Paylaş
Ancak oturduğum yerde zangır zangır sallanmaya devam ediyorum. Hele, gece yastığa başımı koyduğumda... Sadece ben değil, İstanbul’da kalmayı tercih eden çok kişiden aynı tepkiyi duyuyorum: “Sallanıyor muyuz?” Diyeceksiniz ki “E, artçılar sürüyor.” Doğru. Ancak artçıların çoğu 3.5-4 civarı, pek de hissedilmeyecek büyüklükte. Bu da demek oluyor ki deprem geçti ama korkusu kaldı! Peki yakın geçmişte yaşadığımız Kahramanmaraş ve İzmir merkezli depremlerin travmalarını daha atlatamamışken, bir de bu korku ile hayatımıza nasıl devam edeceğiz?
İNSAN BİLMEDİĞİNDEN KORKAR BEYNİMİZİ DEPREME HAZIRLAMAK ŞART
Deprem sonrasında benim de yaşadığım sallanıyormuş gibi hissetme halinin son derece “normal” olduğunu söylüyor, Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli ve diyor ki: “Yanı sıra deprem sonrası yaşanan panikle kalbin hızla çarpması, uyuyamamak ya da nefes alıp vermede düzensizlik de aynı şekilde normaldir. Çünkü insan yemek, içmekten sonra en çok güven ve güvenliğe ihtiyaç duyar. Güven duygusu olmazsa beyin de alarm verir.”
Peki bu alarmı kapatmak ya da kısa süreliğine de olsa sessize almak mümkün mü? “Mümkün tabii” yanıtını veriyor Prof. Dr. Verimli, ekliyor:
KORKUYU BİLGİSİZLİK TETİKLER
“İnsan bilmediğinden korkar. Dolayısıyla deprem öncesi, sırası ve sonrasında yapılacaklar konusunda bilgilenmeliyiz, bir farkındalığımız olmalı. Ki deprem kuşağında yaşadığımız için bu zaten şart diyebilirim. Çünkü kaygı ve korkuyu bilgisizlik ve belirsizlik besler. Buna izin vermemeliyiz. Yani deprem öncesinde tatbikatlara katılmaktan tut da ‘çök-kapan-tutun’ gibi taktikleri bilmeye, deprem çantanızın hazır olmasından, evinizin depreme dayanıklılığı konusunda bir fikir sahibi olmaya kadar her açıdan donanımlı ve bilgili olmalıyız. Tabii daha önce deprem bölgelerinde bulunup, o travmayı yaşayanlar, kayıpları olanlar için durum biraz daha farklı. Depremin etkileri bu kişilerde biraz daha uzun; yaklaşık 40 gün kadar, sürebilir. Posttravmatik stres bozukluğu yaşayan bu kişilerin bir uzman yardımı almasında fayda görüyorum.”
HEPSİNİ İYİ DİNLE TARAFINI SEÇ
Gündemi, en az deprem kadar, deprem olacak mı olmayacak mı konusunda görüş ayrılığı yaşayan hocalar da meşgul ediyor. Bilim dünyasında illa fikir ayrılıkları olur ancak hocaların deprem üzerine yaptığı farklı açıklamaların kafa karıştırdığı kadar güven duygusunu sarstığı da aşikâr. Yorumu şu: “Benim taktiğim şu; hepsini dikkatli dinle. O konu üzerindeki çalışmalarını, yayınlarını ve yetkinliklerini iyi araştır. Sonra tarafını seç! Kime güvendiyseniz, kafayı karıştırmaya gerek yok, oradan devam... Bu bir. İki, TV’den, son dakika gelişmelerden bir süre uzak duracağız. Aynı şekilde sosyal medyadan ve oradaki felaket senaryolarından da... Gözümüz sürekli avizede olmayacak, zihni bir işle meşgul edecek ve olumlu iç konuşmalar yapacağız kendimizle. Yanı sıra burundan nefes al, 10 saniye tut ve ağızdan ver şeklinde, günde 3- 5 kez tekrarlanacak nefes çalışması ile beden ve ruhu rahatlatacağız.”
BU SÜREÇTE KENDİNİZE NAZİK OLUN
Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi, Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Önder Kavakçı da deprem sonrasından neredeyse birçoğumuzun yaşadığı uykusuzluk, aşırı tetikte, huzursuz ya da öfkeli olma veya boşluk hissi ya da tam tersi hissizlik halinin son derece normal olduğunu söylüyor, “Bu tepkiler, beynin ‘Güvende miyim?’ alarmıdır” yorumunu yapıyor.
Afet dönemlerinde yalnız fiziki değil, ruhsal dayanıklılığın da hayati önem taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Kavakçı’nın bir de uyarısı var: “Ruh sağlığı en az fiziki sağlımız kadar önemlidir. Dolayısıyla duygularımızla başa çıkamıyorsak arayı açmadan bir yardım almakta fayda var. Zira, alacağımız her türlü destek hayata tutunmamızı sağlar. Ancak şunu da hatırlatmalıyım; her bireyin verdiği tepki farklıdır ve hepsi de doğaldır. Bu süreçlerde kendinize nazik olun.”
DAYANIŞMA İYİ GELECEK
Peki kendimizi yatıştırabileceğimiz basit ve etkili yöntemler nelerdir? Yanıtını 5 maddede veriyor:
1-Derin ve yavaş nefes egzersizleri yapın. (Burundan al, ağızdan ver şeklinde)
2-Kendinize ve çocuğunuza şefkatli olun, birbirinize sarılın. Duygularınızı geçiştirmeyin. Mesela mutlu anlara ait fotoğraflara bakabilir, o anları birbirinize anlatabilirsiniz.
3-Bu süreçte korkularınızı daha da tetikleyecek olumsuz haber akışına maruz kalmayın, sosyal medyadan uzak durun. Havanın güzel olduğu bu dönemde günü dışarıda geçirmek hem ruhsal hem fiziksel anlamda rahatlatıcı olabilir. Ayrıca su, yiyecek ve düzenli ilaçlar gibi bazı temel ihtiyaçlarınızın, bir çanta halinde, sürekli yanınızda olması da güvende hissettirir.
4-Evcil ya da sokak hayvanı fark etmez, onlarla temas etmek ya da onlara bakım sağlamak rahatlatıcı bir aktivitedir.
5-Ve en önemlisi; yalnız kalmayın, ailenizle, komşularınızla birlikte olun! Duygusal destek ve dayanışma ruha iyi gelir.
YENİ ARAŞTIRMA VARSA KONUŞMALILAR
Deprem konusunda bilim dünyasındaki fikir ayrılıklarının güveni sarstığı da bir gerçek. Bu konuda bir tavsiyeniz olur mu soruma ise cevabı şu: “Maalesef bu tartışmalar daha büyük belirsizlik yaratıyor. Bu da haliyle hepimizi çok zorluyor. Çünkü belirsizlik varsa kaygı yüksek olur. Dolayısıyla hocalarımızın, yeni depremlerle alakalı, uygun faylarda, yerinde bilimsel araştırmalar yapıp, bir sonuç çıktıktan sonra konuşmaları lazım. Bizlerse Japonya’da olduğu gibi, deprem gerçeği ile yaşamayı öğrenmeli ve kişisel önlemlerimizi almalıyız; örneğin her ailenin olası her senaryoya cevap veren bir depremden ‘çıkış’ planı olmalı ve bu konuda da çocuklarımızı eğitip, sakince beklemeliyiz.”
Paylaş