Gila Benmayor

Borajet’in arkasında bir Türkiye sevdalısı var

27 Ağustos 2010
EDREMİT Havaalanı yaz başında nihayet hizmete girdi.<br><br>Ayvalık’taki dostlarım uçak seferleri sayesinde günü birliğine İstanbul’a gelip gidebiliyorlar.

Hepsi Edremit’e günde iki kez uçan Borajet’e duacı.


Geçenlerde Ayvalık’ta kısa bir tatil geçiren bendeniz de öyle.

Uğur Cebeci’nin bir yazısında “bu pervaneli uçaklar havayolu haritasını değiştirecek” dediği Borajet’in arkasındaki isim kim?


Hemen açıklıyorum.


Yazının Devamını Oku

4 milyon kitap dağıttık

24 Ağustos 2010
ÜMRANİYE’de 1500 metrekarelik bir depo. İkinci kattan depoya bakınca tablo şöyle:

TNT Express Türkiye Genel Müdürü Turgut Yıldız bir “kitap denizinin” ortasında.


Tatile çıkmadan önce Yıldız ile ayaküstü sohbetimizde 10 yıldan beri sürdürdükleri kitap toplama kampanyasından söz edince konu ilgimi çekmişti.

“Ümraniye’deki depoyu görünce gözlerinize inanamayacaksınız” derken haklıymış.


Kitaplar dağ yığını şeklinde.


Yazının Devamını Oku

Zeynep Bey’in traktörleri Afrika pazarında

6 Ağustos 2010
BU mesleğin en zevkli yanı inanılmaz kadınlarla tanışmak.<br><br>İnanılmaz erkekler de yok mu?

Tabii ki var ama başarı öykülerinde “pozitif ayrımcılık” yaptığım da kimseler için sır değil.


İnsanın zihninde ağır bir imajı olan traktörle genç, güzel cıvıl cıvıl bir kadını bağdaştırmak biraz güç olduğundan Erkunt Traktör Sanayi A.Ş Genel Müdürü Zeynep Erkunt Armağan’ı karşımda görünce hafif bocaladım.


Çoğu kişi de bocaladığından Zeynep Erkunt kendisine gayriihtiyari “Bey” diye hitap edilmesini yadırgamıyor.

Ankara’da 60 yıl önce kurulmuş, otomotiv sanayiye parça üreten Erkunt Firması’nın ikinci nesil patronu yıllardan beri işin içinde.

“Yan sanayi olmak zor. Zira neticede sanayiye bağlısın. Ne kadar sipariş gelirse o kadar üretebilirsin” diyor.


Yazının Devamını Oku

Betona haksızlık mı

3 Ağustos 2010
ÇİMSA Genel Müdürü Mehmet Hacıkamiloğlu betona haksızlık edildiği görüşünde.

Tokyo’daki sohbetimizde “Betona, “betonlaştık” diye kızıyoruz. Ama etrafımızda her şeyde alt yapıdan, barajlara, konutlara kadar her yerde beton kullanılıyor. Mühim olan betonu iyi kullanmak” diyor.
Betonun içindeki ana madde çimento dünyada sudan sonra en fazla kullanılan şeymiş.
Sudan da ucuz.
Kilosu 10 kuruş, su 70 kuruş.
Dolayısıyla daha ucuza mal olacak, daha kullanışlı bir malzeme keşfedilmediği sürece betondan kaçış yok.
Hacıkamiloğlu “Kötü şehirler, kötü binalar yapıp, betonlaşıyoruz diye feryat ediyoruz” derken haklı.
Geçen akşam İngilizce CNN’de, Louvre Piramidini de tasarlamış olan ünlü Çin asıllı Amerikalı mimar Leoh Ming Pei ile bir söyleşi vardı.

Yazının Devamını Oku

Japonlar 150 dolar için çocuk yapar mı

1 Ağustos 2010
JAPONYA’nın uzun saçlı, rockçı eski Başbakanı Jonichoro Koizumi’nin, ABD eski Cumhurbaşkanı George Bush’u Tokyo’da ağırladığı “Gonpachi” adındaki lokantadayız.

