Attali’ye göre, yeni teknolojiler, zenginliğin, rekabetin ve iktidarın bir tek yerde toplanmasına artık gerek olmadığı bir noktaya getirecek dünyayı. 20 ila 30 yılda ABD kendi kabuğuna çekilecek. İki elin parmağı kadar ülke dünyanın yüreği olacak.
Jacques Attali Fransız yazar, romancı, fütürist ve iktisatçı.
Geçenlerde Nobel Barış ödülünü kazanan Bangladeşli Muhammed Yunus’un yakın dostu.
Birlikte kurdukları PlaNetFinans dünya çapında mikro krediler sağlayan bir kurum.
Paris’te, Davos’ta ve Ürdün Ölü Deniz’de olmak üzere üç ayrı yerde söyleşi yapmak fırsatını bulduğum Attali’ninyeni piyasaya çıkan kitabı "Geleceğin Kısa Bir Hikáyesi".
Bundan sekiz yıl önce de "21. Yüzyılın Sözlüğü" kitabını kaleme alan Attali bir anlamda "geleceğe" kafasını takmış durumda.
Dünyamızı "neler bekliyor" meselesi üzerine senaryolar üretmeye bayılıyor.
Son kitabında ürettiği senaryolar çoğumuzun hayallerini zorlayacak nitelikte olsa da Attali’ye kulak vermeye değer.
Zira "mikro kredi"ye ilk inananlardan ve Yunus’a ilk desteği verenlerden biri.
Nobel Barış Ödülü de haklı olduğunun kanıtı.
"Geleceğin Kısa Bir Hikáyesi"nde de haklı çıkacağı bazı şeyler olabilir.
Kim bilebilir?
"Geçmişin bazı sürprizlerinden geleceği anlamaya, hayal etmeye çalıştım" diyen Jacques Attali’nin bu son kitabında bakın neler söylüyor, neler tahmin ediyor.
"Tarihin bir hareketi, akışı var. Dünyanın siyasi, ekonomik, teknolojik ve kültürel ’yüreği’ beş bin yıl önce Ortadoğu’ya yerleşmiş. 14. yüzyıldan sonra Akdeniz ile Kuzey Denizi arasında dört yüzyıl boyunca bocalamış. Atlantik’i aşarak ABD’ye yönelmiş. Oradan da devam edecek, Pasifik’i geçecek."
Ancak dünyanın siyasi, ekonomik, teknolojik ve kültürel "yüreği" sonsuz değil.
Bu kavram bir süre sonra yok olacak.
ÇILGIN PİYASANIN HAKİMİYETİ
Çünkü Attali’ye göre, yeni teknolojiler, zenginliğin, rekabetin ve iktidarın bir tek yerde toplanmasına artık gerek olmadığı bir noktaya getirecek dünyayı.
İddiasına göre, 20 ila 30 yılda ABD kendi kabuğuna çekilecek.
İki elin parmağı kadar ülke dünyanın "yüreği" olacak.
Jacques Attali buna "çokmerkezcilik" adını takmış.
2050’lerden sonra ise bambaşka bir şey çıkıyor ortaya:
Devlet kavramı tarihe karışıyor, her şeye çılgın ve "kaotik" bir piyasa hakim oluyor.
Fütüristimiz bu duruma da "hiperimparatorluk" diyor.
Yani, bugün dünya gelirinin yüzde 15 ila 20’sini elinde bulunduran yasadışı ekonominin payı yüzde 50’nin üzerine çıkacak.
İşte bu noktada dünyayı büyük bir tehlike bekliyor.
Büyük çatışmalar patlak veriyor.
Kıyamet gibi bir şey.
DÜNYANIN SONU MU?
Dünyanın sonu gelebilir ama neyse ki Attali’nin "romantik şövalye" tarafı ağır basıyor ve dünyaya "kötülük" yerine "iyiliğin" hakim olacağını varsayıyor.
Daha doğrusu iyiler yani demokratik kalmayı başarmış uluslar güçlerini birleştiriyor.
"Kolektif akıl" dönemini başlatıyorlar.
Kötülüğün karşısında ittifak kurma anlamında.
Attali buna tüm yeryüzünü kucaklayan bir "hiperdemokrasi" demiş.
"Hiperdemokrasi"nin elitleri ise Muhammed Yunus’a benziyor biraz.