23 NİSAN’da, güzel havaya rağmen ekran karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmaları izledim.
Neredeyiz? Anayasa tartışmaları sırasında soluduğumuz o nefret iklimi çocukların gününde az da olsa değişikliğe uğrayabildi mi? İçine yuvarlandığımız bu kutuplaşma ortamının şiddeti yaygınlaştırmaya başlayan sarmalından kendimizi kurtarabilecek miyiz? Bu ülkenin uzlaşma noktaları kaldı mı, yoksa artık çok mu geç? BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak’ın konuşması içime su serpti. Konuşma, istendiğinde uzlaşma noktaları bulunabileceğinin ipuçlarını taşıyordu. Belki de kürsüye gelen tek kadın siyasetçi olduğu için üslubuyla fark yarattı. Söylemek istediği her şeyi söyleyerek de ayrıştırıcı olmayan mesajlar verdi. BDP’nin içinden bunu yapabilecek siyasi olgunlukta sesler yükselebiliyorsa, bundan sonra kendisine daha çok sorumluluk düşecek. BDP’nin siyasetteki rolü Kürtlerin eşitlik taleplerini Meclis’te temsil etmek. Ama rolü sadece bununla sınırlı değil. O talepleri Türkiye’nin diğer bütün kesimlerinin talepleriyle uyumlaştırmada yaratıcı siyaset yapmak da BDP’nin sorumlulukları arasında. * * * KIŞANAK konuşmasında, 1921 Anayasa’sının ademi merkeziyetçi, çoğunlukçu yapısını örnek göstererek daha sonraki yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin bu çizgiden uzaklaşması sonucu artık bugün yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. “Türkiye Büyük Millet Meclisi toplumsal sorunlara çare bulamamanın krizlerini yaşıyor. Siyaset kurumu demokratik görevlerini yerine getirmiyor. Diyalog, dayanışma, sevgi eksik. Meclis’te dayatmaya dayalı bu yapı ile ulusal kriz yaşıyoruz” dedi. Tüm farklılıklarımızla, demokratik bir cumhuriyette mutlu yaşayabileceğimizi de söyledi. Türkiye’de herkesin kabul edeceği demokratik cumhuriyet kavramının içi henüz doldurulmamış olmasa da üzerinde tartışmaya değen bir öneri bu. * * * ÇOCUKLAR. Kışanak konuşmasının sonunda “çocuklara hak ettikleri koşulları sağlamak zorundayız” diyerek Meclis’i çocuk sorunlarına acil çözüm aramaya davet etti. Eğitim, sağlık, cinsel istismara karşı korunma istedi. Ve tabii ki, “Neşe içindeki cıvıl cıvıl çocuklar kadar bizim olan cezaevlerindeki çocuklar”ı da hatırlattı. Taş atan çocuklar tartışmasına, daha sonra, Meclis’teki davette MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de “Çocuk affı” önerisiyle katıldı. Tartışma başladı. Ben sadece bir defalık affın yetmeyeceğini düşünüyorum. Bu mesele daha köklü biçimde ele alınmalı. Sadece infaz yollarının düzeltilmesi değil, çocuklardan siyasi suçlu yaratan Terörle Mücadele kanunun da gözden geçirilmesi lazım. İktidar partisi, Anayasa değişikliği sırasında gösterdiği disiplin ve ısrarı, vicdanımızı kanatan tutuklu çocukların sorunlarının çözümü için de göstermek zorunda. Üstelik de asgari uzlaşma noktaları ortaya çıkmışken. Mesele çocuklar olunca, siyasi partilerin daha duyarlı olacakları beklentisiyle, bu konunun bir an önce Meclis gündemine alınarak çözüme bağlanabileceğini umuyorum. Eğer bu sorun çözülebilirse, hasret kaldığımız uzlaşma iradesi de canlanabilir.