Ankara marka cenneti olma yolunda ilerliyor

BU hafta Ankara’daki günlerim çok ama çok hareketli geçti! Uzun zamandır iş dışında bu kadar aktiviteyi bir araya sıkıştırmamıştım.

Haberin Devamı

İlk olarak, Salı günü, Gama Holding’in kurucu ortaklarından ve uzun yıllar Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Erol Üçer’in her zaman güler yüzlü, hoşsohbet eşi Mine Hanım’ın evine öğle yemeğine davetliydim. Artık sayısı gün geçtikçe azalan, Gaziosmanpaşa evlerinden birinde olan yemek çok keyifli geçti. Öncelikle, Mine Hanım’ın pozitif enerjisi ve misafirperverliğine hayran kaldım. Davette onuruna bu yemeğin düzenlendiği Kanada Sefiresi Bayan Raja Bailey, Emel Doğramacı, Margharita Ekşi ve on kişilik bir sefire grubu vardı.
Mine Hanım’ın yemeğe olan merakını biliyordum ama çiçekler ve bitkiler konusunda bu kadar derin bir deneyim beklemiyordum doğrusu. Bahçeden girer girmez, sizi karşılayan rengarenk laleleri, değil Ankara’da İstanbul Belediyesi’nin yaptığı cadde peyzajlarında bile görmedim! Hepsiyle tek tek kendisinin bizzat ilgilendiğini, çiçek soğanlarını nerelerden getirdiğini anlattı.

Haberin Devamı

Şık ve elit kalabalık

Onuruna yemeğin düzenlediği Bayan Raja, tam bir Türk dostu! Her zaman konutunu sosyal projeler için açan, bu projelere sonsuz destek veren Bailey, en son Kadınlar Günü için, benim de konuşmacı olarak katıldığım özel bir gece ile yine ne kadar sağlam bir sivil toplumcu olduğunu göstermişti. Nefis bir sofra düzeni, lezzetli ve hafif yemekler, neşeli bir sohbet. Mine Hanım, ülkemizdeki sefirelere örnek bir Ankara portresi çizdi. O günün keyfi, Panora Pırlant’taki Cartier’in lansmanı ile devam etti. Oradaki yetkililerden öğrendim ki bundan böyle Pırlant’ta Cartier’e ayrılmış bir köşe olacakmış.O akşam çok şık ve elit bir kalabalık vardı.
Ebru Demiryürek, Yasemin-Kaan Asena, Barış Aydın, Gamze-Metin Güngör, gözüme ilk çarpanlardandı. Ankara’ya yakışan bir marka olan Cartier’in gelişi ile Ankara marka cenneti olmak yolunda hızla ilerliyor.
Ve nihayet yılların Ralph Lauren’i de güzel şehrimize teşrif etti! Geçen Çarşamba akşamı, Burç Cemiloğlu ile yakınlığımdan dolayı, hafif de ev sahibi havasında, kalktım gittim Panora’daki açılışa. Bembeyaz dekoru, antik vazoların içindeki romantik bahar dalları ve Ankara cemiyet hayatının da renkli simalarıyla son derece keyifli bir akşam oldu!
Vogue Dergisi’nin de desteklediği gecede, derginin moda editörü Ankaralı manken Ece Sükan, yeni mağazayı desteklemek üzere oradaydı. Ağırlıklı yabancı mankenler biraz romantik biraz da yazın sıcaklığını yansıtan, camel, bej, ekru renkli koleksiyonla harika bir defile yaptılar.
Defilenin ardından bir grup sahne alarak nefis bir Jazz dinletisi sundu. Tabii müzik, ortamı hareketlendirdi ve biraz da parti havasına büründürdüyse de, maalesef günün erkenden sonlandığı Ankara’da açılış da erken saatlerde sona erdi. Hatta markanın Amerikalı temsilcileri, 22.00 sularında boşalan mağazayı görünce, davetlilerin geceye başka bir mekanda devam ettiklerini sanmışlar. Ancak Amerikalılar nereden bilsin bizim Hürrem Sultan’a olan düşkünlüğümüzü!
Hayat bizde de İstanbul’daki gibi sabaha kadar sürsün demiyorum ama restoranların erkenden boşalması, sinemaların hep erken seanslarda dolu, geç saatlerde boş olması, akşam belli bir saatten sonra araba geçmeyen caddeler üzüyor beni... Biraz da sosyalleşmek adına aktif, dinamik ve heyacanlı bir Ankaramız olsa fena mı olur?

Yazarın Tüm Yazıları