Paylaş
VATANDAŞI CEZBEDECEK TOPLU TAŞIMA AĞI YOK
İstanbul’da trafiğin çile haline gelmesinin altında hiç şüphesiz kentin nüfusunun alabildiğine büyümesi var. Günde ortalama 30 milyona yakın yolculuk yapılan kent, 1980’ler itibarıyla alabildiğine genişledi. Nüfus artışına bağlı yapılaşmış alanlar, buna bağlı olarak da motorlu araç sayısı hızla arttı, artmaya da devam ediyor. İstanbul Ticaret Üniversitesi Ulaştırma Sistemleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, “İstanbul’un artık ucu bucağı yok” diyerek giriyor söze ve ekliyor: “İstanbul’un ulaşım sorunu 5-10 değil en az 40 yıllık. Hızlı ve plansız büyüdü İstanbul. Farklı şehir ve bölgelerde çekim merkezleri yaratılmalı. Zira dün akşam Sütlüce’den evime giderken yüzde 90 trafik yoğunluğunu canlı canlı gördüm. Bugün hemen çalışmalara başladık. Bu ayın 26’sında Büyükşehir Belediyesi, Ulaştırma ve İçişleri Bakanlığı, Kalkınma Ajansları, Sivil Toplum Kuruluşları, uzmanların katılımı ile bir trafik kurultayı düzenlemeyi ve somut sonuçları masaya koymayı planlıyoruz.”
KAPASİTE VE KONFOR SORUNU VAR
Peki nüfusun hızla artmasından bağımsız İstanbul trafiğini içinde çıkılamayacak hale sürükleyen ne? Günün sonunda onca otoyol, köprü yapıldı. Trafiğin rahatlaması gerekmez miydi? Diyor ki: “Doğru. Ancak az ya da çok şeritli o yolları, köprüleri dolduran, işgal eden araçlar var. İstanbul trafiğinin çileye dönüşmesinin temel sebebi yüzde 85 özel araçlardır, ki bunun yüzde 80’i bir yolculu. Diyeceksin ki ‘Bile bile bu insanlar neden araçları ile trafiğe çıkıyorlar da toplu ulaşımı kullanmıyorlar?’ Çünkü bizdeki toplu ulaşım kapasitesi ve konforu yeterli değil. Vatandaş da balık istifi gitmek yerine ‘geç de olsa rahat gideyim’ deyip araçla ulaşımı tercih ediyor. Yani bunca yatırıma rağmen hala vatandaşı cezbedecek bir toplu taşıma ağı yok!”
DENİZ KULLANILMIYOR
“Deniz ulaşımı ise İstanbul için çok büyük bir olanak. Ama yeterince kullanılmıyor. Payı yüzde 3 gibi. Bu oranının yeni iskeleler ile hatlar açarak ve diğer toplu taşıma türleri ile entegrasyonunu sağlayarak artırılması mümkün. Ayrıca çok şeritli yolların bir şeridinin- metrobüs yolunda olduğu gibi- toplu taşıma ile içinde 3’ten fazla yolcu olan araçlara bırakılması, akıllı kavşak- sinyalizasyon sistemlerinin devreye sokulması, metrobüs ve metro ağının güçlendirilmesi ve daha güvenli hale getirilmesi ve hatta kademeli mesai yönteminin hayata geçirilmesi gibi önlemler de acilen alınmalı. Yoksa durum daha da kötü olacak. Zira artık günün her saati ‘pik’ saati. Hele de biraz yağmur yağdı mı...”
İSTANBUL DÜNYADA TRAFİK SIKIŞIKLIĞI EN YOĞUN OLAN 6. ŞEHİR
Küresel ölçekte ulaştırma analizleri yapan Ekonomi ve İş Araştırmaları Merkezi INRIX’in 37 ülkede, 900’den fazla kentte, “rush hour” denilen işe gidip- gelmenin en yoğun olduğu saatlerde yaşanan trafik sıkışıklığını göz önüne alarak 2023’te hazırladığı “trafik sıkışıklığı açısından en kötü ilk 10 şehir” raporuna İstanbul, 91 saat ile 6. sıradan girdi. Yaklaşık 6 milyon aracın olduğu megakentte ortalama sürüş hızı ise 13 km.
1 YILDA 5.5 GÜN YOLDA GEÇİYOR
Bu da demek oluyor ki İstanbul’da bir şoför yılda ortalama 5.5 gününü trafikte bekleyerek geçiriyor. Hayatımızdan giden 5.5 koca gün! Listede İstanbul’u 89 saat ile Los Angeles ve 88 saat ile Boston takip ediyor. İlk sırada ise 101 saat ile New York var. Türkiye’ye dönecek olursak... İstanbul’u 56 saat ile Ankara, 48 saat ile İzmir takip ediyor. Bir de teselli vereyim: İstanbul, 2019’da aynı listede dünya ikincisiydi. Trafik sıkışıklığı 2019’a göre yüzde 20, 2022’ye göre yüzde 12 iyileşmiş durumda.”
REKLAM PEŞİNDELER
Yaya ve bisiklet ulaşımında ne noktadayız peki? İstanbul’da toplam yolculukların 30 milyon civarında olduğunu belirten Prof. Dr. Ilıcalı, bunun yüzde 30’unun yaya yolcu olduğu, bisikletli yolculukların ise bu orana dahil bile olamadığına vurgu yapıyor: “Bazı belediyeler bisiklet yolu yapıyor ama o yaptıkları sadece reklam, spor amaçlı. Yolun yarısında biten bisiklet yolumu olur?”
GİRİŞ ÜCRETİ ÖDENMESİ BİR İŞE YARAMAZ
Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) tarafından finanse edilen “Şehirlerde Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik” projesi SKUP’un İstanbul için hazırladığı “Kentsel Ulaşım Planı” kapsamında araç sahiplerinin, trafiğin en yoğun olduğu bölgelerde; Eminönü, Kadıköy gibi, giriş ücreti ödemesi de gündeme gelmişti. Böyle bir plan işe yarar mı soruma ise yanıtı net: “Hayır, asla. Öncelikle bunu yapmak için gerekli alt yapı bizde yok. Ayrıca ‘parası ile şehir merkezine girme’ fikrinin bugün hiçbir sürücüyü caydıracağına inanmıyorum. 5 bin kilometrekarelik İstanbul’da, bir avuç yerde yapılacak düzenlemenin, trafiğe etkisi yüzde 1 bile olmaz. Teoride güzel ama pratikte olmaz.”
Paylaş