ALMANYA eski şansölyesi Gerhard Schröder görevine devam etseydi AB ile acaba işler bu kadar sarpa sarar mıydı?
Büyük ihtimalle hayır.
Teması "Düşünce Kalitesi" olan KalDer’in 15. Kongresi için İstanbul’a gelen Schröder onuruna, KalDer Yönetim Kurulu üyelerinin verdiği akşam yemeğinde eski Alman Şansölyesi’yle yakın sohbet imkanı bulduk.
Kaybettiği seçimlerden, AB üyeliğine, Rus enerjisine kadar her şeyi konuştuk.
İlk soru neden seçimleri kaybettiği yolunda.
"Reform sürecinin ortasındaydık. Riskli olduğunu biliyorduk ama reformları gerçekleştirmek zorundaydık. Almanya’daki Türklerin yüzde 80’inin oyunu almam da yetmedi maalesef kaybettim."
Peki Merkel’in politikalarını onaylıyor mu? Özellikle Türkiye’nin üyeliği konusunda izlediği tutumu?
"Merkel’i Almanya’da eleştirebilirim. Ancak yurtdışında iken bir Alman politikacısı konusunda fikir yürütmem yakışık almaz" diyor.
"Gazetecilerin nereden vuracakları belli olmaz. Akıllı sorular, aptal cevaplar vardır" diyor.
Temkinli olmasından dördüncü karısı Doris Köpft’ün gazeteci olmasının payı var elbette.
RUSYA’YI ENTEGRE ETMEK
Schröder’e bir soru da politikadan sonraki hayatına alışıp alışmadığı yolunda.
"Politikayı isteyerek bırakmadım" diyor. "Birkaç ay zordu. Gerçi şimdiki işimle yine politika sınırlarında geziniyorum ama yüzde 150’lik bir kapasiteyle çalıştığım günler gibi değil. İyi ki kendime hemen bir iş buldum yoksa aileme yük olacaktım" diye ekliyor gülerek.
İş buldum dediği şeyi hatırlatmakta yarar var:
Schröder halen Gazprom’un, Rus gazının Almanya’ya taşınması için kurduğu bir şirketin başında.
Yani Gazprom’un üst düzey yöneticileri arasında.
"Avrupa’nın Rus enerji tekelinin altına girmesi tehlikesine ne diyorsunuz" sorusuna verdiği cevap şöyle:
"Rusya Avrupa için önemli bir tedarikçi. Avrupa’nın gaz alabileceği alternatifleri düşünün. İran mı? Irak mı? Yoksa Nijerya mı? Hemen burnunun dibindeki Rusya’dan neden gaz almasın. Rusya’nın güvenilir bir partner olduğunu düşünüyorum. Hem Rusya’yı Batı ekonomisine entegre etmenin hepimizin yararına olacağını düşünüyorum. Bunu da zaten en iyi Türkler bilir. Türk inşaat sektörünün Rusya’daki durumuna bakın. Demek ki Ruslara güveniyor ve iş yapıyor."
Peki Rusya Türkiye’nin transit enerji yolu olması olasılığına ne diyor?
"Rusya böyle bir ihtimale karşı çıkmıyor. Çıkması için bir neden yok. Kaldı ki, Türkiye’nin önemi enerji transit yolu olmanın çok ötesinde" diyor Schröder.
TÜRKİYE’NİN TARİHİ MİSYONU
Bu noktadan sonra konuşmanın seyri daha fazla Türkiye’nin AB üyeliği üzerinde odaklaşıyor.
Schröder bu konuda çok net.
Türkiye’nın Müslüman bir ülke olarak Avrupa Birliği içerisinde tarihi bir misyonu ve sorumluluğu var.
Türkiye’nin üyeliği aynı zamanda bölgede istikrarın ortaya çıkmasını sağlayacak.
Brüksel’deki bürokratları bu tabloyu görmemekle suçlayan Schröder, "Büyüyen Avrupa’ya Türkiye’yi dahil etmek kaçınılmazdır" diyor.
17 Aralık Zirvesi’nde Başbakan Erdoğan’ın "gidiyorum" dediği anda kendisinin Blair ve Chirac ile arabuluculuk yaptığını anlatan eski Almanya Şansölyesi, AB’nin Kıbrıs konusunda Türkiye’ye adil davranmadığını da söylüyor.
"Avrupa Kuzey Kıbrıs’a 250 milyon Euro yardım sözü verdi. Türkiye para istemediğini, izolasyonun kalkmasını istedi.AB haksızlık ediyor bu konuda" diye sözlerine ekliyor.
Tabii bu arada Türkiye’nin üzerine düşen şeyler de var.
Reformların uygulanması, 301’in kaldırılması ve ülkedeki Hıristiyanlara daha liberal davranılması gibi.
Söz Hıristiyanlardan açılmışken Papa’nın ziyaretini soruyoruz Schröder’e.
İki elini havaya kaydırıyor.
Bu konuda konuşmak istemediğini belirtiyor.
Peki ya AB dönem başkanı Finlandiya’nın limanların Rumlar’a açılması için 6 Aralık’a kadar zaman vermesi konusunda ne düşünüyor?
Schröder, "Ültimatomlar başarılı sonuç getirmez" diyor kısaca.
Yani Finlandiya’nın izlediği politikayı onaylamıyor.
Memnun zira Çince dahi basılmakta olduğunu söylüyor.
"Yazık ki yayın hakları henüz ABD’ye satılmadı" diyor.
Kendisinin de konuşması sırasında sık sık "bu kitabımda var" diye atıfta bulunduğu kitabın önümüzdeki günlerde Doğan Kitap’tan Türkçe yayınlanacağını söylüyor.
"Alın okuyun. Çok güzel bir kitap" diyor gülerek.
Hafızam yanıltmıyorsa Schröder yayınevinden kitabı için 1 milyon Euro almıştı.