BİRKAÇ istisna dışında, spor yazarından yorumcusuna tüm medya özel bir gayret içinde...
"Aman ilişkilerim bozulmasın" diye söylenmesi gerekenleri değil muhataplarının hoşuna gidecekleri konuşup yazıyorlar. Söylemlerinde eleştiriye hiç yer yok... Onlara bakarsanız, futbolcularımız, taraftarlarımız, yöneticilerimiz, başkanlarımız velhasıl futbol adına ne varsa hepsi iyi...
İşin çarpıcı yanı, taraftarlar da gerçeklerin farkında değil...
Neden yurt dışında oynayan milli futbolcularımızdan Hamit Altıntop dışındakilerin ya kadro dışı ya yedekte olduklarını ya da 17 dakika oyunda kalabildiklerini sorgulayan yok... Asıl korkum, milli takımımızın iskeletini oluşturan bu oyuncuların, kendi takımlarında hiç oynamadan, maç günü, soyunma odasında asılı duran formalarını giyip sahaya çıkmalarıdır. Bu oyuncuların kendi takımlarında oynamamalarına ses çıkarmayan eyyamcılar, aynı oyuncular milli takıma alınmayınca yaygarayı bastıkça, milli takımımızın kupalarda başarılı olma şansı yok denecek kadar azdır.
Yurt içine gelince, hepimizin hayali, takımlarımızın Şampiyonlar Ligi ve UEFA gruplarına kalması. Kalabilirler.
Yabancı futbolcu adedini serbest bırakmak için yırtınan kulüpler ve medya, hala takımlarımızın hemen hemen yabancısız oynadığının farkında bile değiller. Kaldı ki, yabancı adedinin artırılmasının olumsuz sonuçlarını da hesap eden yok... Kulüplerimiz, hak ettiğinin üç katını isteyen, göndermeyi düşündüğünüzde, uzun süreli sözleşmesine güvenerek, istedikleri bir dolu haracı vermediğiniz takdirde gitmeme tehdidinde bulunan, talibi olmayan futbolcularla dolu.
Avrupa üst gruplarına kalmasını hayal ettiğimiz takımlarımızın, Alman, İngiliz, İtalyan, İspanyol, Fransız, Hollanda temsilcilerini alt edemeyeceği gerçeğini telaffuz etmek ayıp değil... Felaket tellalı durumuna düşmek istemiyorum,ama gerçekler de ortada... "Ne ekersen onu biçersin."
Üç haftadır oynanan futbol gösteriyor ki, Süper Lig’de tutunma mücadelesi veren takımlarla, şampiyonluğa oynayan takımlar arasında dağlar kadar güç farkı var. (Sakın bu tespitimden, şampiyonluğa oynayan takımların kaliteli olduğu sonucu çıkarılmasın.)
Büyük paralar ve ümitlerle transfer edilen yabancılar kulübede, kendilerinden çok şey beklenilen as futbolcular gol orucundayken, tesadüfen gol atmış genç yıldızlar, futbolumuzun geleceğinin garantisi olamazlar.
ARDA VİRÜSÜ KAPTI
DAHA evvel "Arda’yı şımartmayalım" diye uyarmıştım. Hatta A Milli Takım’a alınmasının bile erken olduğunu yazmıştım. Olan oldu; Arda yolunu seçti.
Her ne kadar gece gezmiyorsak da, gezenlerden duyuyoruz. Arda, sahne tozu yutmuş sanatçılar gibi virüsü kapmış... Bu tatlı bir iş... İnsan, hele bir de genç ve şöhretliyse, içine girdi mi bir daha kolay kolay çıkamaz.
Türk futbolunda, kim yıldız ya da yıldız adayı olmuşsa bu tür zaaflara kapılmıştır. Böyle onlarca örnek sıralayabilirim.
Artık bu işin dönüşü kolay değil. En az zararla atlatıp Arda’dan faydalanmanın yollarını aramak gerekiyor.
Zamanında ünlü bir futbolcuya, gece saat 02.30’da kumar oynadığını video kayıtlarıyla kanıtladığımda, hemen inkar edip "Bana mı, video bandına mı inanıyorsun?" demişti. Gereğini yaptım;doğru yolu gösterdim. Halen futbol oynuyor ve her karşılaştığımızda bana teşekkür ediyor.
Batuhan’a da aynı yanlışları yapıp 16 yaşındaki bu gencimizi de şımartmayalım. Yoksa aynı nakarat devam edecek.
"HALUKÇA" BİR KARAR
FEDERASYONUN Trabzonspor-Sivasspor maçıyla ilgili aldığı karar, benim için sürpriz olmadı.
Haluk ULUSOY önce, zaman kazanıp havayı koklayabilmek için karar toplantılarını erteledi. Aldığı tepki ve eleştirilerin sonuçlarını hesap etti. Sonra da gereğini yaptı: tam "Halukça" bir karar alınmasını sağladı.
Dağıtılan adaletin, Trabzonspor kanadından başka hiç kimseyi memnun etmeyeceği malum.
Federasyon kurullarının çok zayıf, olaylara müdahale bile edecek yürekleri yok... Şu ana kadar, fikrini mertçe, açıkça söyleyen herhangi bir kurul üyesine rastlamadım. Okudukları kitaplardaki kural ve yaptırımları açıklamaktan bile acizler.
Bu arada federasyon delegelerinin ne düşündüklerini, neyi beklediklerini de çok merak ediyorum.