Paylaş
TESEV’in araştırmasının ayrıntılarını geçtiğimiz günlerde Hurriyet.com.tr editörlerinden İrem Köker hazırladığı analizde sizlerle paylaşmıştı. Ben de araştırmanın sosyal, kültürel ve diplomasi yönünde irdelemeye çalışacağım.
Tunus ile başlayan Mısır ve diğer Ortadoğu ülkelerine de sıçrayan siyasi karışıklıkların ardından sadece ekonomik ve politik değil, uluslararası diplomasi alanında da Türkiye bölgedeki en güvenli liman haline geldi. Dolayısıyla Türkiye istese de istemese de bundan böyle bölgenin büyük ağabeyi rolünü üstlenmek zorunda kalacak.
Bunu anlamak için TESEV’in 2009 ve 2010’da yaptığı her iki araştırmaya göz atmak yeterli. Çünkü TESEV araştırmaları Arap dünyasında Türklere ve Türkiye’ye karşı duyulan sempatinin giderek arttığını gösteriyor.
Araştırmalardan ilki 24-29 Temmuz 2009 tarihleri arasında Mısır, Ürdün, Lübnan, Filistin, Suudi Arabistan, Suriye ve Irak olmak üzere toplam yedi Ortadoğu ülkesinde yapılmış ve Ortadoğu’nun yüzde 75’lik bir oranda Türkiye’ye karşı sempati beslediğini ortaya koymuştu.
25 Ağustos-27 Eylül 2010 tarihleri arasında, yine KA Araştırma tarafından TESEV araştırmacılarının katkısıyla bu kez İran’ın da dahil olduğu 8 Ortadoğu ülkesinde, 2267 kişi ile telefon ve yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirilen ikinci araştırmadan da benzer bulgular elde edilmiş. Araştırma, yapıldığı ülkelerdeki genel eğilimleri göstermesi açısından ilgi çekici. Çünkü araştırmada öne çıkan ve dikkate alınması gereken bir kaç toplumsal ve siyasal gerçeklik mevcut.
Bunlardan ilki şüphesiz koşu ülkelerin Türkiye’ye duyduğu sempatinin giderek yapısal bir nitelik kazanmaya başlaması. Bu eğilim süreceğe de benziyor. Çünkü Türkiye dış politikada büyük bir hata yapmadığı takdirde Ortadoğu’da yerleşmeye başlayan Türkiye ilgisi kalıcı olacak gibi. Bununla birlikte, söz konusu araştırmanın verileri, İran’ın bölgesel ortalamaya etkisi dışarıda bırakılarak hesaplandığında Türkiye’ye duyulan sempatinin yüzde 80 ile oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.
Çıkartılacak ikinci önemli sonuç ise Türkiye’nin “arabuluculuk” rolünün bölge tarafından sahiplenildiği şeklinde. İsrail’in Gazze’ye her müdahalesinden sonra gerilen ilişkiler yüzünden Türkiye’nin bölgedeki rolü üzerine soru işaretleri oluşsa da, TESEV’in araştırmasından elde edilen veriler, bu endişenin bölge halkı tarafından paylaşılmadığını gösteriyor.
Öte yandan Türkiye’nin bölgede üstlendiği arabuluculuk rolleri kabul görmeye devam ederken, İsrail-Filistin sorunu özelinde bakıldığında araştırmaya dahil sekiz ülke ortalamasına göre destek oranı yüzde 78. Bununla birlikte, Türkiye’nin bölgede daha fazla sorumluluk alması da aynı oranlarda desteklenmekte…
Türkiye’nin İran nükleer krizinde oynadığı arabulucu rol de İran halkının yüzde 61’i tarafından destek görüyor.
Çalışmanın ortaya çıkardığı diğer bir önemli sonuç ise Türkiye’nin bölgedeki ekonomik varlığının toplumsal bir farkındalık yaratmış olması. Henüz Türkiye bölgenin ekonomik lideri olarak görülmese de önümüzdeki dönemde ekonomi alanında Türkiye’den beklentiler yüksek. Türkiye, Suudi Arabistan’ın ardından yüzde 14 ile bölgenin ikinci büyük ekonomik gücü olarak algılanmakta. Bölgenin on yıl sonraki ekonomik gücü sorusunda ise Türkiye yüzde 27 ile ilk sırada gelmekte.
Bir başka vurgulanması gereken nokta ise Türkiye’nin görünürlüğünün sadece siyaset ve ekonomi alanıyla ile sınırlı kalmadığı, geniş anlamıyla kültür alanında da etkili olmaya başladığı…
Türkiye yapımı dizilerin, Türkiye’den isimlerin bilinme oranlarının dikkate değer olması kültürel alandaki farkındalığın en temel göstergesi. Türkiye yapımı dizilerin seyredilme oranının yüzde 78 olması da Türkiye algısının şekillenmesindeki göz önünde bulundurulması gereken bir başka faktör.
Araştırma sonuçları Türkiye’nin model olup olmadığı üstüne yapılan tartışmalara da ışık tutacak nitelikte.
“Türkiye Ortadoğu ülkeleri için model olabilir mi?” sorusu araştırmada yüzde 66 oranında olumlu yanıt almış. Her iki çalışmanın gösterdiği gibi Türkiye’nin müslüman kimliği, ekonomik gücü ve demokratik yapısı, aldığı kabulün büyük bir kısmını açıklamada önemli yer tutuyor.
Sonuç olarak ülke olarak istesek de istemesek de Avrupalı algılanmaktan uzaklaşıyoruz. Tanzimat’tan beri ne yapsak kaderimiz değişmedi.
Gel de Sakallı Celal’i anma şimdi…
Celal Yalınız, nam-ı diğer Sakallı Celal. Ciddiye alınması gereken bir filozof, önemli bir düşünür. Pek çok sözü var, hala kullanılan. Öylesine derinler ki, her birinin üzerine onlarca sayfa yazı yazılabilir.
Ne demişti Sakallı Celal?
“Türkiye durmaksızın doğuya giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak Batı’ya gittiklerini sanırlar.” Ya da “Tanzimat ilan ettik, olmadı. Meşrutiyet ilan ettik, olmadı. Cumhuriyet ilan ettik, olmadı. Yahu biraz da ciddiyet ilan etsek!”
Ertan Acar’ın yazılarını Facebook ya da Twitter Sayfası’ndan da takip edebilirsiniz…
Paylaş