Bu tatlarla, klasik ve yöresel Türk peynir çeşidi sayısı son iki yıl içinde 38’e ulaşırken, Türkiye’de satılan peynir çeşidi de 105’i buldu. Hollanda ve İtalya başta olmak üzere yurt dışından ithal edilen peynir çeşidi de 67’ye dayandı. Ambalajlı ve açıkta satılan peynirler arasındaki fiyat rekabeti de yerini lezzete bırakırken, ambalajlı peynirlerin toplam pazardan aldığı pay da yüzde 30’u buldu.
Arkadaşımız Cansu Mansur’un yaptığı araştırmaya göre, Çerkez, çeçil, Antep, tel, yörük, mihaliç gibi önde gelen yöresel peynir çeşitlerinin ambalajlı olarak raflara girmesinin ardından yeni tat arayışlarına ağırlık veren peynir firmaları, peş peşe piyasaya sürdükleri yenin tatlarla yerli çeşit sayısının 38’e ulaşmasını sağladı. Bunda da ithal peynirlerin toplam pazardan aldığı payın hızla artması etkili oldu.
Fiyat yerini lezzete bıraktı
İtalya’nın ricotta, mozerella ve parmesanı, Hollanda’nın maasdam, edam ve gouda’sı, İngiltere’nin cheddarı, İsviçre’nin gravyer ve emmanteli’si, Fransa’nın mimolette, brie ve camemberti’sinin zincir market raflarında yaygınlaşması, yerli firmaların da ürün yelpazelerine domatesli, fesleğenli, cips soslu, heliz otlu, sucuklu, fıstıklı, karabiberli ve hardallı peynir çeşitlerini eklemelerini sağladı. Türkiye’de üretilen yaklaşık 12 bin 320 bin ton sütün yüzde 55’i peynir olarak işleniyor. 700 bin tonluk peynir pazarının yüzde 70’ini ambalajsız açık ürünler oluşturuyor. Ancak, açık peynir üretiminin pazardan aldığı pay, son 3 yılda yüzde 80’lerden yüzde 70’lere kadar geriledi. Bunda da ambalajlı peynir üreticilerinin beyaz, kaşar ve eski kaşar gibi tek tip klasik peynir üretiminden farklı yörelere ait özel çeşitlere yönelmesi etkili oldu. 500 bin tonluk açık peynir pazarının markalı ürünlerle arasındaki fiyat farkı da önemli oranda kapandı.
Kişi başına 6 kilo
Ambalajsız ürünlerin toplam pazar hacmi 3.3 milyar TL’ye gerilerken, ambalajlı ürünlerin toplam pazar hacmi ise 1.4 milyar TL’ye ulaştı. Peynir sektöründe fiyat farkının markalar arasında kapanması, rekabette kalite, güven ve lezzet farklarının ön plana çıkmasını sağladı.
Türkiye’de kişi başına düşen yılık peynir tüketimi, 6 kilogramı buluyor. Bu ABD’de 15 kilograma, Avrupa’da ise 13.5 kilograma çıkıyor. Pazarda Ülker, İçim markasıyla ürettiği tulum, Trakya eski kaşarı, Çeçil, Lavaş gibi çeşitleriyle ön plana çıkmaya çalışırken, Yörsan, yuvarlak beyaz peynirle, Tahsildaroğlu, geleneksel tulum, mihaliç, örgü ve dil peynirleriyle Sütaş, çerkez peyniriyle, Bahçıvan ise örgü ve hellim peyniriyle rakabete katılıyor. Yeni Naturena markasıyla yerli peynir çeşitlerine 11 farklı lezzet kazandıran Muratbey ise fıstıklı-domatesli, fesleğenli, çörekotli, sucuk baharlı, cips soslu, barbekü ve hardallı peynir üretimine başlarken, Rani de başta Hollanda olmak üzere dünyanın önde gelen peynir çeşitlerinin yerli üretimlerini gerçekleştiriyor.
