DİKKATLE izledim. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’yi halka açıyor.
Hatip değil; Hayatının hiçbir döneminde de böyle bir iddiası olmamış. Zaten kendisine has yumuşak üslubuyla fark yarattığı için halk onu kendisine yakın hissediyor. Konuşmasında, defalarca her inanca ve etnik kökene saygılı olduğunu söylemekle yetindi ama Türkiye’nin temel meseleleriyle ilgili ayrıntılı çözüm formüllerine değinmedi. Kardeşlik, bir arada barışa yürümek de konuşmasında sık sık tekrarladığı temalardı. En somut mesajı seçim barajını indirmek oldu. BDP’nin de bunu istediği düşünüldüğünde bu da Kürt kökenli siyasetçilere bir mesaj olarak yorumlanabilir. Yoksulluk, işsizlik, ekonomik sorunlar, refahın tabana yayılması, gençlik, kadınlar, hukukun üstünlüğü gibi konulara Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında geniş biçimde yer vermesi, CHP’nin sosyal demokrat temalara dönmeye hazırlandığı müjdesini veriyor. Ama Kılıçdaroğlu’nun Türkiye ile ilgili daha geniş bir vizyon vermesini beklerdim. Örneğin Kürt sorunu, Alevi meselesi, azınlıklar, başörtüsü gibi konuların yanı sıra, sosyal demokrat alternatifin ifade ve basın özgürlüğüne vurgu yapmasını isterdim. “Yandaş medya” yaklaşımı AKP’nin ayrımcı tutumunun izdüşümü gibi geldi bana. Tabii ki bu bir Kongre konuşmasıydı ve bir ilkti. Şimdilik Kılıçdaroğlu’nun verdiği “değişim ve devrim” sözü ile parti tüzüğünü bu doğrultuda değiştirme vaatleriyle yetinmek zorundayız. Ama, bu konular, toplumda artık derinlemesine tartışıldığı için CHP’nin de görüşünü, “kardeşlik ve barış” söyleminin ötesine taşıması beklenecektir. ¡ ¡ ¡ KILIÇDAROĞLU dış politika konusuna konuşmasında çok az değindi ve bunu genel olarak AKP politikalarını eleştirme hedefine oturttu. Dış politika konusundaki yaklaşımını açıklarken söze, “dış politikaya satranç ustalığıyla yaklaşılmalı, hamleleri önceden göreceksin” diye başladı. Dış politikanın duygularla yönetilemeyeceğini söyledi. Türkiye’nin dış politikasının devlet birikimini yansıttığını vurguladı, “Ülkelerin birikimi var, imza attım çözdüm diyemezsin” dedi. Bu yaklaşımın tutmadığına örnek olarak da Kıbrıs’ı gösterdi. Ve KKTC halkı, AKP’nin desteklediği yönetimi değiştirdiği gibi Türkiye’de de aklın AKP’yi değişireceğini söyledi. Ama Kıbrıs gibi önemli bir konuda CHP’nin nasıl bir çözüm çerçevesi çizeceği ile ilgili hiçbir şey söylemedi. Dış politika ile ilgili bir iki eleştiri getirdi o da fazla can alıcı konularda değildi. Dubai ile imzalanan anlaşma, Japonlarla imzalanan anlaşmada “rüşvet vermeyin” maddesinin bulunması gibi. Avrupa Birliği’nin Türkiye için bir çağdaşlaşma projesi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı bugüne kadar CHP’den duymaya alışık olduğumuz popülist dilden pek farklı değildi. Ayrıntı beklemiyordum ama Kılıçdaroğlu’nun en azından, dünya ve Türkiye vizyonu çizmesini bekliyordum. Sosyal demokrat alternatif, mutlaka bu konulardaki vizyonunu da tartışmaya açmak zorunda. Yeni CHP’nin, Türkiye’deki değişim dinamiğini doğru kavramak kadar bunu topluma kavratma sorumluluğu olduğunu da görmek zorundayız.