Levent Ülgen: Seyircide kendimi görüyorum

Girdiği her rolün hakkını veren, oynadığı her projeye değer katan müthiş bir oyuncu olan Levent Ülgen ile tadı damağımda kalan bir sohbet gerçekleştirdim. Çok güldük, ağladık… 25 yıl tiyatroya sadık kalan Ülgen, son yıllarda oyunculuğunu televizyonda da konuşturuyor. “Rolün küçüğü, büyüğü vardır ama çok önemli bir şey daha var: Oyuncunun da küçüğü, büyüğü vardır. Küçük oyuncu büyük bir rolü mahveder, büyük bir oyuncu küçücük bir rolü kral eder…” diyen ve mesleğini profesyonelliği ile zirveye çıkaran ender sanatçılardan. Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de Levent Ülgen ile sanatçı duyarlılığında ve derinliğinde gerçekleştirdiğimiz röportajımızdan aynı keyfi ve ilhamı sizlerin de alması dileğiyle, keyifli okumalar…

Haberin Devamı

Levent Ülgen: Seyircide kendimi görüyorum

BİZİM DÖNEMDE TELEVİZYON

TİYATRO YAPAMAYANALARIN YERİYDİ…

 

- Yıllarca ‘televizyona çıkmam’ dediniz, televizyona çıktınız ve çok da başarılısınız… ‘Komedi yapmam’ dediniz, komedide seyirci sizi çok beğendi… Her yapmam dediğinizle sınanıyor musunuz acaba?

LEVENT ÜLGEN: Demek ki atalarımız doğru söylemiş... Televizyon bizim dönem oyuncuları için tiyatronun altında, yani tiyatroyu yapamayanların yapabileceği, çok da önemsenmeyen bir işmiş gibi algılanırdı. Tabii ki yapanları asla küçümsemem onları tenzih ediyorum… Ben tiyatroya Ankara Halk Tiyatrosu’nda Erkan Yücel'in yanında başladım. Oradan Ankara Sanat Tiyatrosu’na geçtim. ODTÜ Oyuncuları’nda ilk adımımı attım. ODTÜ Tiyatro Kulübü’ne gittiğimde hemen oynarım diye düşündüm ama ilk bir hafta orada okunanları, konuşulanları anlayamadım ve dedim ki ben bir yıl kendimi eğiteyim. Dolayısıyla bizim hocalarımızdan aldığımız eğitimler, konuşulanlar okunanlar yanında televizyon hafif kalıyordu. ‘Sinema bir sanat ama televizyon ne’ diye görürdük. Şu anda bana çok komik, çok hamasi gelen ‘Biz işimizi sahnede yaparız’ gibi bir sloganı kabullenmiştik. Daha sonra diziler başladı. Ankara'da bizim dizi yapmak gibi çok şansımız yoktu, zaten dizi de çok yoktu. O yüzden ben tiyatroya çok ağırlık verdim. Üniversitede fiziği okuduktan sonra tiyatro yapmaya karar verdim ve konservatuara gittim. Konservatuarda bizim seslendirme bile yapmamız yasaktı.

Haberin Devamı

Levent Ülgen: Seyircide kendimi görüyorum

 

İLK DİZİ ‘KURTULUŞ’

 

- İlk dizi tecrübeniz nasıl oldu?

LEVENT ÜLGEN: Diziler konusunda uzunca süre direndim. İlk dizim ‘Kurtuluş’ta neredeyse Türkiye'nin bütün oyuncularının rol aldığı ve Rutkay abinin (Rutkay Aziz) başrolünü üstlendiği ve benim tiyatroda babam dediğim kişinin olduğu, onun da bizi görevlendirdiği bir dizide olmak çok gurur vericiydi. Ben ufak ufak kamerayla tanışmaya başladım. Bu arada birkaç sinema filmi yaptım. Kamera ile tanışmaya ve onu biraz sevmeye başladım. Çok zor bir film yaptırdılar bana…

 

Haberin Devamı

- Neden yaptırdılar diyorsunuz? (gülüyoruz...)

LEVENT ÜLGEN: Yaptırdılar diyorum çünkü ben o an ne yaptığımı farkında değilim… Yani ben hep sahnede ev sahibi olmuşum, seyirciyi misafirlerim gibi görüyorum ama kamera ile ilk tanışmada insan ne yapacağını çok bilemeyebiliyor. Onun seni sevip sevmeyeceğini bilemiyorsun. Bir süre sonra kameranın önünde bir şeyler yapıyor olmak çok hoşuma gitmeye başladı.

Levent Ülgen: Seyircide kendimi görüyorum

 

KAMERALARI SEVDİM

 

- Sahnedeyken seyirciden direk reaksiyon alabiliyorsunuz ama televizyonda beklemek durumundasınız. Sizin için ilginç ama önemli bir detay olsa gerek?

