PEŞPEŞE tatsız yenilgilerden sonra Milli Takım'ın moral bulması için bir galibiyete ihtiyacı vardı. Letonya karşısına da işte bu amaçla çıkıldı.
Hep söylüyoruz; basketbolda kazanmanın ilk şartı, sonuna kadar mücadele etmekten geçiyor. 12 Dev Adam, 40 dakika boyunca inançla mücadele edip, her top için parkeye balıklama atlarsa, yenemeyeceği takım yok. Bunun en belirgin örneğini dünkü Letonya karşısında gösterdiler.
Bir gün önceki Rusya maçındaki o isteksiz takım gitmiş, yerine kazanmayı kafasına koymuş, yüreğiyle mücadele eden oyuncular topluluğu gelmişti. Aydın Örs, kazanmanın yolunun savunmadan geçtiğini belli ki, Rusya maçından sonra kafalara iyice kazımış. Dün sahada top kazanmak için kendini yerden yere atmayan, mücadele etmeyen bir oyuncu bile yoktu.
İnanç ve arzu
Özellikle 3. periyotta yapılan ölümüne savaş, galibiyetin anahtarı olurken, Ömer ve Kerem, dinamizmleriyle takımı ateşleyen oyuncular oldular. Kaya, adı gibi sert savunmasıyla rakibin en büyük silahı Kambala'yı yıldırırken, Hidayet ve Mehmet Okur da NBA kimliklerine bürünmüşlerdi. İbrahim ve Hüseyin'in yokluğuna karşın Mirsad'ın savaşçı kişiliğinde şekillenen savunma olgusu, haliyle en büyük silahımız olan hızlı hücumu da beraberinde getirdi. Bu kez ribaundlar alındı, rakibe öldürücü darbeler vuruldu.
Özlediğimiz Dev Adamlarımızı dün sahada gördük. Ama eksiklerimiz de yok değil. Serbest atış yüzdemizi mutlaka düzeltmeliyiz. Set hücumundaki zaman zaman beliren durgunluk, ortadan kaldırılmalı ve dış atışlardaki isabet oranı biraz daha yükseğe çekilmeli. Tabii ki, dün gördüğümüz inançlı ve arzulu mücadele, tüm maça yayılmalı. Bir gün önceye oranla iyi ışık veren bir Milli Takım izledik. İnşallah, bu arzu ve inanç İsveç'e kadar daha da artar ve Dev Adamlarımız kendilerine yakışanı yaparlar.