Erkan Çelebi

Peynir 5 milyar liraya dayandı içine sucuk baharı da girdi

12 Eylül 2010
TÜRKİYE’de yılda 700 bin ton üretimle 4.7 milyar TL’ye ulaşan peynir sektöründe ithalatla rekabet, tat yarışına dönüşünce, yöresel ve klasik Türk peynir çeşitlerine sucuk baharlısından cips soslusuna, fıstıklısından fesleğenlisine, çörek otludan barbekülü, hardallıya kadar farklı lezzetler de katıldı.

Bu tatlarla, klasik ve yöresel Türk peynir çeşidi sayısı son iki yıl içinde 38’e ulaşırken, Türkiye’de satılan peynir çeşidi de 105’i buldu. Hollanda ve İtalya başta olmak üzere yurt dışından ithal edilen peynir çeşidi de 67’ye dayandı. Ambalajlı ve açıkta satılan peynirler arasındaki fiyat rekabeti de yerini lezzete bırakırken, ambalajlı peynirlerin toplam pazardan aldığı pay da yüzde 30’u buldu.
Arkadaşımız Cansu Mansur’un yaptığı araştırmaya göre, Çerkez, çeçil, Antep, tel, yörük, mihaliç gibi önde gelen yöresel peynir çeşitlerinin ambalajlı olarak raflara girmesinin ardından yeni tat arayışlarına ağırlık veren peynir firmaları, peş peşe piyasaya sürdükleri yenin tatlarla yerli çeşit sayısının 38’e ulaşmasını sağladı. Bunda da ithal peynirlerin toplam pazardan aldığı payın hızla artması etkili oldu.
Fiyat yerini lezzete bıraktı
İtalya’nın ricotta, mozerella ve parmesanı, Hollanda’nın maasdam, edam ve gouda’sı, İngiltere’nin cheddarı, İsviçre’nin gravyer ve emmanteli’si, Fransa’nın mimolette, brie ve camemberti’sinin zincir market raflarında yaygınlaşması, yerli firmaların da ürün yelpazelerine domatesli, fesleğenli, cips soslu, heliz otlu, sucuklu, fıstıklı, karabiberli ve hardallı peynir çeşitlerini eklemelerini sağladı. Türkiye’de üretilen yaklaşık 12 bin 320 bin ton sütün yüzde 55’i peynir olarak işleniyor. 700 bin tonluk peynir pazarının yüzde 70’ini ambalajsız açık ürünler oluşturuyor. Ancak, açık peynir üretiminin pazardan aldığı pay, son 3 yılda yüzde 80’lerden yüzde 70’lere kadar geriledi. Bunda da ambalajlı peynir üreticilerinin beyaz, kaşar ve eski kaşar gibi tek tip klasik peynir üretiminden farklı yörelere ait özel çeşitlere yönelmesi etkili oldu. 500 bin tonluk açık peynir pazarının markalı ürünlerle arasındaki fiyat farkı da önemli oranda kapandı.
Kişi başına 6 kilo
Ambalajsız ürünlerin toplam pazar hacmi 3.3 milyar TL’ye gerilerken, ambalajlı ürünlerin toplam pazar hacmi ise 1.4 milyar TL’ye ulaştı. Peynir sektöründe fiyat farkının markalar arasında kapanması, rekabette kalite, güven ve lezzet farklarının ön plana çıkmasını sağladı.
Türkiye’de kişi başına düşen yılık peynir tüketimi, 6 kilogramı buluyor. Bu ABD’de 15 kilograma, Avrupa’da ise 13.5 kilograma çıkıyor. Pazarda Ülker, İçim markasıyla ürettiği tulum, Trakya eski kaşarı, Çeçil, Lavaş gibi çeşitleriyle ön plana çıkmaya çalışırken, Yörsan, yuvarlak beyaz peynirle, Tahsildaroğlu, geleneksel tulum, mihaliç, örgü ve dil peynirleriyle Sütaş, çerkez peyniriyle, Bahçıvan ise örgü ve hellim peyniriyle rakabete katılıyor. Yeni Naturena markasıyla yerli peynir çeşitlerine 11 farklı lezzet kazandıran Muratbey ise fıstıklı-domatesli, fesleğenli, çörekotli, sucuk baharlı, cips soslu, barbekü ve hardallı peynir üretimine başlarken, Rani de başta Hollanda olmak üzere dünyanın önde gelen peynir çeşitlerinin yerli üretimlerini gerçekleştiriyor.