Yüzde 65’i beyaz peynir
TURİSTİK Otelciler, İşletmeciler ve Yatırıcımlar Birliği’nin (TUROB) yılbaşından itibaren uygulamaya koyduğu ‘Yeşillenen Oteller (Greening Hotels) projesi, hızla yaygınlaşıyor. Öncülüğünü Conrad, Hilton, Holiday Inn City ve Polat Renaissance’ın yaptığı proje çerçevesinde İstanbul’daki 8 otel artık, atık yağ ve pilleri toplayıp, elektrik ve su kaynaklarını bilinçli kullanıyor. Çöplerin cinslerine göre tek tek ayrıştırılıp, plastik malzemelerin yerini doğada yok olabilen mısır nişastasından üretilen çevre dostu ürünlere bıraktığı bu oteller arasına girmek için 4 otel de sıra bekliyor.
Sayı 40’a ulaşacak
Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği(TUROB) Başkanı Timur Bayındır, projenin denetimlerini uluslararası akreditasyon firmalarından Bureau Veritas’ın yaptığını, destekçileri arasında da Henkel ECOLAB’ın yer aldığına değinerek, “Greening Hotels projesi kapsamında yer almak isteyen otel sayısı, 40’ı buluyor. Şu anda sertifika almak için başvuruda bulunan bu otellerin de gerekli denetimleri yapılıyor” dedi. Dünyada yeni trendin çevreci turistik tesisler olduğunu söyleyen Timur Bayındır, “Özellikle küresel ısınmanın etkilerinin hızla artması, Avrupa ülkelerinde çevreye olan duyarlılığın da hızla artmasına yol açtı. Bu nedenle, Türkiye’deki otellerin de mutlaka çevre kriterlerine sahip olması gerekiyor. Özellikle, Belçikalı, Hollandalı ve İngiliz tatilciler bu konuda çok hassas davranıyor. Tatile gidecekleri otellerin çevre özelliklerine sahip olmasını arıyor” diye konuştu.
Tarafsız denetim
Arkadaşımız Mert Temizkan’ın yaptığı araştırmaya göre, İstanbul’daki otelleri kapsayan Yeşillenen Oteller projesinde otellerin Greening Hotels sertifikası alabilmeleri için önce TUROB’a başvuruda bulunmaları gerekiyor. Yapılan başvuruların kabul edilmesinin ardından Bureau Veritas, belirlenen uluslararası standartlara uyulup, uyulmadığını denetliyor. Bu denetimlerin sonucunda İstanbul’daki 8 otel ‘Greening hotels’ unvanını alma hakkı elde etti. 4 otelin denetim işlemleri devam ederken, başvuru sayısı da 40’a ulaştı.
ÇEVKO ile anlaşıldı
Yeşillenen Oteller projesi için TUROB, kağıt ve ambalaj atıklarının ayrı ayrı toplanması ve geri dönüşümünün gerçekleştirilmesi için ÇEVKO ile işbirliği yapıyor. Ayrıca temizlik, hijyen ve sağlık konusunda da Henkel ECOLAB projenin destekçisi oluyor. Oteller denetim sırasında bir teste tabi tutuluyor. Bu testler, enerji ve su yönetimi, iç hava kalitesinin artırılması, atık yönetimi ve geri dönüşüm olmak üzere dört ana grupta gerçekleşiyor. Denetimler, lobi, açık alanlar, odalar, yemek ve çamaşır alanları, otel operasyonları ve ofis alanlarının tamamını kapsıyor .
