Harekâtın birinci amacı IŞİD’i Cerablus’tan temizlemek. Cerablus-Azez arasında terörden arındırılmış bölge oluşturmak. Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak. Ocak ayından bu yana bu bölgeden atılan 57 havan, 79 Katyuşa füzesiyle 21 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, bu saldırılar nedeniyle Karkamış’ta günlük yaşamın durduğu düşünülürse Türkiye’nin, bölgeyi IŞİD’den temizlemek için harekete geçmesinin haklılığı anlaşılır.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Bizim amacımız DAEŞ terör örgütünü kuzeyden aşağı doğru süpürmektir” sözleriyle 1’inci amacı dünya kamuoyuna duyurdu.
TSK’nın öncülüğünde başlatılan harekâtın bu amacı konusunda geniş bir uzlaşma var. ABD, Rusya, İran da IŞİD’in Türkiye sınırından güneye süpürülmesi konusunda hemfikir.
Bunun nedeni, IŞİD’in söz konusu ülkeler açısından ortak düşman olması. Farklı gerekçelerle de olsa hepsi IŞİD’in Suriye’de etkisiz kılınmasını istiyor.
Suriye’nin Cerablus-Azez hattının karşısındaki askeri varlığını da güçlendirdi.
Buradan yaptığı top ve füze atışlarıyla PKK-PYD’ye bağlı YPG’nin Menbiç’ten Cerablus’a ilerlemesini önlüyor.
PKK-PYD-YPG’nin hedefi ise Cerablus’u da alıp, Türkiye sınırı boyunca Kürt koridorunu tamamlamak. Böylece Akdeniz’e açılan bir Kürt bölgesi oluşturmak.
Bu hedef, PKK’nın kurmayı tasarladığı Kürdistan devletinin ekonomik ve askeri açıdan ayakta kalmasını sağlayacak nefes borusuna ulaşmak anlamı taşıyor.
Cumhuriyet tarihimizin en ağır saldırılarıyla karşı karşıyayız.
O kadar ki, bu saldırılar Türkiye açısından ‘varlık-yokluk’ sorunu yaratacak boyutlara vardı.
15 Temmuz’da yaşadığımız darbe girişimi bile tek başına Türkiye’nin artık bir beka sorunu yaşadığını göstermeye yeter.
Bu darbe girişimi başarılı olsaydı, bugün 93 yıldır ayakta kalmayı başarmış bir Türkiye Cumhuriyeti’nden söz etmemiz mümkün olamayacaktı.
“Çok güzel bir manzara. Önerge kabul edilmiştir. Önerge doğrultusunda madde tasarıdan çıkarılmıştır.”
Tasarıdan çıkarılan madde Hakkâri ve Şırnak’ın ilçe yapılmasını öngörüyordu.
İlçe yapılacak bu iki ilin yerine de Cizre ve Yüksekova il yapılacaktı.
Bu proje terörle mücadele için bir ihtiyaç olarak geliştirilmiş ve Meclis’e getirilmişti.
Bombalı araçlarla arka arkaya şehir merkezlerinde saldırılar yapıyor.
FETÖ’nün darbe girişiminin nasıl sonuçlanacağını bir-iki gün seyreden PKK, bastırıldığı anlaşılınca hemen sahneye çıktı ve saldırmaya başladı.
FETÖ’cü darbe girişimi PKK’ya yaradı.
Ankara, darbenin yarattığı şok, bastırılması ve sonrasında hızla önlem alınmasıyla meşgulken, PKK güvenlik güçlerinin zayıfladığını hesaplayarak, terör eylemlerine girişti.
‘Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu/Birinciliği beyaza verdiler.’
Kanlı darbe girişiminden sonra daha net bir şekilde gördük ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet teşkilatı, yargı, içişleri, milli eğitim, hemen hemen bütün devlet kurumları aynı hızla kirlenmiş...
Birinciliği ‘yargı’ya vermek gerekir.
Tertemiz, bembeyaz olması gereken odur.
On yıllardır özellikle sağ siyasetin devletin nitelikleri konusundaki muhalefeti ve bunun Atatürk cumhuriyetinden ‘rövanş’ almaya kadar varmış olması, temel yanılgının kaynağını oluşturuyor.
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’daki ifadesiyle ‘demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir’. Bu nitelikler akşamdan sabaha konulmuş nitelikler değildir. İnsanlık tarihinin demokrasi için yüzyıllardır verdiği mücadeleden süzülmüş temel niteliklerdir. Bir devlet ancak bu nitelikleri taşıyorsa demokratik ve çağdaş bir devlettir.
GÜÇLER AYRILIĞI
Demokratik sistemde devletin bu niteliklerini koruyabilmesi, güçler ayrılığı ilkesinin hakkıyla uygulanmasına bağlıdır. Demokratik ve laik devlet ancak yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsızlığı üzerinden yükselebilir. Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesi diğer erklerin ve niteliklerin güvencesini oluşturur.
Bu saptama, iktidar ve muhalefet liderleri tarafından da yapıldığı gibi, gerektirdiği adımlar da hızla atılmaya başlandı.
İktidar ve muhalefetin 15 Temmuz’a karşı gösterdiği dayanışma ve sonrasında takındığı tutum Türkiye’nin geleceği açısından umut verici. 15 Temmuz’un gösterdiği en çarpıcı gerçek, uzun yıllar süren uğraşlar sonucunda laik Cumhuriyet ve demokrasi karşıtlarının ele geçirdiği devletin üzerimize çöktüğü...
Millet, bu enkazın altından kalkmayı başardı. Şimdi sıra devleti daha sağlam, daha laik, daha demokratik bir şekilde yeniden inşa etmekte...