Yüzde 65’i beyaz peynir

Yazının Devamını Oku

Tüketici kredisi yarışı kızıştı bankalar da promosyona sarıldı

6 Eylül 2010
ŞEKER Bayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte, rekabeti tüketici kredilerine kaydıran bankalar, bir yandan faizsiz, masrafsız, taksit ertelemeli ve yüzde 0.39’dan başlayan faiz oranlarıyla kredi alternatifleri sunarken, diğer yandan da ihtiyaç kredilerinde promosyonu devreye soktu. Ramazan nedeniyle artan gıda harcamaları, bayram alışverişi, okul giderleri ve kış hazırlıklarını göz önüne alarak, nakit ihtiyacı olan tüketicileri çekmek için çalışmalar yapan bankalar, altın vermeden ekstra para puan kazandırmaya, çekilişle araba ve bilgisayar hediye etmeye kadar bir çok kampanyayı devreye soktu.
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, bu bankalardan Garanti, yüzde 0.99 faizli ihtiyaç kredisi kullanan müşterilerine değeri 250 TL’ye varan altın hediye ederken aynı zamanda yüzde 0.79’dan başlayan faizlerle kredi miktarının yüzde 1’i kadar da bonus kazanma imkanı sağlayan kredi uygulamasını da başlattı. Akbank da yüzde 0.99’dan başlayan faiz oranları ile masrafsız ihtiyaç kredisi fırsatı sunuyor. Kampanya kapsamında kredi kullanan müşteriler arasında yapılacak çekilişle 500 kişiye HP mini dizüstü bilgisayar ve Turkcell 1GB Data Paketi kazanma şansı tanıyor. Finansbank, ihtiyaç kredisi kampanyası ile müşterilerine bayram sonrası yapılacak olan çekiliş sonucunda Opel Corsa ya da Samsung netbook kazanma şansı sağlıyor.
0.39’a kadar indi
Bayrama özel ihtiyaç kredilerinde HSBC, İş Bankası ve Yapı Kredi sıfır faizli kredi kampanyasını başlatırken, en düşük faiz oranını yüzde 0.39 ile Finansbank uyguluyor. İsteyene faizsiz isteyene masrafsız kredi kullandıran Yapı Kredi Bankası masraf ödemek istemeyen müşterilerine yüzde 0.41’le, HSBC ise yüzde 1.07 faiz oranıyla kredi kullandırma yoluna gidiyor. Ayrıca faiz oranlarını yüzde 1’in altına düşüren bankalar arasında yüzde 0.44’le Şeker Bankası, yüzde 0.49 ile ING Bank, yüzde 0.69’la Halkbank, yüzde 0.70 ile Vakıfbank yüzde 0.99 ile Fortis, Denizbank, Garanti ve Anadolubank yer alıyor.

4 ay taksit erteleme yapılıyor

ŞEKERBANK tüm bireysel müşterilerinin bayram alışverişlerinde finansman ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen bayram kredisinde yüzde 0.44’ten başlayan faiz oranlarını uyguluyor. 4 ay ertelemeli olan bu kredide kefil de istenmiyor. Kampanya kapsamında esnaf ve küçük işletmelerin de 100 bin TL’ye kadar olan kredi talepleri karşılanıyor. Yine 4 ay taksit erteleme imkanının sunulduğu kampanyada, 36 ay vade ve yüzde 1.25 sabit faiz uygulanıyor. Türk Ekonomi Bankası’nın sunduğu bayram kredisinde de iki bayram arası ödeme yapılmıyor. Ödemeler kasım ayında başlatılıyor. Kampanya kapsamında tüm nakit ihtiyaçları için kredi kullanmak isteyen müşterilere yüzde 0.99 faiz oranı ile ihtiyaç kredisi kullandırılabiliyor. Ayrıca TEB kredi dosya ücretini de 49 TL olarak belirliyor. Ramazan Bayramı arifesinde 5 bin TL’ye kadar, 12 ay vadede yüzde 0.69 aylık faiz oranıyla kredi kullandıran Halkbank ilk taksiti iki ay erteleme imkânı sağlıyor.

İlk 4 ay sadece faiz ödeniyor
FORTİS başlattığı yeni ihtiyaç kredisi kampanyasında ilk 4 ay sadece faiz ödeniyor. 60 aya kadar tüm vadelerde en fazla 15 bin TL’ye kadar faiz oranının yüzde 0.99 olduğu bu kredide dosya masrafı, tahsis komisyonu, peşin komisyon gibi ücretler talep edilmiyor, sadece hayat sigortası yapılıyor. 4 ay faiz ödemeli 36 ay vadeli alınan 10 bin TL’lik bir ihtiyaç kredisinde ilk 4 ay 113.85 TL taksit ödenirken, 5’inci aydan itibaren 374.63 TL taksit ödemesine başlanıyor.

   

Yazının Devamını Oku

Sızma zeytinyağında ‘kolon’ alarmı var

5 Eylül 2010
YASAĞA rağmen, piyasada satılan her iki sızma zeytinyağından birini, yüksek asit oranı kolon yöntemiyle düşürülmüş yağlar oluşturuyor. Buna da, zeytinyağının sızma mı, kolon yağı mı olduğunu belirleyebilen tek laboratuvarın özel sektörde bulunması yol açıyor. Tarım Bakanlığı, özel laboratuvarların analiz sonuçlarının ‘resmi’ sayılması için çalışma yapıyor.