Yağ toplanıyor aydınlatma tasarruflu ampulle yapılıyor
ÜRÜNLERİNE kattıkları sebzeler için geliştirdikleri yöntemi, teknolojinin yardımıyla dana ve tavuk etine de uygulayan firmalar, yıllık hacmi 165 milyon TL’ye ulaşan hazır çorba pazarını köfte ve tavukla 200 milyon TL’ye çıkartmanın planlarını yapıyor. Kurutma yöntemiyle içindeki tüm sıvı maddelerden arındırılan dana ve tavuk etlerini, soya ve mısır nişastasıyla yoğurduktan sonra köfteye dönüştüren firmalar, sonunda Anadolu’nun köfteli köy, Arabaşı, Toros, Acem, Ayranaşı, Oğmaç, Rumeli, köfteli yoğurt gibi et ve tavuk içeren yöresel çorbalarını da poşete sokmayı başardı.
Yarısı soğuk çorba
Hazır çorbacılar, Ramazan ayıyla birlikte peş peşe piyasaya sürdükleri bu yeni tatlarla toplam yıllık satışlarını 200 bin paketten, 250 bin pakete çıkartmayı hedefliyor. Ancak, bu yıl Ramazan ayında satış rekorunu, piyasaya ilk kez sürülen Ayranaşı ve kesme gibi soğuk çorbalar kırdı. Soğuk çorbalar toplam satışların yüzde 47’sine ulaştı. Unilever’in Knorr’la, Ülker’in Bizim Mutfak’la, Nestle’nin Maggi’yle, Piyale’nin Piyale Çorba’yla, Rekor Gıda’nın da Halk markasıyla rekabet ettiği pazar, ev yapımı çorbaların hakimiyetinde bulunuyor.
Ayranaşı ve Kesme
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, sebzede uyguladıkları kurutma yöntemini dana ve tavuk etine de kaydıran firmalar, geçen yıl 14 bin 817 ton olan hazır çorba tüketimini ilk etapta 17 bin tona çıkartmayı planlıyor. Buna rağmen, pazarın yüzde 82’si ezogelin, domates gibi klasik tatların hakimiyetinde bulunuyor. Ancak, son iki yıl içinde geliştirilen sebze ve son bir ayda piyasaya sürülen et içerkli yöresel çorbaların tüketimi ise hızla artıyor. Yöresel çorbalar, iki yılda toplam pazardan yüzde 14 pay alarak, 28 bin pakelik satış adetlerine ulaştı. Ramazan ayında ilk kez piyasaya sürülen Ayranaşı ve Kesme gibi soğuk içilen çorbalar da ağustos sıcaklarında en fazla tercih edilen ürünlerin başında geldi. Ağustos ayında hazır çorba satışlarının yüzde 47’sini soğuk çorbalar oluşturdu.
30 farklı yöresel tat
Satışların 4 kat birden artış gösterdiği Ramazan ayına soğuk Ayran Aşı ve soğuk Kesme Çorbası’nı piyasaya sürerek giren Ülker Bizim Mutfak, Köfteli Köy Çorbası’nın ardından soğuk çorbanın da köftesini üretti. Maggi ise Rumeli Tavuk, Köfteli Yoğurt, Tavuklu Arabaşı ve Bulgurlu Acem Çorbası’yla Ramazan rekabetinde yerini aldı. Knorr da yöresel çorba çeşitlerine Toros, Oğmaç ve Ayran Aşı’nı kattı. Piyale kendi markasıyla ürettiği hazır çorbalara Gerende ve Erişteli yöresel çorbalarını ekledi. Firmaların Ramazan ayında piyasaya sürdüğü bu yeni tatlarla birlikte ürettikleri toplam yöresel hazır çorba çeşidi de 30’a ulaşmış oldu.
