Dubai, 2025 yılına kadar 100 milyon turist çekmek için 50 milyar dolarlık yatırım tasarlıyor. Kafasında ‘fantastik bir proje’ olan herkese kapısı açık. Denizin altında 500 milyon dolara ‘
Hydropolis Oteli’ni inşa etmeye hazırlanan Alman mimara da, satranç tahtasını andıran bir ‘
Satranç Şehri’ kurma planları yapan Rus milyarder Kirsan İlluminov’a da.
Çok sayıda kişi bu Şeker Bayramı’nı geçirmek için Dubai’ye gitmiş. Gidenlerin çoğu da şu ünlü Burj El Arap Oteli’nde kalacakmış.
Levent’te yapılması planlanan burgu ‘
Dubai Towers’lar nedeniyle artık ne zaman bir Dubai lafı geçse dikkat kesiliyorum.
![/images/100/0x0/55eb4db9f018fbb8f8b89394]()
Bize ‘yaşamı ve alışverişi öğretecek’ Dubailileri tanımaya çalışıyorum.
Elime onlarla ilgili ne geçse okuyorum.
Okuduklarıma inanamıyorum.
Dubai, 2025 yılına kadar 100 milyon turist çekmek için 50 milyar dolarlık yatırım tasarlıyor.
Kafasında ‘fantastik bir proje’ olan herkese kapısı açık.
Denizin altında 500 milyon dolara ‘
Hydropolis Oteli’ni inşa etmeye hazırlanan Alman mimara da, satranç tahtasını andıran bir ‘
Satranç Şehri’ kurma planları yapan Rus milyarder Kirsan İlluminov’a da.
‘Satranç Şehri’nin 2.6 milyar dolara malolacağı hesaplanıyor.
Birkaç yıl önce 1.5 milyar dolara başlatılan ‘
Palmiye Adaları’ projesi o kadar tutmuş ki, adaların üzerindeki villalar 1.3 milyon dolara ‘peynir-ekmek’ gibi satılmış.
Şimdi iki yeni ‘
Palmiye Ada’ geliyormuş Dubai’ye.
Bunlardan birinin üzerine de 650 milyon dolara
Atlantis Oteli inşa edilecekmiş.
Öyle bir otel ki, şanslı müşterileri yunuslarla birlikte yüzecek, denizaltında antik şehirlerin kalıntıları arasında dolaşabilecek ya da define avcılığına çıkabilecek.
Antik şehirler elbet yapay.
Artık Kekova’daki ‘batık şehir’in mi kopyası olur yoksa başka bir antik şehrin mi orasını bilemem.
DENİZ DİBİNDEKİ KÜLÇE ALTINLAR
Define meselesi de şöyleymiş:
Atlantis Oteli’nin müşterileri için yapay mercan adacıkları olan denizin dibine külçe altınlar bırakılacakmış.
Sırf müşterilerin mutluluğu için katlanılan bunca zahmete bakar mısınız?
Müşterilerine, çöreğin içerisinde altın para bulan bir çocuğun mutluluğunu vermek isteyen başka otel sahipleri var mı acaba yeryüzünde?
Bu arada külçe altınları bulacak olanların, bunları sonra otel resepsiyonuna teslim edip etmeyecekleri bilgisine doğrusu rastlamadım.
Her neyse, Dubaililerin ‘ada’ merakının sınırı yok gibi.
‘
The World’ yani ‘Dünya’ adaları da başka bir proje.
Bunların sayısı 300’e yakın olacak, yüzölçümleri ise 10-40 kilometre arasında.
Fiyatları 7.5-36 milyon dolar arasında değişecek.
Şarkıcı Rod Stewart’ın İngiltere’ye benzeyen bir adayı 32 milyon dolara kapattığı verilen bilgiler arasında.
Madonna, Elton John, David Beckham da ‘Dubai’de illa bir adam olsun’ diyen ünlüler arasındaymış.
Laf aramızda galiba bu ünlüler de ne istediklerini bilmiyorlar.
Daha dün Fas’ın gizemli şehri Marakeş’te ‘kazba’ları kapışanlar şimdi ‘yapay ada’ sevdasında.
‘Deniz istemiyorum’ diyenler için Dubai’de kayak merkezi de eylül ayında hizmete giriyor.
Hem de beş yıldızlı oteli ve İsviçre tipi minik dağ evleriyle.
5 milyar dolara mal olacak ‘Dubailand’ ise temalı 45 parkı barındıracakmış.
Penguenleriyle, dev cam bir fanusun altında tropikal ormanlarıyla bu parkların sadece bir günde 200 bin ziyaretçi çekmesi planlanıyor.
Bu arada Levent’teki burgu ‘Dubai Towers’ın 300 metre olmasına itiraz edenlerin dikkatine sunulur.
Dubaililer, dünyanın en uzun kulesini meğer kendilerine saklıyorlarmış.
Rivayete göre, yakın bir gelecekte dikilmesi planlanan ‘
Burj Dubai’nin yüksekliği 800 metre olacakmış.
Şimdi doğru söyleyin, yukarıda okuduklarınıza bakarsanız şu Dubaililer çılgın ve eğlenceli değil mi?
Neden bize yatırıma gelmeleri bazılarını kızdırıyor anlamıyorum?
Marmara Denizi’nin ortasına şöyle birkaç yapay adacık şerpiştiriverseler, Yedi tepeli İstanbul’un bir tepesine bir kayak merkezi kondursalar ya da ziyaretçi kıtlığı çeken Arkeoloji Müzesi’ni ışıl ışıl bir alışveriş merkezine dönüştürseler kötü mü olur Allah aşkına?