hayatlarını kurtarmaya çalışırız.
Bir dünya şampiyonu için yollardayım... Balıkesir’e gidiyorum.... Adres ararken sokak aralarında koca bir apartmanı boylu boyunca kaplamış Türk bayrağı görüyoruz.
“Kesin burasıdır” diyerek duruyoruz ve Yasemin gurur dolu gülen yüzü ile karşılıyor bizi. Ne kadar sıcak ve gerçek... Koca dünya şampiyonu var mı ötesi? Annesiz bir yaşam ona eve hapsolmak, depresyona girmek yerine hayata yumruk atmayı öğretmiş.
Babasına aşık her kız çocuğu gibi ve minnet dolu. Ablası sohbetimize seyirci. Abla yıllarca hasta anneye bakmış. Şimdi kardeşi ile gurur duyuyor ama gözlerinde annesinin yokluğunun hüznünü okuyorum.
Damat adayımızın Paris’e gidişi, evlilik teklifi edişi her ne kadar ortalığı biraz karıştırsa bile bizim kız onore olmuş, mutlu ama hemen evlenmek peşinde değil. Başarısının peşinde. Biz de bu başarının sonuna kadar destekçisiyiz elbette...
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
* Yasemin kaç yaşındasın? Güreşe ne zaman başladın?
Kitaplarını dikkatle okuduğum değerli Profesör Doktor Bengi Semerci ile bayramın üçüncü günü buluştuk. Toplum olarak içinde bulunduğumuz ruh halini, doğru bilgilerle çocuk yetiştirmenin vazgeçilmezlerini ve ergenlik döneminde yapılan yanlışları uzun uzun konuştuk. Birkaç gün önce basına yansıyan ensest rakamlarını ve Türkiye’deki ensest ilişki sorununu Bengi Hoca, ayrıntılarıyla anlattı.
* Gündem sebebiyle ensest meselesini konuşmak istiyorum… Çocuklarımızı nasıl korumalı ve bilinçlendirmeliyiz?
- Ensesti tek başına değil, cinsel istismarla birlikte ele almak gerekli. Ensest de bir cinsel istismardır. Çocukluk döneminde cinsel istismarlar eğer aile üyesi bir kişi tarafından yapılıyorsa bunu ensest olarak adlandırıyoruz.
Çocuklarımıza kendilerini korumayı öğretmemiz gerekiyor. Bu da aslında verdiğimiz cinsel eğitimin bir parçası.
Doğduğu andan itibaren, korkutmadan, yaşlarına uygun ifadelerle anlatmamız gerekiyor. Öncelikle bedenlerinin özel olduğunu, istemedikleri birinin ona dokunmasına karşı koyabileceklerini, bu kişi çok yakın bir kişi olsa bile hayır diyebileceklerini öğretmeliyiz.
* Nasıl anlatmalıyız?
Şahane müzik adamı, Canan’ın ve Kenan’ın abisi, Ece’nin eşi, Arya, Lila ve Elya’nın babası, başta annesi Serpil Teyze olmak üzere tüm ailesinin gözbebeği, gecelerin ve kulüplerin yakışıklısı, benim şen kahkahalı arkadaşım Ozan’la Bodrum’dayız.
Dört prensesin yanında pek havalı,
pek gururlu. Bayılı-yorum bu aileye...
Ozan’ın müziğe kattıklarına, sektördeki yeniliklerin başını çeke çeke aldığı tüm risklere kocaman bir bravo.
Eşi Ece ne kadar zarif ve ne kadar özel...
Ozan’la ilgili tüm
Bir yaşam ustası tanıdım...
Dokuz yaşında babasını kaybedip, annesi ile hayat yoluna devam ediyor.
Spastik engelli teşhisi konduğunda henüz bebek.
Anne umudunu kesmiyor. Onu odalara kapatıp hayatı kendine de evladına da zehir etmiyor.
Özyeğin Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu. Amerika’da okuyor. Hollanda’da staj yapıyor ve Google da ona burs veriyor. Bu bir ilk. Sadece elleri, kolları, bacaklarıyla değil, konuşma güçlüğü çektiği için genellikle iletişimini gözüyle kullandığı bilgisayarıyla sağlıyor.
Muratcan ve annesini tanımak, hayat hikayelerini dinlemek imkansız diye bir şey olmadığının kanıtı.
