Bakan Hilmi Güler, bilim adamlarına kulak verirse elektrik faturamız düşer
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
GÜNGÖREN’deki patlamalardan kısa bir süre önce Enerji Bakanı Hilmi Güler, Habertürk Kanalı’nda gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.
Patlamalar nedeniyle sık sık kesilen programda Güler nelere değiniyor?
Rüzgar enerjisinde Avrupa ikincisi olacağımızı söylüyor.
Avrupa’da 32 devlet arasında sonuncu iken şimdi 12. sıradayız.
Rüzgar santrallerimizin kapasitesi bu yıl 475 megavata ulaşacak.
Sadece 30 megavatlık bir tesisin 50 bin kişilik bir şehrin enerji ihtiyacını karşıladığını düşünün.
Rüzgar enerjisi gerçekten önemli bir enerji kaynağı.
Enerji Bakanı Güler, yeni hesaplamalara göre, 2020 yılında rüzgarda hedefin 20 bin megavat olduğunu söylüyor.
2030 yılında ise hedef 30 bin megavat.
Rüzgar enerjisinden sonra Bakan Güler akarsulardan elde edilecek enerjiye değiniyor.
Yüzlerce irili, ufaklı nehir barajı projesi olduğunu söylüyor.
Jeotermal ve güneş enerjilerinden de söz ediyor.
Yapılan araştırmalara göre güneş enerjisinde İspanya’dan da iyi bir konumdayız.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının yanı sıra doğal gaz da gündeme geliyor programda.
Hilmi Güler doğal gaz konusunda da ileriye dönük işbirliklerinden, senaryolardan söz ediyor.
Enerjide pembe bir tablo çiziyor.
Ama gerçek karşımızda.
40 YIL ÖNCEKİ MODEL DEVAM EDERSE
Türkiye’de pahalı bir enerji tüketiyoruz.
Yaşamımızın her alanına yansıyor bu.
Bu ay daha da kabarmış elektrik faturamızdan tutun da fiyatı artan ekmeğe kadar pahalı enerjinin bedelini ödüyoruz.
Sokaktaki vatandaş da ödüyor, sanayici de.
Peki bunun nedeni sadece Türkiye’nin petrol, doğal gaz gibi enerji kaynaklarından yoksun olması mı?
Yoksa Ruslarla doğal gaz anlaşması örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin çıkarlarını kollamayan eski anlaşmalar mı?
Yoksa bambaşka nedenler mi?
Mesela ta 40 yıl öncesine dayanan bir enerji-ekonomi denklemini hesaplama modeli suçlu olamaz mı?
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi ve Enerji Ekonomisi Derneği Başkanı Dr. GürkanKumbaroğlu’na göre pekálá olabilir.
Geçenlerde İstanbul’da düzenlenmiş olan 31. Uluslar arası Enerji Konferansı’nın organizatörleri arasında olan Gürkan Kumbaroğlu 15 yıldan beri enerji-ekonomi-çevre modellemesi yapıyor.
"Yaptığım çalışmalarla devlet kurumlarının ilgilendiğini hiç görmedim" diyor.
Türkiye’nin enerji-ekonomi denkleminde tam 40 yıllık modelin kullandığını söylüyor.
40 yıl önce Uluslar arası Atom Enerji Ajansı’nın dağıttığı model bu.
ABD kullanmıyor, AB de rafa kaldırmış bu modeli.
Bizde tam 40 yıldır enerji-ekonomi (çevre yeni eklenmiş) denklemini hesaplama modeli değişmemiş.
İleriye dönük senaryolar bu modele göre yapılıyor.
Tahmin edebileceğiniz gibi sonuçlar sağlıklı olmuyor.
TEİAŞ’IN HESABIYLA GÜLER’İNKİ UYMUYOR
Sağlıksız sonuçlara bir örnek vereceğim.
Bakan Güler, rüzgarda 2020 yılında 20 bin megavattan söz ediyor.
Oysa Dr. Kumbaroğlu’nun aktardığına göre, TEİAŞ’ın (Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi) yukarıda sözünü ettiğim 40 yıllık model ile yaptığı hesaplamada 2016 yılı için 1250 megavatlık bir rüzgar gücü projeksiyonu yapmış.
Bakan Güler’in hesabıyla, TEİAŞ’in hesabı arasında dağlar kadar fark var.
Bu örneğe bakarsak, enerjide çeşitli kaynaklara dayalı, geleceğe dönük senaryolara nasıl güvenebiliriz?
Dr. Kumbaroğlu’nun aktardığına göre, Sabancı Üniversitesi’yle Boğaziçi Üniversitesi EnerjiBakanlığı’na, Türkiye’ye uygulanabilecek bir model için başvuruda bulunmuşlar.
Ancak bakanlık bürokratları önce buna olumlu baktığı halde sonra "telefonlara a çıkmaz" olmuşlar.
Peki bakanlığın bu içine kapanıklılığının, üniversiteyle, bilim adamlarıyla işbirliğine soğuk bakmasının bedelini kimler ödüyor?
Hiç kuşkunuz olmasın, dünyanın en pahalı enerjisi yüzünden faturaları hep kabaran bizler.
ABD ve Almanya’dan örnekler
KUMBAROĞLU, enerji-ekonomi-çevre denklemini hesaplamada üniversitelerle Enerji Bakanlıkları arasında işbirliğine iki örnek veriyor.
Biri ABD’den, diğeri Almanya’dan.
ABD’de Stanford Üniversitesi bünyesinde bir "Enerji Modelleme Forumu" var.
Bu forumun yaptığı ulusal enerji modelleme çalışmaları Enerji Bakanlığı’na ve senato üyelerine sunuluyor.
Aynı şekilde Almanya’da Stuttgart Üniversitesi bünyesinde benzer çalışmalar yapan ve bunları Enerji ve Teknoloji Bakanlığına sunup tartışan bir forum var.
Diyelim Enerji Bakanlığı belirli nedenlerle üniversitelerle işbirliğine sıcak bakmıyor.
Peki bu 40 yıl öncesine dayanan modeli değiştirmenin yollarını neden aramıyor?
Türkiye’de ilk kez sıfır salımlı konferans
DR. Gürkan Kumbaroğlu’nun, Enerji Ekonomisi Derneği Başkanı olarak geçenlerde İstanbul’da düzenlenmiş 31. Uluslar arası Enerji Ekonomisi Konferansı’nın organizatörleri arasında olduğunu söylemiştim.
Bu konferans Türkiye’nin ilk "sıfır salınımlı" konferansı olmuş.
Konferansın 48 ülkeden gelen katılımcılarının uçakları dahil konferans süresince 363 ton sera gazı salınımı olmuş.
Kumbaroğlu, bu salınan sera gazları karşılığında TEMA aracılığıyla fidan diktiklerini söylüyor.
Ayrıca üç günlük konferans sırasında ortaya çıkan katı atıklar da İSTAÇ toplanarak elektrik üretim projesinde kullanılmış.