Ormanlar değil geleceğimiz yanıyor… Tek suçlu ‘çöl’ sıcakları ve iklim krizi mi

Son 2 günde Türkiye’nin dört bir yanında 150 orman yangını çıktı ve çaresizce izledik.

Haberin Devamı

 Şüphesiz, son yıllarda sıkça dile getirilen iklim krizi, orman yangınlarının şiddetini artırmakta ancak şu bir gerçek ki yangınların yüzde 90’dan fazlası iklim değil insan kaynaklı. Bu arada ne zaman “insan” faktöründen söz etsek akla önce bilinçli saldırılar gelse de altını çizmekte fayda var ki yangınların çoğu ihmal ve hatalardan; tam söndürülmemiş bir piknik ateşi, sönmemiş bir izmarit, doğaya atılan bir cam şişe, anız yakmak ya da ormandan geçen yüksek gerilim hattı vs. kaynaklı. Yani bu konuda toplumsal farkındalığımız olduğunu söylemek zor. O halde geleceğimizin kül olmasını nasıl önleyeceğiz? İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölüm Başkanı, Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile konuştum.

Ormanlar değil geleceğimiz yanıyor… Tek suçlu ‘çöl’ sıcakları ve iklim krizi mi

Haberin Devamı

ORMAN YANGINLARININ YÜZDE 90’DAN FAZLASI İNSAN KAYNAKLI

Sadece 1 Ocak 2025’ten bugüne, 1089 orman yangını çıktı. Bu yangınlardan 81’i izmarit, 50’si de piknik ateşinden kaynaklıydı. Bu bile orman yangınlarının asıl sorumlusunun iklim krizinden ziyade, “biz” olduğumuzun ispatı aslında. Ki yanan sadece ağaçlar ve geleceğimiz değil, o ekosistemde yaşayan tüm canlılar. Aklımda çok soru var. Ancak bence en önemlisi şu: Biz neden her yaz aynı acıyı yaşıyor, bu zorlu sınavı veremiyoruz? “Çünkü” diyor Prof. Dr. Doğunay Tolunay, “Biz, yangını ancak olduktan sonra konuşuyoruz. Oysa yaz gelmeden, 2-3 ay önce, konuşulması gereken bir konu bu.”

EN BÜYÜK SEBEBİ: BİLİNÇSİZLİK

İyi de ilgili kurumlar gerek sosyal medya gerek basın aracılığıyla bilgilendirme yapıyor. Yeterli mi olmuyor? Yanıtı şu: “Evet ama bu uyarılar halka inmiyor, orman köylülerine ulaşmıyor diyelim. Mesela, Bilecik’e kadar ulaşan yangınlardan birinin 40 derece sıcakta kaynak yapılmasından çıktığı bilgisi var. Yani orman ya da ormana yakın yaşayan birinin bu sıcakta, hele de böylesine rüzgârlı bir havada bunu yapmaması gerektiğini bilmesi gerekir. Yine anız yakmaktan kaynaklı çıkan yangınlar var, ki yıllardır aynı şeyi konuşuruz. Dolayısıyla orman ile iç içe yaşayanlara meteorolojik koşullar ve böylesi kritik koşullarda yangın çıkmaması için neler yapılması gerektiği hakkında bilgi ve eğitim verilmeli. Bu bilgiler verildiği halde bunu dinlemeyenler elbette olacaktır. Bunu önlemek içinse, hele de ‘yangın havası’ dediğimiz bu aylarda, ciddi ve yoğun denetimler olmalıdır. Ormanlara girmeyi yasaklamak ise bir denetim şekli değildir.”