TARIM ve Köyişleri Bakanlığı’nın, üretim ve satış yasağına rağmen, piyasada satılan her iki sızma zeytinyağından birini, “çakma” olarak adlandırılan yüksek asit oranı kolon yöntemiyle düşürülmüş yağlar oluşturuyor. Buna da, bir zeytinyağının ‘sızma mı, yoksa çakma mı?’ olduğunu Türkiye’de sadece bir laboratuvarın belirleyebilmesi yol açıyor. Yüzde 2’leri bulan asit oranı kolon yöntemiyle işleme tabi tutularak, yüzde 0.8’lik sızma zeytinyağı seviyesine düşürülen bu yağlar, piyasadan toplanıp, analizleri yapılamadığı için yüzde 30’luk fiyat avantajı sayesinde market raflarında sızma zeytinyağı diye satılabiliyor.

Gıda değerini düşürüyor

Vitamin ve gıda değerlerinde kayba yol açan bu yöntem sayesinde yüksek asit oranlı zeytinyağları, yüksek ısıda vakumlama yöntemiyle işleme tabi tutularak, asit oranları sızma seviyesine (yüzde 0.8) kadar çekilebiliyor. Bir zeytinyağının doğal yöntemlerle mi yoksa kolon yöntemiyle mi sızmaya dönüştürüldüğü de ancak, laboratuvar ortamında yapılan testler sonucunda belirlenebiliyor. Bunun için de bazı özel cihazların olması gerekiyor. Zeytindostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Teknik Komite Başkanı Ülkü Ülken, bu testleri de Türkiye’de tek laboratuvarın gerçekleştirebildiğine dikkat çekerek, “O da özel. Böyle olunca da meydan kolon yöntemiyle üretilen zeytinyağlarına kalıyor. Devletin kontrolünde bu analizleri gerçekleştirebilecek laboratuvarın olmaması, Tarım Bakanlığı’nı harekete geçirdi. Bakanlık şimdi, özel laboratuvarlara denetim ve inceleme yapma yetkisi vermek için çalışmalar yapıyor. Bu gerçekleşirse, market raflarında yer alan bu tip ürünlerin özel laboratuvarda yapılan analizleri de resmi sayılacak. Uygun çıkmayan ürünlerle ilgili yasal işlemlerde kullanılabilecek” dedi.

Yarısı kolon yağı

Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de yıllık zeytinyağı tüketimi, 100 bin tonu buluyor. Naturel sızma olarak piyasada satılan zeytinyağların yaklaşık yüzde 50’sini kolon yöntemiyle üretilen yağlar oluşturuyor. Bu yağların fiyatı ortalama yüzde 30 daha düşük olması nedeniyle özellikle marketlerde promosyon amaçlı kullanılıyor. Zeytinyağı pazarı büyüdükçe, piyasada istismar, tağşiş (karışım) yağ satışı artıyor. Piyasa, özellikle 15 markanın hakimiyetinde bulunuyor. Bunlar arasında Tariş, Komili, Kristal’in pazar payı toplamda yüzde 70’lere ulaşıyor.

Marketlere sorumluk yüklenmeli

Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, özellikle hammadde fiyatından daha ucuza satılan naturel sızma zeytinyağlarının alınmaması konusunda tüketicileri uyardı. Çetin, “Bakanlığın tebliği yayınlamış olması, tek başına bir şey ifade etmez. Burada en önemli konu denetimlerin yapılması. Şikayet üzerine yapılacak denetimden öte düzensiz aralıklarla da denetimler yapılmalı. Tespit edilen ürün ve markalara ciddi yaptırımlar uygulanmalı. Marketler de bu sorumluluğa dahil edilmeli. Halk da ucuz fiyatla satılan zeytinyağını sorgulamalı” dedi.

‘Kolon’la gerçek sızma arasında yüzde 30 fark var

ANA Gıda Genel Müdürü Ümit Ersoy, “Tebliğ yayın tarihinden önce yaptığımız tespitlerde kolon yağının tüm Türkiye çapında yaygınlaştığı ortaya çıktı. Kolon yağı ile naturel sızma zeytinyağı arasındaki maliyet farkı yüzde 30’u geçiyor. Bu nedenle özellikle zincir marketler, kendi markaları altında ürettirdikleri zeytinyağların kolon yağı olup olmadığına dikkat etmeli. Tüketicinin aldatılmasına aracı olmamalı” dedi.

Oksitlenme artıyor meyve aroma ve kokusu kayboluyor

KOLON sızması olarak adlandırılan zeytinyağları vakum altında ve yüksek sıcaklıkta işlem görüyor. Yüksek asitli zeytinyağlarının asitleri düşürülerek kötü tat ve kokuları bir miktar alınarak piyasaya naturel sızma zeytinyağı olarak satılıyor. Yani 1.5-2 asit zeytinyağı yüksek ısılara tabi tutulup sızma zeytinyağı haline getiriliyor. Oysa, natürel sızma zeytinyağı ise doğrudan tüketime uygun, serbest yağ asitliği oleik asit cinsinden binde 8’i geçmeyen yağlar olarak sınıflandırılıyor. Kolon yağları işlem görmesi nedeni ile duyusal özellikler olarak naturel sızma zeytinyağında bulunan meyve aroması ve kokusunu yitirebiliyor. Kötü tat ve kokusu alınsa dahi, kusur içerip kısa sürede oksidasyona uğrayabiliyor. Yani bu yağlar uzun süre beklediği taktirde oksitlendiği için ransid olarak tanımlanan kusur oluşuyor.

