AYVALIK Ticaret Odası’nın bu yıl düzenlediği zeytinyağı paneli geçen yılkinden kalabalık.
Panelin yapıldığı Cunda AdasıKültür Merkezi dar gelmiş.
İzleyenlerden bir kısmı ikinci katta.
Sorular ikinci kattan geldiğinde kafalar yukarıda.
Panel kalabalık olmasına kalabalık ama bittiğinde herkeste bir tatminsizlik duygusu hakim.
Geçen yılı "coğrafi işaretleme" somut bir konu masaya yatırılmışken, bu yıl ortada somut bir konu yok.
Daha doğrusu bu yıl konu "Türk Zeytinyağı’nın İç ve Dış Pazarda Tanıtımı" ancak bunu tartışacak ve çözüm getirebilecek kişileri panel masasının etrafında göremiyoruz.
Peki kimler var?
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Başkanı Ali Güreli ve Tariş’ten Dr. Mustafa Tan.
Satıcı birkaç ay önce, Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’i beraberinde getirme sözü vermiş.
Değil Tüzmen, gelmesi beklenen Dış Ticaret Müsteşar Yardımcısı bile yoktu Ayvalık’ta.
Zeytinyağı üreticilerinin sorularını yanıtlayacak, kaygılarını giderecek bir yetkili de yoktu ortalıkta.
Temmuz ortalarında yine Ayvalık’a yaptığım bir ziyarette "umutlu" görünen zeytinyağcılar bu kez kaygılı.
Nedeni şu: Temmuz ayında ham zeytinyağı fiyatı 5.30 YTL iken kasım ayında 3.20 YTL’ye düşmüş.
Üreticilerin kaybı neredeyse yüzde 40 civarında.
Hem fiyatlar düşme eğiliminde, hem bu yıl ürün bol.
Eldeki zeytinyağı ne olacak?
Bademli’deki zeytinliğini ziyaret ettiğimiz Mehmet Süner’in işaret ettiği gibi hakkında soruşturma açılan Lio’nun üreticinin malını almaması büyük sıkıntı yaratmış.
Lio’nun aldığı zeytinyağı 35 ila 40 bin ton civarında.
Panele dönersek Satıcı, zeytinyağı için bir tanıtım grubunun kurulacağını söylüyor.
Aynen fındıkta olduğu gibi.
Ancak tanıtım grubu Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği çatısı altında kurulmak zorunda olduğundan her iki ürünün de tanıtımını yapacak.
Bu ne anlama geliyor?
Uluslararası arenada İspanya, İtalya, Yunanistan gibi güçlü oyuncular karşısında sadece zeytinyağına odaklanmak gerekirken bunu yapamayacağız.
Zeytin ile zeytinyağını ayırmak mümkün değil mi?
Kritik sorulardan biri bu.
Tanıtım stratejisini baştan iyi belirlemezsek yol almak güçleşebilir.
İkinci kritik soru Uluslararası Zeytinyağı Konseyi’ne ne zaman yeniden üye olacağız?
Zira konsey Japonya dahil her ülkede zeytinyağının tanıtımını yapıyor ve üye ülkeler bundan yararlanıyor.
Diğer kritik bir soru AB Türk zeytinyağına kota verecek mi?
Sorular havada uçuşuyor.
Ayvalık’ta tespit ettiğim tablo şu: Zeytinyağcılar kaptansız bir gemide yol alıyor.
Oysa Türkiye’de zeytin ağacı sayısı hızla artıyor.
Son 10 yılda ağaç sayısı 50 milyon artmış.
Resmi rakamlara göre sertifikalı üretim için bu yıl 57 milyon başvuru yapılmış.
Bugünkü 140 milyon zeytin ağacıyla Türkiye her yıl 200 bin ton zeytinyağı üretecek kapasitede.
Zeytinyağcılar 5 yıl sonra İspanya’dan sonra ikinci büyük üretici olmaya odaklanmış ama geminin kaptanı yok dediğim gibi.
Tarama Raporu’nda zeytinyağına kota yok
AYVALIK Ticaret Odası Başkanı Rahmi Gencer soruyor:
"Türkiye AB’den niye zeytinyağı kotası alamıyor. Bu sorunun cevabı kimde?"
Satıcı da bu sorunun cevabını tam olarak bilmiyor.
Gümrük Birliği görüşmeleri sırasında zeytinyağı unutulmuş mu?
Yoksa bir pazarlığa mı kurban gitmiş?
Neticede Türk zeytinyağcıları yüksek gümrük vergisi nedeniyle ve kota olmadığı için ürününü Avrupa’ya satamıyor.
Dünyadaki zeytinyağı üreten ülkeler içersinde bir tek Türkiye’ye kota yok.
Tunus, Cezayir, Ürdün gibi ülkeler dahi kotaya sahip.
Ayvalık dönüşü Brüksel’deki AB uzmanı bir arkadaşıma danıştım.
Elinin altındaki Tarama Raporu’na göz attı ricam üzerine.
Raporda zeytinyağımızla ilgili bir "durum tespiti" var.
Zeytinyağcıların "teşvik primi" aldıklarından söz edilmiş ki buna şaşırdım.
Çünkü Ayvalık’ta başka şey duyduk.
Bizim üretici, AB’den yüklü sübvansiyon alan Avrupalı üreticiler karşısında giderek kırpılan destek nedeniyle haksız rekabetle karşı karşıya.
Neticede, Tarama Raporu’nda kotaya ilişkin bir talep olduğu yer almamış.
AYVALIK dönüşü DSP Genel Sekreteri Ahmet Tan aradı.
Buruktu.
Ecevit’in cenazesinden bir, iki gözlemini aktarırken "Niye Türkiye’nin önde gelen işadamları cenazede yoktu" diye sordu.
Hürriyet Gazetesi’nin dünkü manşeti "Halkın Cenazesi"ne dikkat çekerek "Halk oradaydıama önde gelen işadamlarımız yoktu. TÜSİAD’ın ağır topları yoktu. Demek ki, iş dünyası halktan kopuk" dedi.
"Sakıp Sabancı yaşasaydı gelirdi. Çünkü o halkla iç içe biriydi" diye de ilave etti.
Ahmet Tan ile konuştuktan sonra benim de aklıma takıldı.
Acaba cenazeye katılmayan iş dünyasının ağır topları Ecevit’i ekonomik krizi tetiklemekten ötürü hiç affetmemiş miydi?