Haberin Devamı

Ormanlar değil geleceğimiz yanıyor… Tek suçlu ‘çöl’ sıcakları ve iklim krizi mi

YASAK VAR AMA DENETİMLER YETERSİZ

Peki kim denetleyecek? Orman Genel Müdürlüğü personelinin yeterli olmayabileceğini söylüyor Prof. Dr. Tolunay ve ekliyor: “O zaman jandarma, emniyet, zabıta... Hepsi seferber olacak. Yetmedi mi? Bu sefer, bu sene bir örneğini Adana’da gördüğümüz gibi drone ve sesli uyarı sistemi devreye girecek. Bilinci yükseltmenin bir yolu da sıkı denetimdir. Her ne kadar bir orman mühendisi olarak tıpkı İskandinav ülkelerinde olduğu gibi insanların ormana girmesi, bitki ve hayvan çeşitliliğini öğrenmesini arzu etsem de şu anki bilinç düzeyi ile bu ancak yangın risklerini arttırmaktadır.”

KURUMLAR İŞBİRLİĞİ İÇİNDE ÇALIŞABİLMELİ

Haberin Devamı

Peki ya kurumlar? Yapabilecekleri yok mu? “Olmaz olur mu” diyor Prof. Dr. Tolunay, şöyle sıralıyor: “Bir kere kurum/ kuruluşların orman yangınları konusunda kapasitelerini geliştirmeleri ve Orman Genel Müdürlüğü ile işbirliği halinde olmaları gerekir. Şöyle ki zaman zaman ormana da sıçrayan, tarım alanları ya da kırsalda çıkan yangınlar oluyor. Bunlardan belediyeler sorumlu. Fakat bu iş için kapasiteleri ne kadar yeterli, sorgulanmalı. Bu noktada görev ayrımının iyi yapılması, her kurumun araç, gereç, personel sayısını artırması, eğitimlerini tamamlaması ve Orman Genel Müdürlüğü ile işbirliği içinde olması şart. Bu, kısmen var ama yetersiz, yeni protokollere ihtiyaç var. Yanı sıra orman yangını ile doğrudan bağı olmadığı düşünülen kurumların da dahil olması şart. Örneğin, Kara Yolları Genel Müdürlüğü. Orman/ orman yakınından geçen yolları düşün. Yol kenarındaki otlar bazen 1-1,5 metreye çıkabiliyor ve araçtan atılacak bir izmarit ise yangın için yeterli.”

Haberin Devamı

Ormanlar değil geleceğimiz yanıyor… Tek suçlu ‘çöl’ sıcakları ve iklim krizi mi

ELEKTRİK HATLARI ÖNEMLİ BİR SORUN

“Hiç değinilmeyen bir başka sorun da orman içinden geçen elektrik nakil hatları, ki son 5 yılda çıkan yangınların yüzde 25’i buna bağlı. Bu hatlar yangına dayanıklı olmalı. Bakımları düzenli yapılmalı, birbirine değmemeli ya da izolasyonu olmalı, altındaki kuru otlar temizlenmeli. Ya da komple yer altına alınmalı. İklim değişikliğini de göz ardı edemeyiz. Her ne kadar yangını başlatmasa da daha geniş alana yayılmasına neden olmakta. İnsan faaliyetinin yoğun olduğu yerlerde, özellikle kışın, ‘denetimli yakma’ uygulamasının daha yoğun yürütülmesi ve hatta orman yangını ihbarı yapılacak acil numaranın 112’den ayrılıp, yeni bir numara belirlenmesi de isabetli olur.”

Haberin Devamı

HEP AYNI NAKARAT: ‘UÇAĞIMIZ YOK’

Orman yangınları tartışmasının ülkemizde söndürme uçağı kapasitesine odaklandığını ancak bunun yanlış olduğunu da söylüyor: “2 yıl önce Türkiye’nin havadan ve yerden söndürme kapasitesine sahip en büyük filosu kuruldu. 105 helikopter, 14 insansız hava aracı, 20’den fazla uçağımız var. Oysa geçen yıl, elimizde bu kadar büyük bir filo olmasına rağmen, 1937’den beri gördüğümüz en yüksek rakama ulaştık; 3 bin 797 orman yangını çıktı, 27 bin hektar alan yandı. Dolayısıyla yeni stratejimiz söndürmek değil yangın çıkmasını önlemek olmalı.”

Yazarın Tüm Yazıları