Gerçekten yaptıkları ilginç. Doğayı ve insanların elinden çıkan şeyleri apayrı bir şekle dönüştürüyorlar. Alışkın olduğumuz şeylere başka bir gözle, başka duygularla bakmamızı sağlıyorlar.
Kızıl saçlı Jeanne Claude Fransız, Christo Bulgar.
İkisi de, 1935 yılının 13 Haziran günü aynı saatte doğmuşlar.
1958’de Paris’te karşılaşmışlar ve bir daha birbirlerinden hiç ayrılmamışlar.
48 yıl süren bir aşk hikayesi.
Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’na "sanatçı" kontejanıyla gelen Christo ve Jeanne Claude’u gece geç vakit bir otel odasında dinleyen bir grup insanın arasındayım.
Geçen yıl, New York’ta Central Park’ta, ağaçların arasında turuncu renkli paravanlar yerleştirdiklerinde yine bu sütunlarda yazmıştım ilginç hikayelerini.
Şimdi, günümüzün en ilginç sanatçıları arasında yer alan Christo’nun ve karısının ağzından ne yaptıklarını dinliyorum.
Paris’te tanıştıktan sonra çift 1960’larda New York’a göç etmiş.
O yıllardan beri Manhattan’da aynı evde, aynı stüdyoda oturuyorlar.
Jeanne Claude "Sponsorsuz çalışmayı seviyoruz çünkü özgür olmak istiyoruz" diyor.
Tüm projelerinin masraflarını kendileri karşılıyorlarmış.
Almanya’daki meclis binası Reichtag’ı, Paris’teki Pont Neuf Köprüsü’nü "giydirmek" için yirmi yılı aşkın bir süre uğraşmışlar.
Neden bu kadar uğraşmak? Ne işe yarıyor yaptıkları?
"Hiçbir işe yaramıyor. Zaten sanat dediğiniz işe yaramaz. Bu bir gönül işi."
Öyle bir gönül işi ki, belli izinleri almak için yıllar geçiyor.
Büyük bir ekiple işe girişiliyor ve sadece iki-üç hafta için.
Sonra her şey toparlanıyor.
Christo slayt makinesinin başına oturmuş anlatıyor.
ADALAR PASTA GİBİ OLMUŞ
"Avustralya sahillerini giydirdik. Sonra Pasifik’te 11 adanın çevresini köpük gibi pembe bir maddeyle çevirdik. Pastaya benzediler..."
Gerçekten yaptıkları ilginç.
Doğayı ve insanların elinden çıkan şeyleri apayrı bir şekle dönüştürüyorlar.
Alışkın olduğumuz şeylere başka bir gözle, başka duygularla bakmamızı sağlıyorlar.
1991 yılında Japonya’da ve Kaliforniya Los Angeles’ta aynı anda giriştikleri bir proje var.
Vadilere dev şemsiyeler dikmişler.
Japonya’dakiler mavi, Kaliforniya’dakiler sarı.
Barcelona’yla ilgili hikayelerini Jeanne Claude anlatıyor:
"Şehrin deniz kıyısındaki Kristof Kolomb anıtını giydirmek istedik. Dönemin belediye başkanı başvurumuzu geri çevirdi. Bir süre sonra öldürüldü. Onu öldüren biz değildik elbet. Onun yerine gelen yeni başkana talebimizi ilettik. O da reddetti. Bir süre sonra da öldürüldü. Sonra Pasqual Maragall seçildi. Şehre hemen gelmemizi istedi ama artık gönlümüz o şehirde değildi. Gitmedik."
Bir anısı da Paris’teki 1985 yılında giydirdikleri Pont Neuf ile ilgili.
"Köprüyü giydirdikten sonra baktık Fransızlar gülmeye, birbirleriyle şakalaşmaya başladı. Onları neşelendirmiştik."
Pont Neuf ile Reichtag’ı ziyaret edenlerin sayısı 4-5 milyonu bulmuş dediklerine göre.
ŞİMDİ DE ARKANSAS NEHRİ
Köprüyü giydirdikten sonra kumaşın suya yansıması akıllarına başka bir proje getirmiş.
Bir nehrin üzerine perde çekmek.
Nehrin sularını kopya edecek kumaş panelleri dalgalandırmak.
Ve bu iki çılgın insan 1992’den itibaren üç yıl boyunca 22 bin 530 kilometre yol kat ederek uygun bir nehir aramaya başlamışlar.
Nihayet Colorado’da Arkansas Nehri’nde karar kılmışlar.
O gün bugündür gerekli izinler için uğraşıyorlar.
Yöre halkına projelerini anlatıyorlar.
New York Central Park’a geçen yıl diktikleri turuncu paravanlar için fazla zorlanmamışlar.
Çünkü Belediye Başkanı Bloomberg yakın dostları.
Dinleyiciler arasında New Yorklu olanlar var.
Birkaç haftalığına da olsa Central Park’a bambaşka bir çehre kazandıran proje için Christo ve Jeanne Claude’a teşekkür ediyorlar.
"Şehrimize böyle bir güzellik kattığınız için sizlere müteşekkiriz" diyorlar.
Aynı yıl, aynı gün, aynı saat doğmuş çift için bu sözler yeterli.