Muratcan’a hayran kaldım. Allah’a olan inancına, yaptıklarına ve yapmak istediklerine ve ustaların ustası annesi Nilgün Hanım’a... Özyeğin Üniversitesi’ne kendi adıma teşekkür ediyorum. Böylesi bir değere sahip çıktıkları için.
Hey! Aramızda kalın bir cam yok farkında mısın?
Ve konuşmamızın ortasında, sımsıkı tutup, kulağımıza yapıştırdığımız o, kordonu uzun telefon konuşmanın en can alıcı yerinde kesilmiyor bunun farkında mısın?
Harbiye Açıkhava sahnesindeyiz... O kadar heyecanlı ki. Saçı, makyajı, provası olurken tutamıyor gözünden akan yaşları. Odasına giren, çıkan herkes ona sevgi, moral, umut ve destek veriyor
“Bu neyin bedeli böyle? Yanmadan, yanmadan sönmüyor insan” diye çığlık atarak giriyor sahneye çıplak sesi ile. “Hayat iki bilet sadece... Biri gidiş, biri de dönüş” diye devam ediyor... Ne kuşlar ne ağaçlar, görmeden geçirdiğim kaç sabah var... Binlerce seveninle hasret giderdin ve artık özgürce şarkılarını söyleyebileceğin, süslü elbiselerini giyip bize gülümseyeceğin günlerdesin...
Arkanda yıllardır senin için özenle çalışan bir genç beyin, bir fırtına zeka Özgür Aras... Sahnende, klibinde dünya starlarının gözbebeği, bir markanın en güzel gözü, benim de kıymetlim Nihat Odabaşı...
Şarkılar senden, alkışlar bizden sana Deniz...
Hatırla, bana “gazetedeki röportajlarına bayılıyorum, burada satır satır okuyorum” dediğin günü...Demiştim ki, gözlerimden yaşlar aka aka, “seninle de röportaj yapacağımız güne çok az kaldı...”
Yıllarını mesleğine vermiş, öğrencilerini yetiştirirken araştırmalar yapıp sadece ülkemize değil dünyaya da hatırı sayılır raporlar teslim etmiş bir bilim insanı Prof. Dr. Naci Görür...
Son derece açık, net ve anlaşılır bir dille anlatıyor. Israrla dediği bir şey var: Dikkat önlem alın... Çünkü Marmara depreminden kaçış yok ve en 7.2 şiddetinde olacağı bilimsel raporlar sonucunda ortaya çıkmış durumda.
Ben kendi adıma Naci Hoca’nın dediklerini yapacağım. Bugüne kadar bilmediklerim için kızgınım kendime.
Şimdi öğrendim ve önlem alacağım. Lütfen dikkatle okuyun.
Ve siz de önlem alın.
◊ Naci Hocam, Ege depremi bekleniyor mu?
Gündüz kuşağında sağlık üzerine yaptığım yayınlarda, özellikle kanseri nasıl yeneriz konusunda vazgeçilmez konuklarımdan biriydi Elif. Genç, modern, araştırmacı ve pratik yollarla anlatıyordu izleyiciye tüm püf noktalarını. Bugün sağlık üzerine yaptığımız hataları ve unuttuğumuz değerleri hatırlatıyor bize sohbetimizde. Kitapları da son derece bilgilendirici. Her şey beyinde başlar beyinde biter diyerek son noktayı da koyuyor...
◊ Elif Hanım nerede eğitim aldınız?
- Babam dalında ünlü bir herbalistti, ilk eğitimimi ondan aldım ‘alaylı’ olarak. Benim doktor olmamı istedi. Sonrasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandım ve hekim oldum. Hekim olur olmaz da babamın tecrübelerini bilimsel gözlüklerle incelemeye başladım. Tek başına hekim olmak artık dünyada da yetmiyor. Belirli uzmanlık dalları var. Ben de hastalıklardaki hücre düzeyindeki değişiklikleri inceleyen bilim dalı olan patolojiyi seçtim. Patoloji, mikroskop hekimliğidir. Daha sonra fitoterapi üzerine Yeditepe Üniversitesi’nde 2 yıl süren kapsamlı bir eğitim aldım. Eğitim bitmez ama, tam eğitimimi tamamladım derken babam vefat etti ve ondan bayrağını devraldım. Şu anda Çukurova’da bitki damıtma tesisi kuruyoruz. Türkiye’nin bitkilerinden bitki özü elde edip onları bitkisel ilaç ve bitkisel kozmetikte kullanmayı hedefliyoruz.