Paylaş
“Sayın Bakanım, sıcaklardan bunaldık. Bu sorularıma bir cevap arıyorum...” Özhaseki sağ olsun anında Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun’a yönlendirdi. İşte ondan aldığım cevaplar...
1) Sıcaktan kavrulunca, ter içinde sormaya başladım:
- Daha ne kadar ısınacak?
- Ağustos ayı nasıl geçecek?
- Küresel ısınma bu mudur?
- Meteo-felaketler yılına mı girdik?
- Türkiye küresel ısınmanın ve dünya afet coğrafyasının neresindedir?
Aklımda bu sorular ve sıcaktan bunalmış bir şekilde Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’yi aradım...
“Sayın Bakanım, sıcaklardan bunaldık. Bu sorularıma bir cevap arıyorum...”
Özhaseki sağ olsun anında Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun’a yönlendirdi.
Coşkun meteoroloji mühendisidir. Göreve geldiği günden beri önemli işler yaptı. Türkiye meteorolojik tahmin sistemini dünya çapında bir düzeye getirdi. Türkiye dünyada ilk 5’e girdi.
İşte ondan aldığım cevaplar:
2) İŞTE ‘AĞUSTOS’UN KIRMIZI HARİTASI
Ağustos ayında hava sıcaklığı özellikle iç kesimlerde artıyor. Meteo-deyimle mevsim normallerinin üzerinde geçecek. Yani yine bunalacağız. Zaten Meteoroloji Genel Müdürlüğü uzmanlarının hazırladığı haritaya da bakınca bu durum çok net olarak görülüyor. Yapılan son tahminlere göre Akdeniz kıyılarında sıcaklık devam. İç ve doğu kesimlerde mevsim normallerinin 1 ila 2 derece üzerinde, diğer yerlerde ise mevsim normallerinin 0.5 ila 1 derece üzerinde seyredeceği beklenmektedir.
-Yorumu: Ağustosun rengi yine kırmızı... Kavurucu sıcaklar biraz olsun azalsa da... Bir miktar nefes alsak da sıcak yine etkili. Belirli bir yaş üstü için dikkat uyarısı var. Kalp ve astım hastaları özellikle dikkatli olmalı.
3) SELLERE, YANGINLARA ALIŞIN
Evet arkadaşlar... Şimdi bu bilgiye dikkat: “Ülkemiz iklim değişiklinden en fazla etkilenebilecek Akdeniz havzasında yer almaktadır. Türkiye’de iklim değişikliğine bağlı olarak artması öngörülen doğal afetler: Orman yangınları, fırtınalar, seller, dolu, sıcak hava dalgaları, heyelan ve çığ olarak değerlendirilmektedir.”
-Yorumu: Küresel ısınma kaynaklı doğal afetlere hazırlıklı olalım. Yani artık bu aşırı sıcaklara ve sellere alışacağız.
2000’li yılların başından itibaren meteorolojik afetlerin oluşum sayılarında belirgin bir artış var. Uzun yıllar afet sayılarının dağılımına bakıldığında, 2022 yılı içerisinde meydana gelen meteorolojik afet sayısı 1940-2022 periyodu içerisindeki en yüksek değer olarak kayıtlara geçiyor. Şiddetli yağış/sel, fırtına, dolu ve kar en sık görülen meteorolojik afetler...
4) KURAKLIK ALARMI
İşte yine bir grafik...
Türkiye tarımını tehdit eden, insanlığın korkulu rüyası kuraklık. Peki Türkiye’de durum nedir?
İşte cevabı:
“Ülkemizde 1980 yılından bu yana en şiddetli meteorolojik kuraklık 2008 yılında gerçekleşmiştir. 2014 ve 2017 yıllarında ise orta ve şiddetli meteorolojik kuraklık gözlenmiştir. Son 3 yıldır orta ve hafif şiddette meteorolojik kuraklık gerçekleşmektedir.”
-Yorumu: Kuraklık artık vazgeçilmez bir gerçek. Suların şırıl şırıl aktığı, debisi değişmeyen nehirler... Karlı dağlardan baharla birlikte gelen sular... Bunların yerini ani seller, dolular alıyor. Tabii bu da toprağa faydadan çok zarar getiriyor. Türkiye bütün dünyada olduğu gibi tarım sistemini bu gerçeklere göre organize etmek zorunda...
5) TAHMİN ORANI
Bu bilgilerden sonra elbette sorulması gereken bir son soru var:
- Meteoroloji Genel Müdürlüğü bu tahminleri nasıl yapıyor? Ne kadar tutarlı?
Genel Müdür Coşkun şu cevabı veriyor: “Türkiye bu konuda dünyada ilk 5 arasına girmiştir. Meteorolojik afetlere önlem almak meteorolojiyi yakın takip etmekten geçer. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yapmış olduğu tahminler, yüzde 92’yi aşan bir tutarlılığa ulaşmıştır.”
6) UZAYDAN TAHMİN SÜPER BİLGİSAYAR
Bir de kısa bilgi: Bu tahminler 9 meteoroloji uydusundan da verilerle eşleşiyor. Gözlem sistemleri ile meteorolojik uydu ve radarlardan elde edilen veriler, TÜRKSAT’ın Gölbaşı yerleşkesinde bulunan süper bilgisayarında işleniyor. Böylece anında renkli uyarı sistemine bildiriliyor.
Yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı düzeyde “METEO-UYARI” sistemi devreye giriyor.
Evet arkadaşlar...
Bu muhteşem gezegeni elbirliği ile bu hale getirdik.
Uzaya gönderilen roketlerle delinen atmosfer...
Aşırı şehirleşme... Sanayileşme... Doğa katliamları... Plastik saldırısı... Eriyen buzullar... Okyanuslarda patlatılan nükleer bombalar... Ve daha onlarca nedenle gezegeni yaşanmaz hale getiriyoruz.
Bizden sonraki nesilleri acaba nasıl bir dünya bekliyor? Bu sorunun cevabı için artık bilimkurgu filmleri izlemeye gerek kalmadı.
Çünkü artık o filmlerin içindeyiz. Neredeyse o filmlerin dekoru olduk.
Paylaş