Eczacıbaşı Grubu’ndan İKSV’ye 10 milyon bağış

Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı olarak, yani sanayici işadamı şapkasıyla Bülent Eczacıbaşı kuruma nasıl bir yön verecekti?

Dün sabah İKSV binasının, doyumsuz bir Haliç manzarasına sahip X Restoran’da merakımız giderildi.

Göreve 8 ay önce gelen Bülent Eczacıbaşı’dan, İKSV’nin yeni dönemde neler yapacağını, neler planladığını öğrendik.

40. yılını doldurmaya hazırlanan İKSV, kuşku yok ki  İstanbul deyince akla gelen markalardan.

Hepimizin gözbebeği.

Film, tiyatro, müzik�festivallerinden bienale kadar sayısız etkinliklerin peşinde nefes nefese koşmak�İstanbullu olmanın olmazsa olmaz koşulu.

İstanbul Müzik Festivali’nin Aya İrini’deki konserlerin hayalini kurarak kışı geçiren arkadaşlarım bile var.

Ne ki, varlığı bizler için gerçek bir mutluluk kaynağı olan İKSV’nin uzun zamandır mali sorunlarla boğuştuğu bir sır değil.

Şişhane’deki yeni mek^anı, tarihi Deniz Palas’ın restorasyonu, vakfı büyük bir borç yükünün altına sokmuş durumda.

ÜRÜN VE MÜŞTERİ SAĞLAM

Bülent Eczacıbaşı’nın dediği gibi, bir yandan “ürünü ve müşterisi sağlam” saygın, güvenilir bir kurum, diğer yandan borçlar ve kaynak sorunları.

İKSV Yönetim Kurulu Başkanlığı’na gelir gelmez Bülent Eczacıbaşı’nın yaptığı ilk iş vakfın üç bankaya 30 milyon liralık borcunun (Garanti, Akbank, İş Bankası) yeniden yapılandırılarak 10 yıllık bir vadeye bölünmesi.

“Bu vakfın üzerindeki baskıları azalttı. Rahat nefes almasını sağladı” diyor.

İkinci adım vakfın öz kaynaklarının güçlendirilmesi olmuş.

Bununla ilgili son gelişme şöyle:

Eczacıbaşı Topluluğu, vakfın önceki günkü Yönetim Kurulu toplantısında İKSV’ye 10 milyon liralık bir bağış kararı almış.

“Ancak” diyor Bülent Eczacıbaşı “diğer yönetim kurulu üyelerinden de sponsorluk katkılarını gözden geçirmelerini istedik”.

“Sponsorluk katkılarının bir ölçüsü olmalı. Büyük katkı sağlayanlarla, az katkıda bulunanlar arasında bir haksızlık söz konusu” diye ilave ediyor.

KAMUNUN KATKISI SADECE YÜZDE 10

Sponsorluk katkısının ölçüsü nedir?

Ana sponsor için etkinliğin üçte biri.

“Bazı etkinliklerde sponsor katkısı farklı oranda olabilir ama ilke olarak üçte bir ölçüsünü göz önünde bulundurmak istiyoruz” diyor Bülent Eczacıbaşı.

“Önemli olan yükün paylaşılmasıdır” diye ekliyor.

Esas önemli sorulardan biri de şu:

İKSV’nin etkinliklerinde kamunun katkısı?

Eczacıbaşı cevabı şöyle:�“Yüzde 10’nun biraz üzerinde.�Gelişmiş ülkelerde kültür ve sanat kurumlarına kamu katkısı yüzde 60. Bunu hayal bile edemeyiz ama yüzde 34- 40 dolaylarına çekilmesi gerekir”.

İşin can alıcı noktası da zaten bu.

Hükümetin, yerel yönetimlerin “kültür ekonomisinin” önemini kavramaları.

Bülent Eczacıbaşı ABD’den örnek veriyor.

Sanat ve kültüre 4 milyar dolarlık yatırım 30 milyar dolar olarak geri dönüyor.

“Bire yedi” dönüş azımsanmayacak bir oran.

İKSV’nin bugünkü bütçesine gelirsek 20 milyon liranın üzerinde.

Eczacıbaşı “Beş yıl içersinde 40 milyon liraya çıkabilir” diyor.

İKSV’nin yeni misyonu: Kültür politikalarında oyuncu olmak 

İSTANBUL artık dünyanın konuşulan bir merkezi.

Hatta Ezcacıbaşı’nın dikkat çektiği gibi, yabancı yatırımcılar için de bir çekim merkezi haline geldiyse bunda sanat ve kültürün de payı var.

İstanbul’un bu büyük dönüşümünde İKSV’nin öncü rolünü kim inkâr edebilir?

“İKSV’den beklentiler o kadar fazla ki” diyor Bülent Eczacıbaşı.

Vakfın etkinlikline bu yıl yeni bir tanesi eklendi.

2012 yılı için planlanan Tasarım Bienali.

Eczacıbaşı, “Tasarım gibi yaratıcılık ve yenilikçilik isteyen bir alan Türkiye için önemli. Bu bienalin de, dünyanın üç önemli bienalleri arasında sayılan İstanbul Bienali gibi başarılı olacağını inanıyorum” diye konuşuyor.

Söz nihayet, İstanbul’un ve hatta Türkiye’nin kültür ve sanat yaşamını derinden etkilemiş bir kurum olarak İKSV’nin yeni bir misyonuna geliyor.

“Kültür ve sanat politikalarında etkin bir rol”.

Bu kadar deneyim ve birikimiyle İKSV’nin sadece festival ve konser düzenleyen bir kurum olarak kalması düşünülemezdi zaten.

“Emek Sineması’nın yıkılması ya da AKM’nin geleceği gibi sorunlar söz konusu olunca İKSV bunların dışında kalamaz” diyor Eczacıbaşı.

Sadece dışında kalmak değil faal bir oyuncu olmak söz konusu.

Belli ki, bundan sonra İKSV’nin savunduğu kültür ve sanat politikalarında sesi çok daha yüksek çıkacak.

Bu tüm sanatseverler için iyi bir haber.