Kişi başı tüketimde gerideyiz

Türkiye zeytinyağı üreticisi ülkeler içinde yer almasına karşın diğer üretici ülkeler karşılaştırıldığında halen kişi başına tüketim miktarı son derece düşük seviyede kalıyor.
Türkiye’de kişi başına tüketim yılda 1.5 kilogram seviyesindeyken bu rakam Yunanistan’da 22 kg, İtalya’da 12 kg, İspanya’da 10 kig ve Suriye’de 6.2 kg.
Bu tüketim ağırlıklı olarak üretim bölgeleri olan Ege, Marmara Bölgelerinde yoğunlaşıyor.

Ağaç sayısı 150 milyonu buldu

Türkiye’de 100 bin ton zeytinyağı tüketiminin yüzde 40’ı naturel sızmadan oluşuyor. Bilinçli tüketici giderek sızmaya yöneldiği için tüketimi artıyor.
Türkiye’de son yıllarda yeni dikilen ağaçlarla 150 milyon adet civarında zeytin ağacı bulunuyor. Bu da tüm dünyadaki zeytin ağaçlarının yüzde 10’unu kapsıyor.
Yazının Devamını Oku

Otellerde ‘yeşil’ seferberliği

30 Ağustos 2010
ARALARINDA Conrad, Hilton, Holiday Inn City, Polat Renaissance’ın da bulunduğu İstanbul’daki 8 otel, artık atık yağ ve pilleri toplayıp, elektrik ve su kaynaklarını bilinçli kullanıyor. Çöpleri cinslerine göre ayrıştırıp, plastik yerine doğada yok olabilen çevre dostu ürünler kullanıyor. TUROB’un başlattığı bu Yeşillenen Oteller (Greening Hotels) Projesi’nden sertifika almak isteyen 4 otelin denetimleri sürerken, başvuruda bulunan otel sayısı da 40’ı buluyor.

TURİSTİK Otelciler, İşletmeciler ve Yatırıcımlar Birliği’nin (TUROB) yılbaşından itibaren uygulamaya koyduğu ‘Yeşillenen Oteller (Greening Hotels) projesi, hızla yaygınlaşıyor. Öncülüğünü Conrad, Hilton, Holiday Inn City ve Polat Renaissance’ın yaptığı proje çerçevesinde İstanbul’daki 8 otel artık, atık yağ ve pilleri toplayıp, elektrik ve su kaynaklarını bilinçli kullanıyor. Çöplerin cinslerine göre tek tek ayrıştırılıp, plastik malzemelerin yerini doğada yok olabilen mısır nişastasından üretilen çevre dostu ürünlere bıraktığı bu oteller arasına girmek için 4 otel de sıra bekliyor.
Sayı 40’a ulaşacak
Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği(TUROB) Başkanı Timur Bayındır, projenin denetimlerini uluslararası akreditasyon firmalarından Bureau Veritas’ın yaptığını, destekçileri arasında da Henkel ECOLAB’ın yer aldığına değinerek, “Greening Hotels projesi kapsamında yer almak isteyen otel sayısı, 40’ı buluyor. Şu anda sertifika almak için başvuruda bulunan bu otellerin de gerekli denetimleri yapılıyor” dedi. Dünyada yeni trendin çevreci turistik tesisler olduğunu söyleyen Timur Bayındır, “Özellikle küresel ısınmanın etkilerinin hızla artması, Avrupa ülkelerinde çevreye olan duyarlılığın da hızla artmasına yol açtı. Bu nedenle, Türkiye’deki otellerin de mutlaka çevre kriterlerine sahip olması gerekiyor. Özellikle, Belçikalı, Hollandalı ve İngiliz tatilciler bu konuda çok hassas davranıyor. Tatile gidecekleri otellerin çevre özelliklerine sahip olmasını arıyor” diye konuştu.
Tarafsız denetim
Arkadaşımız Mert Temizkan’ın yaptığı araştırmaya göre, İstanbul’daki otelleri kapsayan Yeşillenen Oteller projesinde otellerin Greening Hotels sertifikası alabilmeleri için önce TUROB’a başvuruda bulunmaları gerekiyor. Yapılan başvuruların kabul edilmesinin ardından Bureau Veritas, belirlenen uluslararası standartlara uyulup, uyulmadığını denetliyor. Bu denetimlerin sonucunda İstanbul’daki 8 otel ‘Greening hotels’ unvanını alma hakkı elde etti. 4 otelin denetim işlemleri devam ederken, başvuru sayısı da 40’a ulaştı.
ÇEVKO ile anlaşıldı
Yeşillenen Oteller projesi için TUROB, kağıt ve ambalaj atıklarının ayrı ayrı toplanması ve geri dönüşümünün gerçekleştirilmesi için ÇEVKO ile işbirliği yapıyor. Ayrıca temizlik, hijyen ve sağlık konusunda da Henkel ECOLAB projenin destekçisi oluyor. Oteller denetim sırasında bir teste tabi tutuluyor. Bu testler, enerji ve su yönetimi, iç hava kalitesinin artırılması, atık yönetimi ve geri dönüşüm olmak üzere dört ana grupta gerçekleşiyor. Denetimler, lobi, açık alanlar, odalar, yemek ve çamaşır alanları, otel operasyonları ve ofis alanlarının tamamını kapsıyor .