Koruyucu madde kullanmaya izin yok
İŞ-Kur’un aylık 266 TL ile 532 TL arasında değişen işsizlik ödeneğinin yetersiz kalması, 2008 yılından itibaren uygulanmaya başlayan özel işsizlik sigortalarında patlama yaşanmasına yol açtı. Poliçe sayısının 1 milyon 100 bine, toplam sigorta hacminin de 100 milyon TL’ye ulaştığı özel işsizlik sigortalarından global kriz döneminde işini kaybeden 11 bin sigortalı da yararlanma hakkı elde etti. Son 1.5 yıl içinde özel işsizlik sigortalarından yararlananlara ödenen tazminatların toplamı da 30 milyon TL’yi buldu. Bunun yüzde 60’ı kredi kartlarının kapatılmasında, yüzde 25’i de bireysel kredi borçlarının aylık taksitlerinin ödenmesinde kullanıldı. Özel işsizlik sigortasından yararlananların yüzde 15’i de 6 ay süreyle aylık 2 bin 500 lirayı bulan işsizlik maaşı alma hakı elde etti. Özel işsizlik sigortası tekstil, turizm ve otomotiv sektöründe çalışanlar arasında yaygın görünüyor.
Tazminat karşılama süresi
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, öncülüğünü Garanti Sigorta’nın yaptığı özel işsizlik sigortaları, 2008 yılının mayıs ayından itibaren uygulamaya konuldu. İşten çıkartılmalarda tazminat hakkı sağlayan bu sigortalar, 6 ay süreyle maaş bağlanmasının yanı sıra kredi kartı ve kredi borç ödemelerinde de kullanılabiliyor. 6 ay aynı işyerinde çalışma ve 120 gün ile 180 gün arasında değişen bekleme sürelerini kapsayan bu sigortalarda, 50 TL’yi geçmeyen sigorta primleriyle 10 bin TL’ye kadar olan kredi kartı borçları kapatılabiliyor. Bu sigortanın 5 ile 10 yıl vadeli kredi borçlarında işsiz kalınması durumunda ödeme güvencesi kapsayanı 12 ay ile 24 ay süreyle taksitlerin aksamadan ödenmesini sağlıyor.
2 bin 500 lira maaş
Gelir güvencesi poliçelerinde ise işsiz kalan sigortalılara ayda 75 TL prim ödemeleri durumunda 6 ay süreyle aylık 2 bin 500 TL maaş ödemesi yapılıyor. Ödenen maaşların toplamı, 15 bin TL’yi buluyor. Prim tutarı düştükçe ödenecek maaş tutarı da düşüyor. Aylık 30 TL olmak üzere, 10 yıl süresince toplam 3 bin 600 TL prim ödeyen bir sigortalı, bu süre içinde sadece bir defa işsiz kalsa bile, aylık bin TL olmak üzere toplam 6 bin TL işsizlik maaşı elde etmiş oluyor. Yatırılan primlerin ödenen tazminatı karşılama süresi ise 16 yılı buluyor.
Yüz kızartıcı suçu kapsamaz
Bu sigortadan, düzenli işi olan ve beklenmedik bir anda işten çıkarılan poliçe sahipleri yararlanabiliyor. Özel işsizlik sigortasında daha önceden planlanmış şirket kapatmaları, küçülme ya da birleşmeleri gibi durumlar, sezonluk işler kapsam dışı bırakılıyor. İşten çıkarılan sigortalı ile iş yeri sahibi arasında bir akrabalık ilişkisi bulunmaması gerekiyor. İşten çıkarıldığı gerekçesiyle tazminat talebinde bulunan sigortalının aynı işyerinde çalışmaya devam etmemesi gerekiyor. Ayrıca yüz kızartıcı suçtan işten atılanlara da ödeme yapılmıyor.
Kriterlere uyum oranı yüzde 70
BİR çok teknolojik özelliği bünyesinde toplayan, daha canlı görüntü sağlayarak, izleme zevkini artıran yeni nesil ürünlerle 750 milyon Euro’luk hacme ulaşan LCD televizyon pazarı, üç boyutlu film ve spor aktivitelerinin baş ağrısı ve mide bulantısına yol açmadan, görüntü ve renkte kayba neden olmadan televizyon ekranlarına taşıyan 3D teknolojisiyle birlikte, yeniden hareketlendi. Bunda da 6-7 bin TL’den başlayan 3 boyutlu TV fiyatlarının hızla düşerek, ekran boyutuna göre 2 bin 300 ile 3 bin 800 TL’ye kadar gerilemesi etkili oldu. Firmalar şimdi, 2011’e yönelik hesaplarını, Türkiye’de satılacak her 10 TV’den 3’ünün 3 boyutlu olacağı üzerinden yapıyor.
