ANADOLU’da bir takımın, gece keyfi kaçan yöneticisi, sabah "Söyleyin hocaya, kimyamız uyuşmadı" dediği yerli hocasını yola koyabiliyor. Bu alışkanlıkla yabancı hocalara da aynı uygulama yapılmak isteniyor.
Çok bilgili olmanıza gerek yok... Bir çok menajer, avukat ve yöneticiyle, şaşaalı imza törenleriyle düzenlenen bu sözleşmeleri yok sayamazsınız. Ve bir mağlubiyet sonrası, dünyaca tanınan bir hocayı, aklınıza estiği gibi kapının önüne koyamazsınız.
Kovmayı düşündüğünüzde, insan "Şu sözleşmeyi bir gözden geçirelim" der... Kaldı ki, Del Bosque size, "2 milyon Euro verin, helalleşelim" demiş, kulak asmamışsınız. Okuduklarımıza göre, Beşiktaş şimdi 6.5 milyon Euro ödeyecek. Kim, ödememe güvencesi verdiyse, hele bir ortaya çıksın da görelim!
Ribery uyarısı
İmza töreninde başrollerde oynayan Reha Muhtar hemşerim zannederim bir açıklama yapar...
Benzer bir olay, bizim başımıza da gelmişti. 1996’da Graeme Souness’a, sezon sonu için "Anlaşma yapalım" dedik ve yazıya dökmek istedik. Bize "Olur mu? Medeni insanlarız, sezon sonu ne isterseniz yaparım" dedi. İnandık... Meşhur Fenerbahçe ile oynadığımız kupa maçı finali öncesi başka bir şey yapmaya gerek görmedik.
Sezon bittiğinde, hocamız verdiği sözleri hiç hatırlamayıp ayrılmak istemediği gibi "Aba altından sopa da gösterdi". Faruk Süren, sözleşmeye şöyle bir göz atarak "Yapacak bir şey yok, çağırın öpüşelim" deyince, hocamıza 100.000 Pound verip el sıkıştık. "Haydi git" deseydik, bir yıllık parasını tazminat olarak ödemek zorunda kalacaktık.
Neden kaybettiniz?
Diyeceksiniz ki, "Ribery’i neden kaybettiniz?" O olay, tamamen başka... Ribery’nin sözleşmesinden kaynaklanan ödemeyle ilgili sorununu, Sinan Kalpakçıoğlu defalarca ikaz etti, ama ilgililere anlatamadı. Hatta Song ile Tomas da bedava gidebilirlerdi. Gitmemelerinin nedeni, Galatasaray’dan aldıkları "ballı ücretleri" gidecekleri takımlarda bulamamış olmalarıdır.
Yöneticilerin hata ve ihmallerinin faturasını, her zaman kulüpler öderler. Tarihimizde "Ben hata yaptım, cezasını ben çekeyim" diyen ne başkan, ne de yönetici var.
Yasaklara önce kendiniz uyun
BİR sözüm de yasak koyuculara... Yasaklara, önce yasakları koyanlar uymalıdır. "İmam sırıtırsa, cemaat kahkaha atar."
Başımdan geçen bir olayı anlatayım. Trabzon Kültür Derneği’nde sigara içmeyi yasaklamayı kafama koydum. Bunu arkadaşlarıma söylediğimde, "Tamam, ama puro içme işi ne olacak?" dediler, gülüştük... Zira dernekte benden başka puro içen yoktu. Yani özetle hemşerilerim durumu yemediler...
İşinize geldiği gibi yasak koymayın, bırakın ağzı laf yapan konuşsun; konuşan, sözünün arkasında dursun, kimse de birbirini taklit etmesin!
Polat’ın motivasyonu rakiplere yaradı
ADNAN Polat’ın "16’da 16 yaparız" diyerek, rakiplerini yok saydığı açıklamalarına, bu hafta Gaziantep’ten cevap geldi. Eski futbolcumuz da olan Gaziantepspor Teknik Direktörü Erdoğan Arıca’yı arayıp sordum: "Hocam bu maçtaki motivasyonunuzu neye borçlusunuz?"
Bana; "Adnan Polat’ın, maçımızı oynanmış kabul edip 3 puanı cepte gördüğünü ve bizi yok saydığını, bir hafta boyunca, her fırsatta oyuncularımın kafalarına işledim. Onlar da gereğini yaptılar" dedi. Adnan Polat’ın takımını motive edeceğini sanarak yaptığı bu açıklamalar, ne yazık ki, rakiplerimize yaradı ve yarayacak...
Diğer takım teknik direktörleri ve futbolcuları da Galatasaray’dan puan alıp kazanmak için, Erdoğan’ın duygularıyla hareket edeceklerdir. Bundan hiç şüphem yok. İşte geçen seneki Fenerbahçe de bu tür açıklamalarla, sezon bitmeden sahada şampiyonluk kutlamaları yaparak, hindileri, tavukları yürüterek, rakiplerini coşturup şampiyonluğu kaybetmişti. Size tavsiyem, bunlardan ders almanızdır...
Ucuz şovların arkasına sığınmayın
ÖNCEKİ yazılarımda da belirttiğim gibi iddialı söylem ve sloganlar, iyi, eksiksiz ve paralı kulüplerde yapılır. Erken başlatılacak şovlar, çok ağır bir şekilde ters tepebilir. Hiç olmazsa Galatasaray Başkanı’nın bu ucuz şovlardan uzak durup sükunetini koruması gerekir.
Türkiye gerçeği ve Haluk Çubukçu
VESTEL Manisaspor Başkanı Haluk Çubukçu’yu yakından takip ediyorum. Seri mağlubiyetlerinde maçların sonunda, saha içinde aleyhlerine verilen kararlar olsa dahi, her seferinde, kabahatin kendilerinde olduğu yolundaki ifadeleri, maalesef kimsenin dikkatini çekmedi ve takdir görmedi. (Onun bu davranışını saygıyla karşılıyorum.)
Kimse ne televizyonlarda ne de gazetelerde bu konuya temas etti. Bir kere daha anlaşıldı ki, bizim ülkemizde bu tür demeçler prim yapmıyor. Merakım şu... Haluk Çubukçu, acaba ne zaman Türkiye şartlarına dönecek? Çünkü bugüne kadar biz ne yöneticiler gördük.
Fair-Play anlayışıyla konuşan, kibar olmaya çalışan ve sakin (!) görünen... Ama onlar da sıkıştıklarında kendi leyhlerine slogan oluşturdular.
Federasyonu, hakemleri, saha ve hava şartlarını bahane ettiler. Oynanmamış maçları kazanmış gibi hesapladılar. Ve bir çuval inciri berbat ettiler..