Yağ toplanıyor aydınlatma tasarruflu ampulle yapılıyor

Yazının Devamını Oku

Soğuk çorba ile köftelisi öne çıktı, 200 milyon lira göründü

29 Ağustos 2010
KURUTMA yöntemiyle içindeki sıvı maddelerden arındırılan dana ve tavuk etlerini, soya ve mısır nişastasıyla yoğurduktan sonra köfteye dönüştüren firmalar, 165 milyon TL’lik hazır çorba pazarını 200 milyon TL’ye çıkarmanın hesaplarını yapıyor. Yöresel tatları poşete sokan firmalar, piyasaya yeni sürdükleri soğuk çorbalarla da kavurucu sıcaklarda satış rekoru kırmayı başardı.

ÜRÜNLERİNE kattıkları sebzeler için geliştirdikleri yöntemi, teknolojinin yardımıyla dana ve tavuk etine de uygulayan firmalar, yıllık hacmi 165 milyon TL’ye ulaşan hazır çorba pazarını köfte ve tavukla 200 milyon TL’ye çıkartmanın planlarını yapıyor. Kurutma yöntemiyle içindeki tüm sıvı maddelerden arındırılan dana ve tavuk etlerini, soya ve mısır nişastasıyla yoğurduktan sonra köfteye dönüştüren firmalar, sonunda Anadolu’nun köfteli köy, Arabaşı, Toros, Acem, Ayranaşı, Oğmaç, Rumeli, köfteli yoğurt gibi et ve tavuk içeren yöresel çorbalarını da poşete sokmayı başardı.
Yarısı soğuk çorba
Hazır çorbacılar, Ramazan ayıyla birlikte peş peşe piyasaya sürdükleri bu yeni tatlarla toplam yıllık satışlarını 200 bin paketten, 250 bin pakete çıkartmayı hedefliyor. Ancak, bu yıl Ramazan ayında satış rekorunu, piyasaya ilk kez sürülen Ayranaşı ve kesme gibi soğuk çorbalar kırdı. Soğuk çorbalar toplam satışların yüzde 47’sine ulaştı. Unilever’in Knorr’la, Ülker’in Bizim Mutfak’la, Nestle’nin Maggi’yle, Piyale’nin Piyale Çorba’yla, Rekor Gıda’nın da Halk markasıyla rekabet ettiği pazar, ev yapımı çorbaların hakimiyetinde bulunuyor.
Ayranaşı ve Kesme
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, sebzede uyguladıkları kurutma yöntemini dana ve tavuk etine de kaydıran firmalar, geçen yıl 14 bin 817 ton olan hazır çorba tüketimini ilk etapta 17 bin tona çıkartmayı planlıyor. Buna rağmen, pazarın yüzde 82’si ezogelin, domates gibi klasik tatların hakimiyetinde bulunuyor. Ancak, son iki yıl içinde geliştirilen sebze ve son bir ayda piyasaya sürülen et içerkli yöresel çorbaların tüketimi ise hızla artıyor. Yöresel çorbalar, iki yılda toplam pazardan yüzde 14 pay alarak, 28 bin pakelik satış adetlerine ulaştı. Ramazan ayında ilk kez piyasaya sürülen Ayranaşı ve Kesme gibi soğuk içilen çorbalar da ağustos sıcaklarında en fazla tercih edilen ürünlerin başında geldi. Ağustos ayında hazır çorba satışlarının yüzde 47’sini soğuk çorbalar oluşturdu.
30 farklı yöresel tat
Satışların 4 kat birden artış gösterdiği Ramazan ayına soğuk Ayran Aşı ve soğuk Kesme Çorbası’nı piyasaya sürerek giren Ülker Bizim Mutfak, Köfteli Köy Çorbası’nın ardından soğuk çorbanın da köftesini üretti. Maggi ise Rumeli Tavuk, Köfteli Yoğurt, Tavuklu Arabaşı ve Bulgurlu Acem Çorbası’yla Ramazan rekabetinde yerini aldı. Knorr da yöresel çorba çeşitlerine Toros, Oğmaç ve Ayran Aşı’nı kattı. Piyale kendi markasıyla ürettiği hazır çorbalara Gerende ve Erişteli yöresel çorbalarını ekledi. Firmaların Ramazan ayında piyasaya sürdüğü bu yeni tatlarla birlikte ürettikleri toplam yöresel hazır çorba çeşidi de 30’a ulaşmış oldu.

Koruyucu madde kullanmaya izin yok

Yazının Devamını Oku

Raftan indirmek etkili oldu ‘matara ve beslenme’de kanser korkusu son buldu

23 Ağustos 2010
BAZI zincir marketlerin geçen yılki azo boyar ve fitalat içeren okul gereçlerini raftan indirmesi, matara ve beslenme çantalarını kanserojen maddelerden arındırdı. Bu yıl yapılan analizlerde söz konusu ürünlerde kanserojen maddeye rastlanmadı. Bunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın kırtasiye ürünlerini oyuncak grubuna dahil ederek ithalatına denetim getirmesi etkili oldu.