Çimsa’nın “atık gazdan elektrik üretme” projesindeki ortağı Marubeni Şirketi Türk tarafını ağırlamak için aynı lokantayı seçmiş.
Japonlarla sohbetin oldukça zor olduğunu itiraf etmeliyim. Dillerinin İngilizceye döndüğü pek söylenemez.
Allahtan “Gonpachi”deki küçük localarda kurulmuş yer masasında yanımda oturan Marubeni genç yöneticilerinden Nişimura 2000’li yılların başında Türkiye’de kalıp Türkçeyi sökmüş.
Onunla Japonya’nın güncel sorunlarını konuşuyoruz.
Nişimura’ya bakarsanız, Japonya küresel krizden ABD ve Avrupa kadar sarsılmamış.
“Bankacılık sektörü o kadar ağır darbe almadı” diyor.
Ancak işsizlik oranı geçen yıla göre bir puan artmış.

Yazının Devamını Oku

Çimsa bir ilke imza atıyor: Atık gazdan elektrik

30 Temmuz 2010
BATI nicedir “düşük karbon ekonomisi”ni konuşuyor.

Küresel ısınmanın maliyetini düşürmenin tek yolunun “düşük karbon ekonomisi” olduğunu yaklaşık 10 ay önce TÜSİAD’ı ziyaret eden İngiltere Enerji ve İklim Değişikliği Bakanı Lord Hunt’ın ağzından duymuştuk.
Hunt, Türk sanayisine de bu konuda adımlar atmasını tavsiye etmişti.
Batı’daki bu trende ayak uyduran beton sanayinin önde gelen ismi Çimsa Türkiye’de bir ilke imza atmış durumda.
Mersin’de hem beyaz, hem gri çimento üreten tesislerinde bacasından çıkan atık gazdan elektrik elde edecek.
Bu adımın beton sanayiinden gelmesi önemli.
Zira beton sanayi Türkiye’nin “karbon emisyonunun” yüzde 5 ila yüzde 10’nundan sorumlu.
Çimsa’ya dönersek, Mersin’deki fabrikasının 1. ve 2. üretim tesisinin elektrik tüketiminin yüzde 50’sini geri kazanacak.

Yazının Devamını Oku

İstanbul’un kaderi Brezilya’da konuşuluyor

27 Temmuz 2010
“VAY İstanbul’um”<br><br>“Adım adım İstanbul”, “Köşe Bucak İstanbul” gibi FEST gezileriyle İstanbul’un köşe bucaklarında 25 yılını harcamış olan Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı Onursal Başkanı Faruk Pekin’in gönderdiği e-posta böyle başlıyor. Sadece Faruk Pekin için değil tüm İstanbul sevdalıları için “Vay İstanbul’um”...

Tartışmasız dünyanın en güzel şehri bu duruma mı düşecekti?

UNESCO’nun Dünya Miras Listesi’nden çıkarılmak tehlikesiyle karşı karşıya mı gelecekti?

Pekin, UNESCO’nun 2003 yılında İstanbul’a “sarı kart” göstermesinden sonra 12 sivil toplum örgütünün bir araya gelerek oluşturduğu İstanbul Kültür Mirası İzleme Komitesi sekretaryasını sürdürüyor.

Dolayısıyla UNESCO ile İstanbul arasındaki neler olup bittiğini iyi izliyor.

İstanbul, önceki gün önce Brezilya’nın başkenti Brasilia’de başlayan UNESCO 34. Dünya Miras Komitesi’nin gündeminde.

Pekin gönderdiği e-postasında “UNESCO, bu toplantıda ‘Tehlike Altındaki Miras Listesi’nde yer alan 31 yeri de tartışacak. Bu listeye İstanbul da eklenebilir” diyor.

SULUKULE’NİN BAŞINA GELEN


1985 yılında “Tarihi Yarımada” ile UNESCO’nun “Dünya Miras Listesi”ne giren İstanbul yıllardan beri talep edilenleri yapmıyor.

Bildim bileli UNESCO, Sultanahmet, Sulukule, Fener-Balat, Kara Surlarını, Süleymaniye ve daha sayısız tarihi yeri kapsayan “Tarihi Yarımada” için bir “Yönetim Planı” istiyor.

Yıllardın bu plan konuşulur ama nedense ortaya çıkmaz.

Aylar önce konuştuğum Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir planın yakında hazır olacağını söylemişti.

Nafile.

UNESCO uzmanlarını mutsuz eden başka şeyler de var.

5366 sayılı kanuna dayanarak “Yenileme Alanı” ilan edilen semtlerin durumu.

İşte Sulukule ortada.

Romanları sürülmüş, TOKİ evleri yapılmış.

TOKİ evlerinin üzerine yapıldığı alan İstanbul’un en eski yerleşim yeri.

Bilim insanları “Sulukule arkeolojik SİT alanı ilan edilmelidir” diye boşuna feryat ediyor.

Ses veren yok.

