Burada ne işin var diye soranlara ben Nemrut'la evliyim derdi
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Amerikalı arkeolog Theresa Goell ilk kez 1940'larda geldi Nemrut'a. Commagene Kralı I. Antiochos'un mezarını yıllarca aradı. ‘‘Sen niye evli değilsin’’ diyen köylülere ‘‘Ben Nemrut'la evliyim’’ derdi. 1985'te ölünce, kızkardeşi küllerini Nemrut Dağı'na serpti.
NEMRUT Dağı'na tırmanırken vakit öğleden sonra olsa da sıcaklık yine de bunaltıcı.
Ayağınızdaki ayakkabı ne kadar düz olsa da o küçük taşlar yine de hız kesici.
Önümde Káhtalı bir aile yürüyor.
Elele yürüyen anneyle baba ve iki erkek çocuğu.
Onlar da benim gibi Akbank Oda Orkestrası'nın vereceği konsere yetişme telaşındalar.
Başı örtülü, uzun etekli kadın iki dakikada bir kayanın üzerine çöküp soluklanıyor. Ardından kocasının eline yapışıp yeniden yürümeye devam ediyor.
Bu çoğrafyada insanlar elele yürür müydü?
Dağa tırmanırken ilk mutluluğum ve ilk şaşkınlığım.
Yukarıda görüp, duyduklarımdan sonra bu hislerim dalga dalga büyüyecek, beni yutacak ve öylesine uçuracak ki aşağıya nasıl indiğimi bilemeyeceğim.
Cem Mansur'un yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası'nın ilk nağmeleriyle varıyorum tepeye, yani dağın ‘‘Doğu Terası’’na.
Kommagene Kralı I. Antiochos'un yaptırttığı heykellerden kopan tanrı başları orada burada. Bazılarının önünde çantalar, açık keman kutuları.
Konser sonrası dünyanın en doğal, en serbest ‘‘açık hava müzesi’’nde dolanırken, bir yandan da rehberimize kulak veriyorum.
Annesi Büyük İskender soyundan, babası ise Perslerin Krallar Kralı diye tanımladığı Darius soyundan olan Kral I.Antiochos şöyle demiş: ‘‘Tüm Tanrıların ortak meskenini oluşturarak, onları bu kutsal dağın zirvesinde ebedileştirdim.’’
Kralın Nemrut'a dizdiği heykellerin çifte isimleri var. Biri Yunanca, diğeri Pers dilinde.
Zeus-Oromasdes, Apollon-Mithras gibi.
Zira amacı hem Batı'yla Doğu kültürünü kaynaştırmak, hem Doğu'dan ve Batı'dan Kommagene ülkesine gelecek saldırılara karşı korunmak.
Heykellerin yanıbaşlarına yeryüzünden gelecek tehlikelere karşı arslanları, gökyüzünden gelecek tehlikelere karşı ise kartalları dikmeyi ihmal etmemiş.
I.Antiochos tanrılarla o denli haşır neşir olmuş ki sonunda kendisini de tanrı ilan etmiş.
Nemrut'ta bulunan yazıtlardan zaten ondan Tanrı-Kral diye sözediliyor.
Tanrı-Kral ne yapar?
Şanı yürüsün diye kendisine zirvede bir anıt mezar yaptırır.
Dağa çıkarken ayağınıza takılan o taşların meydana getirdiği yaklaşık 50 metrelik tümülüsün altındaymış I.Antiochos'un mezarı.
Bugüne kadar hiçbir arkeolog ona erişememiş.
Ölümünden sonra külleri Nemrut Dağı'na serpiştirilen Amerikalı kadın arkeolog Theresa Goell'ın de en büyük düşü bu mezarı bulmakmış ama muradına ermeden ölmüş.
Rehberin ağzından bu öyküyü dinledikten sonra Theresa Goell adı káh orada burada okuduğum yazılarda, káh internette birkaç kez karşıma çıktı.
Theresa nasıl kralın mezarına ulaşamadıysa, bende onunla ilgili eksiksiz bilgilere ulaşamadım.
Anneannem gibi 1901 doğumlu Theresa Goell, 1940'ların sonunda Nemrut Dağı'nda çalışmalarına başlamış.
Civardaki köylerde kalmış.
Neredeyse yaşamının 30 yılını burada geçirmiş.
O yıllarda bir kadının tek başına olmasını pek yadırgayan köylüler sorarlarmış ona ‘‘Neden evlenmedin’’ diye.
‘‘Ben hayatımı Kommagena medeniyetine adadım. Nemrut ile evliyim’’ dermiş Theresa.
Kralın mezarının tümülüsün altında olduğunu tahmin ettiğinden ona ulaşmak için müthiş çaba harcamış.
Şimdi zararlı olduğu düşünülen dinamit patlatmış.
Nafile... Mezara ulaşamadan 1985 yılında ölmüş.
Dediğim gibi rivayete göre külleri Nemrut Dağı'nda, kendisi pek sevdiği çifte isimli tanrıların yanında.