BAŞTA Metro Cash and Carry olmak üzere bazı zincir marketlerin azo boyar ve fitalat içeren okul gereçlerini raflardan indirme kararı, matara ve beslenme çantalarının kanserojen maddelerden arınmasını sağladı. Çocukların beslenme çantaları bu yıl, kanser başta olmak üzere böbrek, karaciğer, hormonal bozukluklar gibi bir çok sağlık sorununa yol açan azo boyar ve fitalat kimyasallarından arındıktan sonra market raflarına yeniden girebildi. Buna da Metro’nun geçtiğimiz yıl aldığı azo boyar ve fitalat içeren okul gereçlerini raflara koymama kararına diğer zincir marketlerin de uyması yol açtı.

Geçen yılki analizler

Bu da, Metro’nun geçen yıl yaptırdığı testlerde başta suluboya, beslenme çantası, kırmızı kalem ve mataralar olmak üzere ağırlıklı olarak öğrencilerin kullandığı bir çok kırtasiye ürününde kanser, böbrek, karaciğer ve hormonal bozukluklara yol açabilen azo boyar ve fitalat adlı kimyasalların yer aldığının ortaya çıkmasından kaynaklandı. Metro’nun, sağlık açısından sakıncalı olan kimyasaların kullanıldığı okul gereçlerini mağazalarında satmayacağını açıklaması, pazarının yüzde 25’ini elinde bulunduran zincir marketlerin bu ürünleri peş peşe raflarından indirmesine neden olmuştu.

İthalatçı ders aldı

Aynı sorunu bu yıl yaşamak istemeyen kırtasiye ithalatçı ve üreticileri de, 1.1 milyar Euro’luk hacme ulaşan okul gereçleri pazarından pay kaybetmemek için kansorojen kimyal içermeyen ürünlere yöneldi. 2009 yılında 32 farklı matara ve beslenme çantası üzerinde yapılan testlerin sonucunda 21’inin azo boyar ve fitalat içerdiği ortaya çıkmıştı. Test sonuçlarında beslenme çantalarının tamamı uygunsuz bulunurken, mataralardan da sadece 11’i sağlık açısından sakıncasız bulunarak, raflarda yer almasına izin verilmişti. Bu yıl yapılan 23 testin sonucunda ise matara ve beslenme çantalarının tamamının azo boyar ve fitalattan arındığı, raflara girmesinde herhangi bir sakınca olmadığı belirlendi.

Bakanlıktan ithalat engeli

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın okul gereçlerini oyuncak grubu kapsamına dahil etmesi de bunda önemli bir bol oynadı. Böylece, oyuncaklarda olduğu gibi ithal edilen tüm kırtasiye malzelerine azo boyar ve fitalat kısıtlaması getirilerek, bu kimyasalları içeren kırtasiye ürünlerinin ithalatı engellenmiş oldu. Geçen yıl beslenme kabı satamadıklarını anımsatan Metro Türkiye Gıda Dışı Satınalma Direktörü Yönetim Kurulu Üyesi Selma Zaim, “Özellikle beslenme çantası ve mataralar çocuklar üzerinde önemli risk oluşturuyordu. Yaptığımız testlerin sonuçlarında gördük ki beslenme çantalarının tamamı, mataralarından büyük bölümü risk taşıyordu. Bu nedenle geçtiğimiz yıl raflamızda beslenme çantalarına hiç yer ayırmadık. Bu yıl ise matara ve beslenme çantaları, yaptığımız tüm testlerden başarıyla geçtiği için, raflarımızda yeniden yer alabilecek” dedi.

Kanserojen kalemlerin yerini biyokalem aldı

ANALİZİ yapılan her üç kalemden birinin kansernojen fitalat madde içerdiğinin tespit edilmesi üzerine, bu kalemlerin raflardaki yerini mısır nişastasından üretilen ve doğada tamamen yok olabilen biyokalemler aldığını da söyleyen Metro Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Selma Zaim, “Kurşun ve kırmızı kalemler üzerinde yapılan testlerde geçtiğimiz yıl 62 analizden yüzde 32 oranında uygunsuzluk tespit edildi. Bunun üzerine biz de bu yıl raflarımızı StepPen gibi mısır nişastasından bio kalem üreten yerli firmalara açmaya karar verdik. şimdi bu tür üretim gerçekleştiren Türk firmalarını, zincir mağazalarımıkz aracılığıyla yurtdışına da açmayı planlıyoruz. Doğa dostu bu ürünler yurtdışındaki Metro mağaza-larında da satışa sunulmaya başlayacak” dedi.

Çoraba PH testi

ÇORAP ve giyimde ph testi yaptırdıklarını dile getiren Metro Türkiye Gıdadışı Satınalma Yönetim Kurulu Üyesi Selma Zaim, “30 farklı önlük, iç çamaşırı ve çorap için yapılan testlerin sonucunda 8’inin alerjiye yol açan PH içerdiği ortaya çıktı. Çorap yıkanıp, giyildiğinde PH oranı düşüyor. Türkiye’de yeni çoraplar, yıkamadan giyildiği için alerji yapabiliyor. 89 Deri ve spor okul ayakkabısından 17’sinde de Krom IV ve kanserojen alerjen boyarmade tespit edildi” dedi.

