Paylaş
SUYUN ALTI CAN ÇEKİŞİYOR
Dünya Serbest Dalış Rekortmeni Şahika Ercümen, Balıkesir’in Erdek ilçesinde, tek nefesle Marmara’nın derinliklerine indi. Çıktığında ise gördüklerini şöyle anlattı: “Müsilaj, su altındaki canlı yaşamı tehdit edecek ölçüye kadar yayılmış durumda. Suyun yüzeyinde gördüğünüz altındakinin sadece bir kısmı. Son yıllarda atıklara maruz kalıyor ya da benzeri organizmalarla karşılaşıyordum. Ancak manzara artık gördüklerimin de ötesinde. Gerçekten de suyun altı, denizlerimiz boğuluyor, can çekişiyor. Buna bire bir şahit oldum, çok üzgünüm. Böyle giderse denizlerimiz bundan sonra işlevini yerine getiremeyecek, bunun da turizm ve ekonomiye zararları olacaktır. Bu sadece yönetimlerin de çözebileceği bir konu değil. Herkesin elini taşın altına koyması lazım. Umarım çok acil bir şekilde eylem planlarını uygulayıp denizlerimizi kurtarabiliriz.”
TEHLİKE BURNUMUZUN DİBİNDE
Bir başka Dünya rekortmeni; Cook ve Cebelitarık Boğazı, Manş Denizi, Catalina ve Molokai Kanalı’nı geçen ilk ve tek Türk kadını, ultra maraton yüzücüsü Bengisu Avcı, 2 hafta önce Çanakkale Yeni Kordon bölgesindeki antrenmanını müsilaj içinde tamamladı. Denizin altı ve yüzeyini neredeyse tamamen kapladığını söylüyor ve diyor ki: “Boğaz’ın çöplüğü’ olarak da bilinen Güzelyalı bölgesinde bir süredir vardı. Hatta bundan kaçmak için açıkta, Yeni Kordon’da yapıyorduk antrenmanları. Fakat oraya kadar varmış durumda. Deniz ve denizaltı canlılığına etkisini ise net şekilde görmek mümkün. Büyük bir değişim var. Su altındaki doku ‘ölü’ gibi. Renksiz. Deniz üstü ise sarı renk ve köpük köpük. Tekne filtresine benziyor biraz. Suyun tadı da normalden daha keskin, acı. Açıkta olduğu, karadan da görünmediği için insanlar bu durumu bilmiyor ya da yok sayıyor, ‘uzakta’ diye düşünüyor. Oysa değil. Tehlike ‘burnumuzun dibinde.’ Acil önlem alınmazsa denizlerimiz ölecek.”
HER İKİ KİŞİDEN BİRİNİN ATIĞI ARITMADAN DENİZE GİDİYOR
Müsilaj tehlikesi 23 Ekim’de Erdek Körfezinde başladı, 6 Kasım’da Marmara Adaları çevresi ve Tekirdağ kıyıları, 13 Kasım’da da İstanbul Prens Adalarına ulaştı. 20 Kasım’da Gemlik Körfezi, 5 Aralık’ta da İzmit Körfezine vardı. 45 gün gibi kısa zamanda yüzeyden itibaren yaklaşık 30 metre derine inerek, tüm Marmara’ya yayıldı. 23 Ekim’deki ilk günden bu yana konuyu sıcak tutmak için Marmara Denizi’nde dalış ve araştırmalarına devam bir isim de Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı. Peki son izlenimi ne? Tehlike
7 ayda hangi boyuta ulaşmış durumda? Yanıtı şu:
“Küçüklü, büyüklü parçalar halinde 30 metre derinlikte de 200’de, binde de görebiliyorsunuz. Tabii daha derinlere gittikçe çökme miktarı azalıyor ama var. Bu, yaz ve bundan sonrası zor geçecek demek. Çünkü geçmiş yıllara baktığımızda, 13-14 yıl gibi bir sıklıkla; 1994 sonra 2007-2008 ve en son 2021’de olduğunu görüyoruz. Ancak bu sıklık şu an 4-5 yıla indi. Deniz suyu sıcaklıkları artmaya devam ettikçe, ki iklim değişikliğine bağlı olarak edecek, görülme sıklığı da çoğalacak. Bu da demek oluyor ki denizlerin kirlilik yükünü azaltmak ve acilen önlem almak zorundayız. Marmara Denizi çevresindeki 7 ilde 25 milyondan fazla insan var ve en iyi ihtimalle her 2 kişinin atığının biri hiç arıtmadan denize gidiyor. Marmara Denizi çevresine kümelenen fabrikaların atıklarının da yine en iyi olasılıkla yüzde 30’unu arıtıyor, yüzde 70’iniyse hiç arıtmadan denize gönderiyoruz.”
GÖREV HEPİMİZİN
“Durum daha da kötüleşmeden, merkezi ve yerel yönetimler, özel sektör ve akademi acilen bir araya gelmeli, siyaset üstü bir tavırla tedbir almalıyız. Vatandaş olarak ‘bana ne’ de diyemeyiz. Mesela lavabodan 1 litre daha az atık yağ dökerseniz ya da çamaşır suyu, deterjan gibi kimyasal içerikli ürünleri daha az kullanırsanız 1 milyon litre deniz suyunu kurtarmış olursunuz. Bu, görev hepimizin.”
Paylaş