Uyumlu yayın gerekiyor
Ancak, üç boyut keyfinin yaşanabilmesi için sadece 3D destekli televizyon ve bu televizyonlarla aktif olarak çalışan özel gözlüklerin olması yetmiyor, aynı zamanda da televizyon yayınlarında üç boyuta geçilmesi gerekiyor. Bir yandan başını gişe rekortmeni Avatar’ın çektiği 3 boyutlu film sayısında artış yaşanırken, diğer yandan da başta spor karşılaşmaları olmak üzere 3D yayın yapan TV kanalları da hızla yaygınlaşıyor. İngiliz Sky TV’nin 3D maç yayınına başlaması, Güney Afrika’da organize edilen Dünya Kupası’nın da 3 boyutlu olarak izleyicilere ulaştırılması, 3D TV’lerin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ön plana çıkmasını sağlıyor. Talepte yaşanan hızlı artış, Sony, Panasonic, Philips, LG, Samsung, Sharp gibi 3D TV üreten dünya markalarına Arçelik, Vestel gibi yerli firmaların da eklenmesini sağladı. Bu da yerli ve ithal markalar arasında rekabetin kızışmasına ve fiyatların alınabilir seviyeye gerilemesine yol açıyor.
Özel gözlük ihtiyacı
Yeni nesil 3D TV’lerde Active Shutter adı verilen özel gözlüklerle birlikte kare sayısını arttıran görüntü hızları tercih ediliyor. Gözlüğün her iki göz için farklı karelerin algılanmasını sağlayan hızla açılıp kapanma (saniyede 100 defa) özelliği bulunuyor. Bu sayede sıvı kristal mercekli gözlükler 3D verici yoluyla TV’den sinyal alıyor, her iki göz için saniyede 100 defa açılıp kapanıyor. Böylece, 3 boyutlu HD görüntünün, gözü yormadan daha gerçekçi algılanması sağlanıyor. Bu özel gözlükler ile 3D TV’ler arasında kesintisiz iletişim sağlanarak en iyi görüntünün elde edilmesine yol açıyor. Firmalar, gelecek yıl Türkiye’de satılan her 10 TV’den 3’ünün 3D özellikli LCD TV olacağı üzerinden planlarını yapıyor. Ayrıca, gözlük kullanılmadan 3 boyutlu izlenebilen teknolojiler üzerinde de çalışmalar sürüyor.
Panasonic Viera Televizyon Grubu Ürün Müdürü Uluç Özler, “Özellikle spor aktiviteleri, özel kameralarla 3D olarak çekiliyor ve yayınlanıyor. Fransa’da Orange, İngiltere’de de Sky TV, lig maçlarını 3D teknolojisiyle yayınlıyor” dedi.
Fiyatları 2 bin 300 liradan başlıyor
TÜKETİCİLERE 3 boyutlu film ve yayınları izleyebilmeleri için özel ürün paketleri hazırlayan firmaların, 3D ürün kombinas-yonlarında, üç boyutlu görüntü sağlayan LCD TV’nin yanı sıra, 3D özellikli Blu-Ray ya da HD oynatıcı, bir yada iki adet active shutter gözlük ve 3D filmlerin normal DVD oynatıcılarından izlenebilmesini sağlayan transmitter cihazı da bulunuyor. 102 ekran bir 3D özellikli LCD TV’nin fiyatı 2 bin 300 TL’den başlarken bu 117 ekranda 3 bin 800 TL olabiliyor. Active shutter gözlüklerin fiyatı ise 100 ile 150 dolar.