LEVENT ÜLGEN: Çok güzel bir noktaya değindiniz. Sahnede kendimi görmüyorum ama sahnede benim bir yansımam var. Seyircide kendimi görüyorum. Televizyon çok başka bir mecra, çok enteresan bir dünya ve sevmeye başladım ama biraz da korktum. Bir arkadaşım bana, ukalaca hatta küstahça reddettiğim bir dizi teklifi ile gelmişti… Meğer dizi çok iyiymiş ve Türkiye'nin en kült dizisi oldu. Sonra bir yönetmen arkadaşım ‘tamam diziye karşısın ama sende enerji var. Bu işin eğitimini almamış bir sürü insan bunları yapıp da parlarken, sen niye oynamıyorsun? Bir kere dene, hoşuna gitmezse ikinciyi yapma! Gel bir yazını bana ayır bu işi yapalım’ dedi. İyi ki de öyle demiş. Çok yardımcı oldu ve ben kamerayı onun sayesinde çok sevdim. Sahnede yaptığım araştırmayı, denemeyi, nasıl oynarım araştırmasını artık kamera önünde her oynayışımda yapmaya başladım. Tiyatrodaki prova sürecini televizyonda her kamera önüne geçişe taşıdım. Her seferinde başka şeyleri denedim ve ondan sonra kamerayı çok sevdim, sanırım o da beni sevdi… ‘En Son Babalar Duyar’ dizisinde bunları yapmama çok izin veren bir senaryoyla, ekiple, yönetmenle, yapımcıyla çalışmak benim için çok önemli oldu ve artık sahnedeki ev sahipliğimi kameranın önünde de yapmaya başladım. Ben sahneye ilk başladığım andan beri önce kendimi eğlendirmeyi esas aldım. Eğlendirmekten kastım inanarak, kendime inandırarak, ondan zevk alarak, attığım her adımdan, söylediğim her replikten zevk alarak yapmak… Bundan dolayı da benim derdim hep kendimle oldu.

Haberin Devamı

Levent Ülgen: Seyircide kendimi görüyorum

 

- Kendinizi, isminizi marka haline getiriyorsunuz ve üstüne o markaya zarar vermemek adına seçici davranıyor musunuz?

LEVENT ÜLGEN: Şans dediğimiz faktörü hiçbir zaman atlayamayız. Tabii ki oturduğun yerden şans gelmiyor ama gelen şansı da değerlendirebilmek, işte o da sizin yeteneğiniz, sizin birikiminiz. Ben fanatik bir Ankaralı olduğum ve 25 sene Ankara Devlet Tiyatrosunda görev yaptığım için orada hem sınıf arkadaşlarım, hem benden önceki, hem benden sonraki insanlar, hem de öğrencilerim içinde benden çok daha yetenekli bir sürü kişi vardı ama onlara o şans gelmedi.

 

OYUNCULUĞA ÇOK BİLİNÇLİ BAŞLADIM

 

- Oyunculukta eminim yaşadığınız iniş çıkışlar olmuştur. Bu zorlu süreçlerin üstesinden nasıl geldiniz?

Haberin Devamı

LEVENT ÜLGEN: Benim kendime oluşturduğum bir sistem var. Belki de matematik okumamın getirdiği avantaj bu. Ben bu işe çok bilinçli başladım. Ne yapacağıma çok net karar verdim, ne istediğime, nasıl olması gerektiğine…

1- Eğer bu işi yapacaksam popüler olmak, çok para kazanmak, çok ünlü olmak gibi düşüncelerini bir kenara koymalısın, hedef bu değil. Esas hedefim sahne üzerinde olabildiğince etkin, olabildiğince başarılı, olabildiğince bilgili olmak, orayı kendi dünyam yapmak olmalıydı.

2- Bu bir maraton işi. 100 metrede 100 metre koşarsın biter ama bu iş bir maraton. Enerjin yani ömrün yettiğince bu işi yapacaksan enerjini, yaptırımlarını, yapacaklarını, düşüncelerini, planlarını bir maraton gibi, bir ömür boyu düşüneceksin. Yani hemen başrol oynayayım diye düşünmeyeceksin. Öğren, öğren, öğren, öğren… Enerjini, nefesini hep bir 42 kilometre koşacakmışsın gibi planla.

Haberin Devamı

Bunu söyleyip de arada maratondan vazgeçtiğim, yorulduğum, beceremediğim, pes etmeye yüz tuttuğum zamanlar olmadı mı? Elbette oldu ama her seferinde ‘maraton koşuyorsun, unutma!’ diye kaldığım yerden yeniden başladım. Devlet Tiyatrosu’ndayken rolleri siz seçemezsiniz. Bir pano vardır ve genelde size sorulmadan size bir rol, yönetmen, oyun verilir. Siz o oyunu oynamak zorundasınızdır. Sonuçta bir devlet memurusunuz ve o görevi yapmak zorundasınız. Ben hiçbirine ‘hayır’ demedim. Hayır deme şansınız var ama 25 senedir bir kere ‘hayır’ demedim. Verilen en büyük rolden en küçük role kadar, hatta yılda bazen 3-4 oyun oynamak adına her şeye ‘evet’ dedim, hepsini yaptım. Bu bir prensiptir, bu bir disiplindir. Rolün küçüğü, büyüğü vardır ama çok önemli bir şey daha var: Oyuncunun da küçüğü, büyüğü vardır. Küçük oyuncu büyük bir rolü mahveder, büyük bir oyuncu küçücük bir rolü kral eder… Memursunuz, o küçük rol sana kasıtlı verilmiştir. O zaman o figürasyonu en iyi şekilde oyna ki göster rolün küçüğü, büyüğü yok! Emekli oluncaya kadar her rolü oynadım, emekli olduktan sonra özelde seçme şansım var.

