Erdinç Çelikkan

Bir EKK daha var…

31 Mayıs 2012
Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) hafta başında yeni Türk Ticaret Kanunu’nu (TTK) masaya yatırdı. Daha önce de sizinle paylaştığım yeni TTK’da yapılacak düzenlemelere henüz son şeklinin verilmediği söylenebilir.

EKK üyesi bakanlar pazartesi günü yapılan toplantıda gecenin bir yarısına kadar yasada yapılacak rötuşlar konusunda görüş alışverişinde bulundu. EKK’da işadamlarının yasayla ilgili getirdiği öneriler bakanlar tarafından titizlikle incelendi. Hükümet, bugünlerde yeni TTK’yı “hayatla örtüştürmek için” çalışıyor. Bu nedenle de herkesi ortak bir noktada buluşturacak bir metin üzerinde çalışılıyor.

İki arada bir derede

Buradan hareketle son yapılan EKK’da ele alınan konu başlıklarını göz önüne aldığımızda işadamlarını rahatlatacak kararların alındığı söylenebilir. Ancak hala yasada bazı rötuşların yapılacağını da göz ardı etmemek gerekir. Şimdi tüm iş dünyasının gözü hafta başında yapılacak yeni EKK toplantısına çevrilmiş durumda. Bu toplantıda geçen hafta süre darlığından konuşulmayan konuların masaya yatırılması bekleniyor. EKK üyesi bakanların tam kadro katılacağı toplantıdan çıkacak taslak da önümüzdeki günlerde Meclis’te grubu bulunan partilere sunulacak.
Şimdi gelelim madalyonun diğer yüzüne… Bu yasanın yaklaşık 1.5 yıl önce Meclis’ten geçtiğini hatırlatmak isterim. Bu süre içinde belki de hiç konuşulmayan yeni TTK için son günlerde herkesin görüş belirttiğini hepimiz az çok görüyoruz. Bunu daha önce tartışmak gerekirken 1 Temmuz’a sayılı günler kala bu panik niye? İşte yasanın muhatabı olan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı da şu sözleriyle bu sorunun cevabını veriyor aslında:

Bakanın verdiği yanıt

“Biz alışkanlıklarımızdan kolay kolay vazgeçmeyiz. Statükocuyuz, ticaret erbabının da alıştığı bir düzen var. Kimse açıp bu kanunun kitabına bakmadı. Ama ‘şunu yaparsan hapistesin’ falan deyince salonlar tıka basa dolmaya başladı. Bu yasayı kimisi okuyarak kimisi de okumadan eleştirdi. Sanki daha önce yasada yaptırım yokmuş gibi bir algı oluşturuldu.”
Yazıcı’nın dediği gibi alışkanlıklardan vazgeçmek zor, ama 50 yıllık bir yasada yapılacak değişime direnmek niye?

Fırsat bu fırsat

Yazının Devamını Oku

Seferberlikte başrol vatandaşın

3 Mayıs 2012
KAMUOYUNDA Afet Kanunu olarak bilinen düzenlemenin Meclis maratonu sürerken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da “çürük bina seferberliği” başlattı.

Başrolde vatandaşın oynayacağı seferberlik kapsamında ilk görüşmeler AKUT Başkanı Nasuh Mahruki ile yapıldı. Kamuoyuna da yansıyan temaslar sonunda Mahruki’den olumlu yanıt alan bakanlık bu defa da seferberliğin vatandaş ayağını başlattı.

Herkes görevini yapsın

Ülke olarak hepimizi acıya boğan Marmara ve Van depremlerinin görüntüleri eşliğinde bir kamu spotu hazırlayan bakanlık, çürük binada oturan vatandaşa “Depremlere hazır bir Türkiye için el ele büyük dönüşüme gidelim” çağrısı yaptı. Kamu spotunda “Geçtiğimiz yüzyılda depreme dayanıksız binalar geride ağır faturalar ve derin acılar bıraktı. Can kayıplarının yanısıra ülke ekonomisi milyarlarca lira zarara uğradı” vurgusu yapıldı.
“Afete Dönüşüme Hazırlık Hareketi” başlığıyla hazırlanan kamu spotunda, riskli binaların yıkılması için herkesin elinden geleni yapması istendi.

Japonya gibi olur mu?

Bu kısa film televizyonlarda dönerken, dün de kabineden 7 bakanın katılımıyla Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu toplandı. Toplantıdan “2012, Türkiye’nin afet politikasında değişim yılı olacak” mesajı çıktı. Buradan hareketle hükümetin kanayan yara halini alan depremler konusunda elini taşın altına koyması büyük önem taşıyor.
Bu tarihi girişimin geri dönüşünü yine depremlerde büyük acılar yaşayan vatandaş verecek. Artık, “bana birşey olmaz” mantığıyla hareket etmek yerine “olası deprem riskine karşı” tüm toplumun aynı noktada buluşması da gerekiyor.  Çünkü ancak bu şekilde depremlerden sonra yaşadığımız acıların önüne geçebilir ve büyük depremlerden zararsız çıkan Japonya gibi olabiliriz.

