Yani Emin şimdi yalaka, dönek ve liboş mu oldu

EMİN Çölaşan’ın cümlesi aynen şöyle:

Haberin Devamı

“Açık söylüyorum, bu iktidarın sigara ile mücadelesini takdirle izliyorum ve getirilen yasakların arkasındayım...”

Şimdi Emin, “dönek”, “yalaka” ve “liboş” mu oldu?

*

Vallahi onun geçmişte koyduğu kıstaslara, bazı insanlar hakkında yazdıklarına bakarsak...

Yani onun kendi koyduğu kıstaslara bakarak karar verirsek...

Sözcü okurlarına kötü bir haberim var. Evet maalesef arkadaşımız “dönek”, “liboş” ve “yalaka” oldu...

*

Ya bana göre?

Bana göre yaptığı normal bir şey...

Demek ki Emin de değişiyor...

*

BİR: Geçmişte durmadan sigara içerdi, demek ki artık o da sigaraya karşı...

*

- İKİ: Dünya kara ve aktan ibaret değil...

Demek ki insanlar iyi de kötü de şeyler yapabilirlermiş...

*

- ÜÇ: Demek ki insanlar iyi bir şey yaptığında onu desteklemek iyi bir şeymiş.

*

Haberin Devamı

DÖRT: Demek ki Emin de artık daha makul bir yola girmiş...

*

Eeee ne de olsa yaş insanı eğitiyor...

Bazılarını daha kıskanç ve haset yapıyor, bazılarını da Emin gibi daha makul hale getiriyor...

............................................

(NOT: Tabii söylediklerim bugün için geçerli...)

AKLINA BİR BAŞKA AYET VE MEVLÂNÂ GELMEDİ Mİ

EGE Denizi’nde keyifli bir ekim güneşini yaşıyordum.

Türkiye’den mümkün olduğunca uzak durmaya, başka ufuklarda gezinmeye gayret ediyordum...

Heyhat WhatsApp’ıma bir anda o afişin görüntüleri düşmeye başladı.

*

Konu, Konya’da minibüs duraklarına asılmış o afiş...

Neredeyse tanıdığım bütün dostlarımdan art arda geliyordu...

Hepsinin içinde aynı duygu, aynı hüzün...

Burası bizim ülkemiz olamaz...

İçimize bu kadar büyük bir düşmanlık düşmüş olamaz...

*

Hepsi bir de şunu söylüyordu...

“Biliyoruz karşı çıksak hemen ne var bunda, Kuran ayeti” diyecekler...

*

Bak Konyalı kardeşim...

Benim en sevdiğim, en takdir ettiğim şehirlerden biridir Konya...

Seni ve senin bütün insanlarını bir kenara koyuyorum...

Lafım o afişi bugün oraya astıran kimse ona...

*

Yahu arkadaş bugün Kuran’dan aklına gele gele o ayet mi geldi...

Çocuklarımız Suriye’ye barış getirme iddiasıyla hayatlarını verirken, biz bütün dünyaya düşmanlık değil, sevgi mesajları yollamaya çalışırken sen kalkıp ne yapıyorsun yahu...

*

Haberin Devamı

Bulamadın mı Kuran’dan bir sevgi, barış, insanlık, kardeşlik ayeti...

Yahu be arkadaş...

Bu afişi oraya asarken, üç adım ötede yatan Mevlânâ da mı hiç aklına gelmedi...

Hani o “Kim olursan ol gel” diyen bilge insan var ya...

Yaşadığın o şehirde, bütün hayatın boyunca o cümlenin hiçbir kelimesi bile kalmadı mı kulağında...

KADINI EV ALMAK MI, ESTETİK YAPTIRMAK MI DAHA MUTLU EDER

Yani Emin şimdi yalaka, dönek ve liboş mu oldu

HADİ bugün biraz daha tembellik edip “Tuhaf” dergisinden devam edeyim. Dergide Gülse Birsel’le yapılmış çok güzel bir mülakat var.

