Bu gibi olaylarda alevlere anında müdahale edilmezse bedeli çok ağır oluyor.
Milyonlarca dolarlık dev tesisler kısa sürede küle dönüyor.
Yangın, şehri tehdit ediyor.
Can ve mal kayıpları artabiliyor.
Bursa bu konuda çok şanslı.
Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı itfaiye ekipleri hangi yangına nasıl müdahale edileceğini çok iyi biliyor.
Organ bağışı sadece insanları hayata bağlamıyor.
Devleti de mali külfetten kurtarıyor.
Bu konuda gerçekten çok geç kaldık.
Organ bekleyen hastalar ile yakınlarının neler çektiğini anlayamadık.
Dünyada en acı bekleyiş nedir biliyor musunuz?
Ölümünü bekleyen insanların, kadavradan veya donörden gelecek organın kendisine nakledileceği günü hayal etmesidir.
Bu salgının bedelini insanlar canlarıyla, ülkeler ise büyük ekonomik kayıplarla ödedi.
Bu tehlike her ne kadar bitmiş gibi görülse de, neden olduğu ölümler çok konuşulacak.
Özellikle yargıdaki bazı olaylarda, ciddi şekilde tartışılacak.
Kim bilir belki de, yasal düzenlemelere gidilecek!
DHA Bursa Bürosu’nun, genç ve başarılı muhabirlerinden Denizhan Karahancı’nın, geçtiğimiz hafta Bursa Adliyesi’nde yaptığı ilginç bir haber, bu konuda ilginç bir tartışmayı gündeme getirdi!
Olay, Osmangazi İlçesinde 2021 yılının ekim ayında meydana geldi.
Emrah Altunkara, Mustafa Öner ve Ramazan Derindere’yi evine çağırıyor.
Bursaspor, sahipsiz kalacak bir kulüp değil.
Bunu, defalarca yazdım ama kimse umursamadı.
Düşünebiliyor musunuz?
Avrupa’da, benzeri az olan Vakıfköy gibi bir altyapıya sahipsin,
Burada sadece Türk futbolu ve milli takıma değil, Avrupa’nın güçlü kulüplerine futbolcu yetiştiriyorsun, Oynadığın liglerde harikalar yaratıyorsun,
Süper Lig’de şampiyon oluyorsun, Avrupa kupalarında dünya takımlarıyla mücadele ediyorsun, oynadığın futbol ile rakiplerine adeta kâbusu yaşatıyorsun, taraftar sayını her yıl katlayarak artırıyorsun, üyelerin arasında, futbolu bilen zengin işinsanlarına sahipsin, kötü yöneticiler yüzünden tökezliyorsun, sonun başlangıcını yaşamaya başlıyorsun, önce, şampiyon olduğun Süper Lig’den düşüyorsun, Spor Toto 1. Lig’de tutunamıyorsun,
Başarı hikayelerini de kaleme aldım, yürek yakan olayları da.
Marmara Depremi’nde, ağlayarak haber yaptığım günler de çok oldu.
Rüyalarıma giren olaylar da...
Mesleğim gazetecilik olduğu için bunların hepsine alıştım.
Sadece, aile içinde yaşanan geçimsizlik ve şiddet sonrası, çaresizlik içinde kalan çocukların, korku dolu gözler ile ağladıkları olaylara alışamadım.
Alışamayacağım da...
Valilerin, cumhuriyet başsavcılarının, polis müdürünün, jandarma komutanı ve diğer güvenlik birimlerinin uyum içinde çalışmadığı şehirlerde, huzurun olması mümkün değildir.
O kentler pimi çekilmiş bomba gibidir.
Yaşayanların vay haline.
*
Bursa bu konuda, Türkiye’nin en şanslı illeri arasında yer alıyor...
Haa, her yer güllük-gülistanlık mı?
Sandıktan çıkan belediye başkanı, seçmenine ve sorumlu olduğu şehre saygı duymak istiyorsa, ki duymalı.
O zaman başarılı olmalı.
Görev süresi dolduktan sonra da saygıyla anılmak istiyorsa, hizmetlerin getirisi ve götürüsünün hesabını çok iyi yapmalı.
Yol haritasını da buna göre belirlemeli.
Kentlere zarar veren projelerden kaçınmalı.
Ayrıca; belediye başkanları, sorumlu olduğu kentin özelliklerini ve dokusunu çok iyi bilmeli.
Hikayenin kahramanı bir de kadınsa çok daha mutlu oluyorum.
Onların başarısı uluslararasıysa en az onlar kadar gurur duyuyorum.
Bugün, Bursa’da yaşayan Oya İzmirli’yi kaleme alacağım.
Üniversite eğitimini Türkiye’de tamamlayan Oya İzmirli, ikinci üniversiteyi de İtalya’da başarıyla bitirdi.
Türkçe’nin yanı sıra İngilizce ve İtalyanca’yı çok iyi konuşuyor.
Türkiye’ye dönünce, TOFAŞ’ın okulunda İngilizce öğretmenliği yaptı.