BOYNUZLU METRO KÖPRÜSÜ


TOKİ evleri eski Bizans saraylarının, Bizans ve Osmanlı su yollarının üzerinde yükseliyor.

Aynı 5366 sayılı yasayla Sulukule’nin başına gelen şimdi Fener-Balat’ın başına gelecek.

UNESCO’nun restore etmiş olduğu tarihi evler dahil sayısız ev yıkılacak, oturanları mahallelerinden sürülecek.

UNESCO’ya göre 5366 sayılı yasa İstanbul’u tehdit ediyor ama dinleyen kim?

Oysa Faruk Pekin diyor ki “Dünya mirası... Adı üzerinde artık dünyanın malı. Artık herkesin gözü üzerinde olacak. Ben yaptım oldu olmaz”.

UNESCO uzmanlarını rahatsız eden bir diğer husus İBB Başkanı Topbaş’ın Haliç üzerinde yaptırtmaya başladığı Metro Köprüsü.

Boynuzları olan köprü, Süleymaniye Camii’nin nazlı silüetini bozuyor.

UNESCO’dan gelen uyarı üzerine Topbaş köprünün ayaklarının 65 metreden 55’e indirildiğini bana bizzat söylemişti.

Ancak bu UNESCO’ya yeterli gelmiyor.

“İstanbul’un emsalsiz siluetini korumak için düz bir köprü gerekir” diyor.

ADLARINI KİMSE HATIRLAMAYACAK


UNESCO uzmanlarının bu uyarılarını, 10-20 yıl sonra, kuşkunuz olmasın adlarını hatırlamayacağımız yerel yöneticilerin dikkate almaları gerekmez miydi şimdiye kadar?

Yazık değil mi İstanbul’a?

UNESCO’nun kriterlerine kulak asmadan, bilim insanlarının dediklerini yok sayarak imza attıkları işler İstanbul’u yüzyıllar boyunca damgalayacak.

Faruk Pekin’in Brasilia’daki toplantıyla ilgili dikkat çektiği bir nokta daha var:

Bu yıl 6 doğal, 24 kültürel  ve 2 ’si hem kültürel hem doğal olmak üzere 32 yerin daha Dünya Miras Listesi’ne alınması tartışılacak.

Bunların arasında Türkiye’den tek bir yer yok.

Oysa Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın web sayfasına baktığınızda Türkiye’den yıllardır miras listesine girmeyi bekleyen 23 yer var.

Bunlar Brasilia ’da dikkate alınmayacak.

İSTANBUL SOS


Neden?

“UNESCO ölçütlerine uymayan İstanbul nedeniyle benim Edirne’me, Mardin’ime, Afrodisias’ıma geçit yok” diyor Pekin.

Madem UNESCO’nun kriterlerine uymuyoruz o halde 23 başvuruyu geri çekelim.

Hatta halen Dünya Miras Listesi’nde olan İstanbul-Tarihi Yarımada dahil 9 yerden de vazgeçelim.

Böylelikle, kimi yerel yöneticilerin “diledikleri gibi at koşturmak” için rahat nefes alacaklarını iyi biliyorum.

Ama İstanbul’u umursayanlar var şükür ki...

İstanbul-SOS günlerden beri Brezilya’ya dikkat çekmeye çalışıyor.

İstanbul sevdalıları bu oluşumu dikkatle izlemeli.
Yazının Devamını Oku

Kırsal kalkınmada Özyeğin modeli

25 Temmuz 2010
AİLECE eğitime gönül vermiş olan işadamı Hüsnü Özyeğin ilk kez bir “kırsal kalkınma” projesine imza atıyor.<br><br>Özyeğin’in “kırsal kalkınmayla” neden ilgileniyor?

Bunun hikâyesi hayli ilginç.
AÇEV’in (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı olan eşi Ayşen Özyeğin, kuş gribinin herkese korku saldığı bir dönemde, gazetelerin birinde kesilmiş tavukların başlarıyla oynayan çocukların fotograflarını görüyor. Uykusu kaçıyor.
Fotograflar kırsaldaki cehalet ve yoksulluğun kanıtı.
O anda “kırsal kalkınmanın” da Özyeğin Vakfı’nın gündemine alınması gerektiğine karar veriyor.
20 yıldan beri eğitime yoğunlaşmış olan vakıf bu konuda deneyimsiz.
Önce Tarım Bakanlığı ile ne yapılacağı konusunda temas kuruluyor.
Ardından dünyadaki örnekleri inceleniyor.

Yazının Devamını Oku