Paylaş
Malum, birinci Kurtuluş Savaşı’ndan sonra müstevliler, şu veya bu şekilde bizi oyuna getirerek, tam bağımsızlığımızı engellemişlerdi. NATO dediler, Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız dediler; çeşitli vesilelerle ve her seferinde ağzımıza bir parmak bal sürerek Türkiye’mizin ayaklarına pranga taktılar.
Bize dayattıkları demokrasiyi vesayetle illetli kıldılar. Milletin seçtiklerine ülkeyi idare ettirmediler. Dış vesayet odaklarının içeride de uzantıları vardı. Bunlar her on yılda bir el ele vererek yönetimleri alaşağı ediyor ve milletin seçtiği yöneticilerine dar ağaçlarında sallandırmak dahil her türlü cezayı reva görüyordu.
Bütün bu aşağılık halleri sergilerken; ülkemizin kendi ayakları üzerinde duramaması ve canıyla uğraşması için başına terörü bela ettiler.
Sittinsenedir bu ülke evlatlarını teröre kurban veriyor; kaynaklarını terörle mücadelede harcıyor. Maddi ve manevi kalkınmada bin adım atabilecek iken terör belası yüzünden ancak bir adım atabildi.
Sayın Erdoğan ile Sayın Bahçeli, siyasette görülmeyeni başardı; iktidar partisi ile muhalefet partisi bir olup ülkeyi vesayetten kurtaracak Başkanlık sistemini getirdiler.
Sayın Devlet Bahçeli, tabir yerindeyse devlet gibi adam çıktı ve çok kritik zamanlarda yaptığı müspet çıkışlarla Türkiye’mizin önünü açtı. Kirli ittifakların altın tepside kendisine sundukları Başbakanlık teklifini elinin tersiyle itti ve vesayete boyun eğmedi.
Önce ben ve partim demedi, önce vatanım ve milletim diyerek çok ender görülen bir siyasi profil çizdi.
Türkiye’yi terör belasından kurtarmak ve tam bağımsızlığa kavuşturmak için elini değil gövdesini taşın altına koyarak Öcalan’a çağrıda bulundu. Başında bulunduğu terör örgütünü feshetmesini ve silahları gömmesini ilan etmesini kendisinden istedi.
TBMM’de de DEM Parti sıralarına giderek DEM milletvekillerine barış elini uzattı. Bu yaptıkları Sayın Bahçeli için ve temsil ettiği siyasi parti için çok büyük riskti. O bu riski göze aldı ve ülkesi milleti için baldıran zehrini içti.
Devlet ve millet sevdalısı liderler böyle olur; nitekim dün de Sayın Erdoğan bu barışın gerçekleşmesi için aynı zehri içmişti.
Dün olmadı, olamadı ama bugün oluyor; PKK kendini feshediyor ve silah bırakıyor. Bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğinin önündeki engeller kaldırılıyor.
Tarihte altın harflerle yazılacak bu barışın mimarı Sayın Devlet Bahçeli’dir.
Elli senedir bu ülkenin anneleri kınalı kuzularını teröre kurban verdi; gözü yaşlı anneler, terör nöbeti tutuyor ve dağa çıkarılan evlatlarının yolunu gözlüyor.
Tarih boyunca kanın kanla temizlendiği görülmemiştir; kan su ile temizlenir.
Bu tarihi barışın kıymetini bilelim; hangi etnik kökenden gelmiş olsak da el ele verelim, kardeş olalım, hep birlikte büyük ve müreffeh Türkiye’yi kuralım.
Paylaş