GELDİĞİ günden beri takip ediyorum; Kalli için olumlu-olumsuz bir sürü şey söyleniyor... Yaşına vurgu yaparak eleştirenler de çoğunlukta...
Kalli’nin yaşıyla ilgili bir endişe taşımıyorum. Önceki yıllarda da Türkiye’de yaşlı hocalar takım yönettiler ve başarılı oldular. Tabii ki, hocanın iyi olması gerekli, ama iş bununla bitmiyor; sahanın içinde olanların da iyi olması gerekiyor...
Lincoln dışında transfer edilen oyuncuları izleyip, çok iyi tanıdığına inanmıyorum. Zaten, sekiz yıl futboldan uzak kalan Kalli’nin, liglerdeki oyuncuları nasıl takip ettiği de ayrı bir merak konusu... Bildiğim kadarıyla bu dönemde, Bill Clinton gibi, Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde, görüntü zenginliği vermek için katıldığı bir takım futbol etkinliklerinin özel gecelerinde zaman harcadı. Hocalığına bir şey demiyorum. Ama adaptasyon eksikliği ve futbol ortamını yeterince takip edemediği konusunda çekincelerim var.
Taşın altındaki el
Buna karşılık, Galatasaray’ın şampiyonluk yolundaki rakiplerinin hocaları istim üzerinde... Biri, şampiyon takımın hocası... Diğeri, bir Anadolu takımında elde ettiği başarılar nedeniyle, Beşiktaş futbol takımının başına getirilerek ödüllendirilen yükselişte bir yetenek... Ayrıca rakiplerin, seyirci avantajı yanında yönetimlerinin dayanışma ve bütünlükleri de üst seviyede...
Adnan Polat, Kalli ve genç futbolcularla geleceğin takımını kuracakları ifadesini kullandı. Oysa Kalli, bu yıl da dahil, iki yıl hocalık yapacağını söylüyor. Ortada bir yanlışlık var... İki yıl sonra futbol yaşamını sona erdirecek hocayla geleceğin takımını kuramazsınız. Adnan Polat’ın gerekli-gereksiz konuşmalarına rağmen, Özhan Canaydın’ın hiçbir şey söylemeden suskun kalması da beni düşündürüyor. Yani diyeceğim o ki, taşın altında kimin eli olduğu belli değil... Yapılan işlerin kimin sorumluluğunda olduğunu Galatasaray Yönetimi’nin açıklamasını bekliyorum.
Umut tacirleri
EN iyi futbolcuları transfer ettiklerini, en iyi hocayı getirdiklerini her fırsatta açıklayan yöneticiler, takımlarını şimdiden Türkiye’de lig ve kupa şampiyonu olarak ilan edip, Avrupa kupalarında da derece yapacaklarını kesin bir dille iddia ediyorlar. Hayal kurmak iyidir; insanın ufkunu açar... Herkes hayalinde görmek istediğini canlandırır. Ancak, hayalle gerçek her zaman örtüşmez. Hayallerinize dayalı iddialarınızın gerçekleşmesi için yatırımlar gerekir.
Tehlikeli vaadler
Beşiktaş, ’Şampiyon kesin biziz’ diyor. Geçen sezonun şampiyonu F.Bahçe, haliyle iddialı... Yaşanan kötü deneyimlerden hala ders almadıkları anlaşılan G.Saray yöneticileri için lig ve kupa şampiyonluğu zaten çantada keklik (!), sırada UEFA’da en az çeyrek final oynamak var... Özhan Canaydın ve Adnan Polat’ın taraftarlara garanti verip boş yere umutlandırmadan öte şartlandırmalarını son derece tehlikeli buluyorum. Zira bu iddialar gerçekleşmezse, geçen sezon sonu gibi sahaya 5 bin şişe su atılır ve G.Saray tarihine yakışmayan nahoş olaylar tekrar yaşanabilir.
İyi olmayan kim?
F.Bahçe maçındaki eylemler kesinlikle örgütlü; aksine kimse beni inandıramaz. Çıkan olaylar nedeniyle Galatasaray 50 milyon doların üstünde zarara uğradı, parayla ölçülemeyecek manevi zararlar da cabası... Gerçek suçlu yönetici mi, seyirci mi, güvenlik güçleri mi ortaya çıkmadı... Ve işin ceremesini daha önce de olduğu gibi günahsız Galatasaray Kulübü çekiyor.
Ayrıca, en iyi futbolculara, en iyi hocalara sahip oldukları, böylece kesinlikle başarıya ulaşacakları iddialarına karşın, takımları başarısız olan yöneticilere, herhalde ileride sorulacaktır. Madem en iyi futbolcular, en iyi hocalar sizdeydi, neden başarısız oldunuz? Yoksa iyi olmayan sizler misiniz?
İş adamlığı unutulmuş
ÖYLE anlaşılıyor ki, futboldan epeyce bir zaman uzak durmaları, yöneticilere iş adamlığını da unutturmuş. Yöneticinin futbolu çok iyi bilmesi şart değil, ama iş adamlığını ve yöneticiliği bilmesi gerekiyor. Daha lig başlamadan takımı iflasa sürüklemek, başka bir şekilde açıklanamaz.
Geçen sezon devre arası Adnan Polat, kesin olarak Gerets’in işinin biteceğini herkese söyledi. Ancak başkan ve yönetim kurulunun Polat’ın bu isteğini sezon sonuna taşıması, G.Saray’ın büyük maddi zararlarına neden oldu. Bu yetmiyormuş gibi, geleceği kesin olan Kalli’nin 2. devre takımı izlemediği de ortaya çıktı. Eğer izleseydi, şimdi gönderilen dört oyuncunun gideceği önceden bilinip buna uygun bir yol izlenerek, G.Saray’ın, bu operasyondan karlı çıkması sağlanabilirdi. Yanlış anlaşılmasın, ben de bu oyuncuların gitmelerinden yanayım... İtirazım, bundan G.Saray’ın zarara uğraması... Ayrıca geçen yıl Milli Takım kadrosunda olan bu oyuncuların takımdan gitmeleri, G.Saray’da artık müzminleşen, giden oyuncudan bonservis parası alınmaması ve ceplerine yetecek kadar para koyulması, uygulamasını da yeniden gündeme getirecektir.
Sınav geçildi
HALKIMIZ yine bir demokrasi sınavından başarıyla çıktı... Sonuçların ulusumuza, insanlığa hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm seçilenleri kutluyorum.