 

- Her rolün üstesinden gelebilecek potansiyelde olmanıza rağmen kıstasınız nedir?

LEVENT ÜLGEN: ‘Ben o rolün altından kalkabilir miyim’i hissetmeliyim. Şu da olabilir: Bu benim bugüne kadar oynamadığım bir rol, sınırımı zorlamak için kabul edebilirim. O zaman bunu yönetmenle konuşmam gerekir. Prensibim yapabildiğimin en iyisini yapabilmektir.

 

KAVGACIYDIM!

 

- Anladığım kadarıyla hayatınızda babanızın önemli bir yeri olmuş çünkü kavgacı bir yapınız varmış ve sanki onun etkisi olmasaydı daha farklı bir hayatınız mı olurdu?

LEVENT ÜLGEN: Kesinlikle… Yetiştiğim semt biraz öyle bir yerdi. Babamın mesleği, ailemizin, akrabalarımızın durumları iyiydi ama onlar sabah çıkıyorlar akşam geliyorlar… Ben mahalledeyim. Tabii orada kendini var edebilmek için onlardan biri olmaya çalışıyorsun ama o dönemin de bende dirençli bir yapı oluşturduğu kesin.

 

DUYGUSAL ANLAR!

 

- Sizce sanatçının olup bitenlerle ilgili yorum yapmasını nasıl buluyorsunuz?

LEVENT ÜLGEN: Bu işinizi niye yaptığınızın bilincinde olmanızla, bugüne kadar aldığınız eğitimle, sorumlu olduğunuz hocalarınızla bağlantılı. Hocalarımın bana öğrettiklerinin dışında hareket etmem mümkün değil. Hazır konusu da gelmişken bahsetmek istiyorum ne kadar ömrü kaldı bilmiyorum Edip abi (Rahmetli Edip Akbayram röportajımızdan iki gün sonra vefat etti) yoğun bakımda. Uzun zamandır ‘Halktan Biri’ diye bir oyun oynuyoruz. 95 oyun oynadık, hala devam ediyor. Sistemi özellikle Trump'ı eleştiren bir oyun. Oyunumuzun prömiyerine Edip Akbayram geliyor. Edip abimiz oyunumuzun yönetmeninin elini tutarak ona “söylediğim türküler, şarkılar yerini buldu” demiş… (ikimizin de gözünden yaşlar geliyor...)

 

- Yıllardır çok sevilerek izlenen ve benim de çok beğendiğim ‘Alevli Günler’ oyununda biraz bahsedebilir misiniz?

LEVENT ÜLGEN: Güven Kıraç, Erkan Can, Bahtiyar Engin’le beraber oynadığımız oyunun ana fikri çok net: çoğunlukların azınlıklara ne kadar tahammülsüz ve ne kadar baskıcı olduğunu anlatan bir oyun oynuyoruz.

 

- Kendinizi karizmatik buluyor musunuz?

LEVENT ÜLGEN: Hiç öyle dertlerim olmadı. Hep spor yaptım. Kayak, binicilik sporları gibi… Sert sporlar da yaptım. Özellikle belli bir yaştan sonra fiziğime dikkat etmeye çalışıyorum. Karizmam önemli değil ama bizim işte makine bedenimiz; ben de ona iyi bakmaya çalışıyorum.

 

 

 

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

 

- Kendisi önemsemese de karizması yüksek biri.

- O nasıl bir ses öyle!

- Hoş sohbet, korkusuz, rahat.

- Sert görüntüsünün altında duygu dolu biri var… Çok güldük, ağladık…

- Ahde vefası olan biri izlenimini verdi bana

 

 

 

YÜZDE YÜZ

 

- Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir?: Zaman zaman değişiyor ama temelde değişmeyen tek bir şey var o da oynamak, o hiçbir zaman değişmiyor.

 

- Yüzde yüz olmak istediğin yer ya da kariyer neresi?: Heykel konusunda potansiyel bir yeteneğe sahip olduğumu biliyorum. Resim konusunda da büyük bir hevesim ve potansiyelimin olduğunun farkındayım ama tiyatrodan uzak kalamam! Bazen bir sahil kasabasına yerleşmeyi düşünüyoruz ama tiyatro olmadığı zaman yapamam gibi geliyor… Havaalanına yakın olsun bari!

 

- Yüzde yüz güvendiğin kişi?: Eşim.

 

- Yüzde yüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Hiçbir şey öğrenmek istemem yaşayıp görerek öğrenmeyi tercih ederim.

Yazarın Tüm Yazıları