Avrupa’nın eğlenceyi seven tarafındayız

Türkiye hangi değerlere yakın? Sayıyorum: Özgürlük, eğlence, sadakat, yaratıcılık. Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi ülkelerle aynı kategoride. Akdenizlilik yani.

BAZI kamuoyu araştırmaları vardır şanssızdırlar. Üzerinde tartışılmadan, yazılmadan çizilmeden güme giderler. Sanırım, Arı Hareketi’nin yaptırtmış olduğu "Türk Kamuoyunun Avrupa Değerlerine Bakışı Araştırması" işte öyle bir araştırma.

Avrupa Birliği’nin nedense gündemimizden hızla düşmeye başladığı günlerde böyle bir araştırmanın duyurusu gelince heyecanlandım.

Hiç üşünmeden kalktım "bakalım neymiş" diye araştırmanın açıklanacağı basın toplantısına gittim.

Doğrusu pek merak eden olmamış.

Basın toplantısına ilgi yoktu.

Ben de oturdum, araştırmayı hazırlayan Infakto RW ortaklarından Dr. Emre Erdoğan ile konuştum.

Araştırma 1-15 Aralık tarihleri arasında Türkiye’nin 15 ilinde gerçekleştirilmiş.

Kırsal kesimler dahil 1216 kişiyle yüzyüze görüşmeler yapılmış.

150 anketöre cevap verenlerin yüzde 34’ü ev kadını, yüzde 40’ı ilköğretim mezunu. Ortalama gelirleri ise aylık 500 YTL. "Diyarbakır’ın bir köyünde yarı Türkçe, yarı Kürtçe köylü kadınlarla dahi konuştuk" diyor Dr. Emre Erdoğan.

Araştırmanın çıkış noktasını ise şöyle özetliyor:

"Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkanların ileri sürdükleri üç gerekçe var: Ekonomik geri kalmışlık, siyasi geri kalmışlık ve kültürel uyuşmazlık. Ekonomik ve siyasi geri kalmışlık, varolan ama kapatılması mümkün olan farklılıklar. Kültürel uyuşmazlığın ise asla giderilemeyecek bir farklılık olduğu iddiası yaygın. Biz bunun aksini kanıtlamaya çalıştık."

Erdoğan
’a göre, araştırmada elde edilen veriler, "kültürel uyuşmazlık" teorisinin pek de geçerli olmadığını ortaya koyuyor.

"Kültürel uyuşmazlık" meselesine geçmeden araştırmanın Türk kamuoyunun AB’ye bakışıyla ilgili birkaç bilgi.

Bugün AB üyeliğiyle ilgili bir referandum olsa halkın yüzde 70’i üyeliğe "evet" diyecek.

Üyeliğin 10 yıl içerisinde gerçekleşeceğine inananların oranı yüzde 50.

İki yıl öncesine oranla kötümserler artmış.

"Neden AB" sorusunun cevabı ya da cevapları bildiğimiz gibi.

"Güçlü bir ekonomi", " gelişmiş bir demokrasi", "rüşvetin, yolsuzluğun azalması" vesaire...

Bu arada, araştırmada Avrupalıları kaygılandıran "göç" meselesi de netlik kazanmış.

Tam üyelik halinde, Avrupa’ya göç edecek olanların oranı yüzde 17.

Rahatla Avrupa! Şimdi araştırmanın en önemli bölümüne geliyoruz:

Türkiye’de ve Avrupa’da saygı gösterilen değerlerin karşılaştırması.

"Kültürel uyuşmazlığın" göstergesi işte bu değerler.

Hem toplumsal, hem bireysel değerler.

İnsan haklarından toplumun geleneklerinin korunmasına kadar uzanan 19 maddelik tabloda, Avrupa ile Türkiye arasındaki farklılıklar yüzde 1 oranının altında kalmış.

Önemli olan nokta işte bu.

Varsa "kültürel uyuşmazlığın" neticede aşılabileceğinin göstergesi.

"Kadının toplumdaki rolü" Avrupa’ya en fazla farklılaştığımız alan.

"Hoşgörü" de aynen öyle.

Şimdi gelelelim bireysel değerlere.

Dr. Erdoğan, bireysel değerler için "Avrupa Sosyal Araştırması"nın belirlemiş olduğu 21 değer üzerinde çalıştıklarını söylüyor.

Zenginlikten maceraperestliğe, doğa sevgisinden eğlenceye uzanan bir liste.

Daha doğrusu bir harita.

Çünkü değerler serpiştirilmiş ve üzerlerine buna uyan ülkeler yerleştirilmiş.

Mesela "tevazu"nun üzerinde Protestan kültürünün ağır bastığı Danimarka, İsveç gibi ülkeleri görüyorsunuz.

Finlandiya, "doğaya önem", "yenilikler" gibi değerlerin yanıbaşında.

İsviçre’nin yanında "itaat" var.

Peki Türkiye hangi değerlere yakın?

Sayıyorum:

"Özgürlük", "eğlence", "sadakat", "yaratıcılık"...

Yunanistan, İspanya, Portekiz gibi ülkelerle aynı kategoride.

Akdenizlilik yani.

"Tam olması gereken yerde" diyor Dr. Emre Erdoğan.

Almanya
gibi "başarılı olmak" ya da Lüksemburg ve Belçika gibi "zengin olmak" değerlerinin epey uzağındayız.

Ama olsun...

Avrupa’nın "eğlenceyi seven" tarafındayız ya.
Yazarın Tüm Yazıları