Hangi ürün hangi riski taşıyor

KURŞUN kalem, silgi, matara ve beslenme çantalarında plastiğin yumuşatılmasında kullanılan fitalat bileşenlerine rastlandı. Yapıştırıcılarda, tekstilde buruşmayı engelleyen ve su geçirmezlik özelliği kazandıran formaldehit tespit edildi. Bu ciltte alerjik reaksiyonlara, göz ve solunumda tahrişe neden olabiliyor. En fazla riski, yiyeceklerin temas ettiği beslenme çantaları oluşturuyor. İç yüzey analizlerde, tamamının fitalat içerdiği ortaya çıktı.
Yazının Devamını Oku

İşsizlik ürküttü, 1.1 milyon kişi özel sigortaya sarıldı

22 Ağustos 2010
POLİÇE sayısının 1 milyon 100 bine, toplam sigorta hacminin de 100 milyon TL’ye ulaştığı özel işsizlik sigortalarından global krizde işini kaybeden 11 bin sigortalı yararlandı. Son 1.5 yıl içinde özel işsizlik sigortalarından yararlananlara ödenen tazminatların toplamı da 30 milyon TL’yi buldu. Özel işsizlik sigortası tekstil, turizm ve otomotivde öne çıktı.

İŞ-Kur’un aylık 266 TL ile 532 TL arasında değişen işsizlik ödeneğinin yetersiz kalması, 2008 yılından itibaren uygulanmaya başlayan özel işsizlik sigortalarında patlama yaşanmasına yol açtı. Poliçe sayısının 1 milyon 100 bine, toplam sigorta hacminin de 100 milyon TL’ye ulaştığı özel işsizlik sigortalarından global kriz döneminde işini kaybeden 11 bin sigortalı da yararlanma hakkı elde etti. Son 1.5 yıl içinde özel işsizlik sigortalarından yararlananlara ödenen tazminatların toplamı da 30 milyon TL’yi buldu. Bunun yüzde 60’ı kredi kartlarının kapatılmasında, yüzde 25’i de bireysel kredi borçlarının aylık taksitlerinin ödenmesinde kullanıldı. Özel işsizlik sigortasından yararlananların yüzde 15’i de 6 ay süreyle aylık 2 bin 500 lirayı bulan işsizlik maaşı alma hakı elde etti. Özel işsizlik sigortası tekstil, turizm ve otomotiv sektöründe çalışanlar arasında yaygın görünüyor.
Tazminat karşılama süresi
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, öncülüğünü Garanti Sigorta’nın yaptığı özel işsizlik sigortaları, 2008 yılının mayıs ayından itibaren uygulamaya konuldu. İşten çıkartılmalarda tazminat hakkı sağlayan bu sigortalar, 6 ay süreyle maaş bağlanmasının yanı sıra kredi kartı ve kredi borç ödemelerinde de kullanılabiliyor. 6 ay aynı işyerinde çalışma ve 120 gün ile 180 gün arasında değişen bekleme sürelerini kapsayan bu sigortalarda, 50 TL’yi geçmeyen sigorta primleriyle 10 bin TL’ye kadar olan kredi kartı borçları kapatılabiliyor. Bu sigortanın 5 ile 10 yıl vadeli kredi borçlarında işsiz kalınması durumunda ödeme güvencesi kapsayanı 12 ay ile 24 ay süreyle taksitlerin aksamadan ödenmesini sağlıyor.
2 bin 500 lira maaş
Gelir güvencesi poliçelerinde ise işsiz kalan sigortalılara ayda 75 TL prim ödemeleri durumunda 6 ay süreyle aylık 2 bin 500 TL maaş ödemesi yapılıyor. Ödenen maaşların toplamı, 15 bin TL’yi buluyor. Prim tutarı düştükçe ödenecek maaş tutarı da düşüyor. Aylık 30 TL olmak üzere, 10 yıl süresince toplam 3 bin 600 TL prim ödeyen bir sigortalı, bu süre içinde sadece bir defa işsiz kalsa bile, aylık bin TL olmak üzere toplam 6 bin TL işsizlik maaşı elde etmiş oluyor. Yatırılan primlerin ödenen tazminatı karşılama süresi ise 16 yılı buluyor.
Yüz kızartıcı suçu kapsamaz
Bu sigortadan, düzenli işi olan ve beklenmedik bir anda işten çıkarılan poliçe sahipleri yararlanabiliyor. Özel işsizlik sigortasında daha önceden planlanmış şirket kapatmaları, küçülme ya da birleşmeleri gibi durumlar, sezonluk işler kapsam dışı bırakılıyor. İşten çıkarılan sigortalı ile iş yeri sahibi arasında bir akrabalık ilişkisi bulunmaması gerekiyor. İşten çıkarıldığı gerekçesiyle tazminat talebinde bulunan sigortalının aynı işyerinde çalışmaya devam etmemesi gerekiyor. Ayrıca yüz kızartıcı suçtan işten atılanlara da ödeme yapılmıyor.