“Happiness” diye bir kitap okumuş.

İnsanlara “Haplar dışında hayatta sana en uzun süreli mutluluk veren şey ne” sorusu sorulmuş.

*

- Bunlardan biri “sevdiğin işi yapmak”, öteki “arkadaşlık”mış.

Haberin Devamı

- Diğeri “estetik cerrahi”ymiş.

Eğer operasyon başarılıysa estetik ameliyatların verdiği mutluluk epey sürüyormuş.

*

- Ya para kazanmak, ev, araba almak?

“Para kazanmanın” mutluluğu 1 hafta, “ev almanın” 1 yıl, “araba almanınki” ise 1 ay sürüyormuş...

*

Ben Gülse’nin yalancısıyım.

GÜLSE KİMİ HEM ÇOK KISKANIP HEM ARKADAŞ OLMAK İSTİYOR

Yani Emin şimdi yalaka, dönek ve liboş mu oldu

BU yıl bütün ödülleri toplayan Amazon Prime’ın “Fleabag” dizisinin oyuncusu Phoebe Waller- Bridge için şöyle diyor: “Baş tacımız, kıskandığımız, hasetten gıcık olduğumuz, arkadaş olmak istediğimiz insanlardan biri...”

Vallahi bence de haklı...

Kızın oynadığı roldeki kadın acayip bir şey...

Nasıl kıskanılmaz ki... Kadın senaryo yazıyor, oynuyor, moda ikonu, Vanity Fair’in “yeni Hollywood müesses nizamı” listesinde ve yeni James Bond filminin senaryosunu yazıyor.

Haberin Devamı

İKİ ‘VASAT ÜSTÜ’ İNSAN BİR ‘VASAT’I KONUŞURSA

Yani Emin şimdi yalaka, dönek ve liboş mu oldu

TRUMP’ın mektubu gösterdi ki “vasatlık” artık dünyanın yeni siyasi rejimi... Sadece kurumların değil, devletlerin başına da vasatlar oturdu.

Ve bu “vasatlık rejimi ve ideolojisinin” ilk anayasasını iki Türk yazdı.

Bu ayki “Tuhaf” dergisinde sinema sanatçısı Ahmet Mümtaz Taylan’la yazar Hakan Günday vasatlık üzerine şahane bir sohbet yapmışlar.

Size bu sohbetten birkaç cümle aktarmak istiyorum.

VASAT BİR TABUTTUR ÖLMEDEN İÇİNE GİRME

Ahmet Mümtaz Taylan: “Vasatlık güvenli bir alan aslında. Hiçbir bedeli olmayan bir kimliğe sahip oluyorsun.

Bu da bir tür dokunulmazlık hissi yaratıyor. Kalabalık içinde kaybolabiliyorsun.

Haberin Devamı

Ortalama dışına çıkmadığın ya da sivri bir söz söylemediğin için fark edilmiyorsun.

Fark edilememenin de bir plasebo etkisi var. O da sahte bir özgüven.

Çünkü fark edilmeyince eleştirilmiyorsun ve bu da kendini iyi hissettiriyor.

Hatta daha kötüsü kendini ‘en doğru’ ya da ‘en iyisi’ olarak hissediyorsun.

VASATTA YAŞAMAK KOLAY AMA ÖDEYECEĞİN İKİ BEDEL VAR

- Hakan Günday: “Vasatta yaşamak kolay. Çünkü bireyden hiçbir şey yapması beklenmiyor. Vasatlığın bir bedeli var. Hayal gücünden vazgeçmek... Ve tek bir derdin var. Vasatı bir başkasına bulaştırmak.

Vasatlık bir göl gibi aslında, nehirdeki gibi hareket yok. Tabii durgunluktan ötürü ‘insanlık dışı bakteriler’ ürüyor ama olacak o kadar tabii... Gölde mutlu mutlu yaşamanın bedeli bu.”

Yazarın Tüm Yazıları