Kriterlere uyum oranı yüzde 70

Yazının Devamını Oku

‘3D’ devreye girdi 750 milyon Euro’luk TV pazarı canlandı

15 Ağustos 2010
750 milyon Euro’luk LCD televizyon pazarı, üç boyutlu film ve spor aktivitelerinin baş ağrısı ve mide bulantısına yol açmadan, görüntü ve renkte kayba neden olmadan izlenmesini sağlayan 3D teknolojisiyle birlikte yeniden hareketlendi. Bunda da 6-7 bin TL’den başlayan 3D TV fiyatlarının, 2 bin 300 TL’ye kadar gerilemesi etkili oldu.

BİR çok teknolojik özelliği bünyesinde toplayan, daha canlı görüntü sağlayarak, izleme zevkini artıran yeni nesil ürünlerle 750 milyon Euro’luk hacme ulaşan LCD televizyon pazarı, üç boyutlu film ve spor aktivitelerinin baş ağrısı ve mide bulantısına yol açmadan, görüntü ve renkte kayba neden olmadan televizyon ekranlarına taşıyan 3D teknolojisiyle birlikte, yeniden hareketlendi. Bunda da 6-7 bin TL’den başlayan 3 boyutlu TV fiyatlarının hızla düşerek, ekran boyutuna göre 2 bin 300 ile 3 bin 800 TL’ye kadar gerilemesi etkili oldu. Firmalar şimdi, 2011’e yönelik hesaplarını, Türkiye’de satılacak her 10 TV’den 3’ünün 3 boyutlu olacağı üzerinden yapıyor.
Uyumlu yayın gerekiyor
Ancak, üç boyut keyfinin yaşanabilmesi için sadece 3D destekli televizyon ve bu televizyonlarla aktif olarak çalışan özel gözlüklerin olması yetmiyor, aynı zamanda da televizyon yayınlarında üç boyuta geçilmesi gerekiyor. Bir yandan başını gişe rekortmeni Avatar’ın çektiği 3 boyutlu film sayısında artış yaşanırken, diğer yandan da başta spor karşılaşmaları olmak üzere 3D yayın yapan TV kanalları da hızla yaygınlaşıyor. İngiliz Sky TV’nin 3D maç yayınına başlaması, Güney Afrika’da organize edilen Dünya Kupası’nın da 3 boyutlu olarak izleyicilere ulaştırılması, 3D TV’lerin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ön plana çıkmasını sağlıyor. Talepte yaşanan hızlı artış, Sony, Panasonic, Philips, LG, Samsung, Sharp gibi 3D TV üreten dünya markalarına Arçelik, Vestel gibi yerli firmaların da eklenmesini sağladı. Bu da yerli ve ithal markalar arasında rekabetin kızışmasına ve fiyatların  alınabilir seviyeye gerilemesine yol açıyor.
Özel gözlük ihtiyacı
Yeni nesil 3D TV’lerde Active Shutter adı verilen özel gözlüklerle birlikte kare sayısını arttıran görüntü hızları tercih ediliyor. Gözlüğün her iki göz için farklı karelerin algılanmasını sağlayan hızla açılıp kapanma (saniyede 100 defa) özelliği bulunuyor. Bu sayede sıvı kristal mercekli gözlükler 3D verici yoluyla TV’den sinyal alıyor, her iki göz için saniyede 100 defa açılıp kapanıyor. Böylece, 3 boyutlu HD görüntünün, gözü yormadan daha gerçekçi algılanması sağlanıyor. Bu özel gözlükler ile 3D TV’ler arasında kesintisiz iletişim sağlanarak en iyi görüntünün elde edilmesine yol açıyor. Firmalar, gelecek yıl Türkiye’de satılan her 10 TV’den 3’ünün 3D özellikli LCD TV olacağı üzerinden planlarını yapıyor. Ayrıca, gözlük kullanılmadan 3 boyutlu izlenebilen teknolojiler üzerinde de çalışmalar sürüyor.
Panasonic Viera Televizyon Grubu Ürün Müdürü Uluç Özler, “Özellikle spor aktiviteleri, özel kameralarla 3D olarak çekiliyor ve yayınlanıyor. Fransa’da Orange, İngiltere’de de Sky TV, lig maçlarını 3D teknolojisiyle yayınlıyor” dedi.

Fiyatları 2 bin 300 liradan başlıyor

TÜKETİCİLERE 3 boyutlu film ve yayınları izleyebilmeleri için özel ürün paketleri hazırlayan firmaların, 3D ürün kombinas-yonlarında, üç boyutlu görüntü sağlayan LCD TV’nin yanı sıra, 3D özellikli Blu-Ray ya da HD oynatıcı, bir yada iki adet active shutter gözlük ve 3D filmlerin normal DVD oynatıcılarından izlenebilmesini sağlayan transmitter cihazı da bulunuyor. 102 ekran bir 3D özellikli LCD TV’nin fiyatı 2 bin 300 TL’den başlarken bu 117 ekranda 3 bin 800 TL olabiliyor. Active shutter gözlüklerin fiyatı ise 100 ile 150 dolar.

Yazının Devamını Oku