Eleştiriye karşı ince rötuş

Yazının Devamını Oku

Uzmanların Anayasası

26 Nisan 2012
DERNEK çatısı altında buluşan Maliye Bakanlığı uzmanları şimdi de Anayasa’ya el attı.

Gençlerin oluşturduğu Maliye Uzmanları Derneği (MUD) “Anayasa’da bizim de payımız olsun” düşüncesiyle bir Anayasa Çalışma Grubu oluşturdu. Dernek yönetimi gençlerden oluştuğu için onlar kendilerine daha çok “80’liler grubu” diyor. İşte bugün size çoğunluğu 30’lu yaşlarında olan uzmanların bir süredir üzerinde kafa yorduğu Anayasa taslağından bahsedeceğim. Aslında hazırlıklar uzmanların “Bütçeyi yapan, kesin hesapları çıkaran ve vergiye kafa yoran bizlerin de Anayasa’da söz sahibi olması gerekiyor” düşüncesiyle başladı. Kısa sürede “çorbada tuzumuz olsun” diyerek kolları sıvayan birçok uzman bürokrattan öneriler geldi.

Anayasa’nın ekonomik yüzü

Çalışmanın ayrıntılara boğulmasını engellemek amacıyla gelen öneriler sadeleştirilerek taslak 15-20 maddeye indirildi. Maliyecilerin ana hatlarıyla hazırladıkları Anayasa taslağında mali hükümlerin yanı sıra devlet memurlarını ilgilendiren talepler yer aldı. Taslağın yapımı sırasında Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Müsteşar Naci Ağbal’dan da görüşler alındı. Çalışmaya nihayet MUD’un önceki gün yaptığı toplantıda son şekli verildi. MUD Başkanı Mücahit Civriz, önümüzdeki birkaç gün içinde Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e sunulması beklenen taslağı alanında uzman kişilerin hazırladığını söyledi. “Çalışmayı kısa sürede açıklayacağız” diyen MUD’un genç başkanı Civriz, taslakla ilgili düşüncelerini şu sözlerle sürdürdü:

Taslakta katkımız olsun

“Derneğin kuruluş sürecini tamamladıktan sonra Anayasa sürecine giriştik. Yeni Anayasa’da yer alması gereken mali hükümler ve diğer başlıklı şeklinde bir Anayasa Çalışma Grubu oluşturduk. Onu da çok kısa süre içinde kamuoyuyla paylaşacağız. Biz artık özlük haklarımızla gündeme gelmek istemiyoruz. Anayasa gibi iyi, etkili ve güzel çalışmalarla yer almak istiyoruz. En önemli argümanımız Anayasa çalışması ve çözüm önerilerimizle gündemde olmayı düşünüyoruz.

Maliye’nin sesi oldular

Anayasa taslağını bakanlık bünyesindeki 500 üye içerisinde hukuka özel ilgi duyan, kesin hesap ve bütçe döneminde ciddi çalışma yapan arkadaşlarımız hazırladı. 15-20 maddelik mali hükümleri kapsayan ve devlet memurlarına ilişkin veriler de yer alıyor. Onu da çok kısa süre içinde açıklayacağız. 1 Mayıs’a kadar komisyon, önerileri alacak ve yazım çalışmalarına başlanacak. Taslağa son şeklini verdik, üst yönetimle tekrar görüşüp ortak noktaları yakalayarak çalışmayı tamamlayacağız. Onların da olumlu desteği var.”

Yazının Devamını Oku

Teşvikte “kırmızı hat”

12 Nisan 2012
İŞ dünyasının umutla beklediği yeni teşvik sistemi nihayet açıklandı.

Bürokratların aylar süren emeğini yansıtan teşvik sisteminde Ankara, haritanın “kırmızı bölgesinde” yer aldı. Kırmızı bölge, sanayisi en çok gelişen illeri ifade ediyor. Bugünlerde ise Ankara’nın teşvik pastasından nasıl pay alacağı konuşuluyor.

2013 sonuna kadar uygulamada kalacak olan teşvik sisteminin Ankara’ya ne gibi fırsatlar yaratacağı tartışılır. Çünkü, bir süredir yatırımların Ankara’nın komşusu Çankırı, Kırıkkale ve Aksaray gibi illere kayacağı konuşuluyor. Bu görüş, gelişmemiş illere verilen yatırım teşviklerine bakıldığında gerçekçi görünüyor. Ancak, bu noktada Çankırı ve Kırıkkale’ye göre lojistik bakımdan Ankara’nın avantajını da gözardı etmemek gerekiyor.

ANKARA GERİYE DÜŞER

Tusaş, Havelsan, Aselsan ve Roketsan gibi büyük savunma firmalarına ev sahipliği yapan Ankara’nın savunma ve havacılık üssü olma hedefini gözönüne aldığımızda teşviklerin bu sinerjiyi olumsuz etkileyeceğini düşünüyorum. Başkent’in aynı zamanda sağlık ve turizmde de potansiyelini harekete geçirmek için çalışmalar yürütülüyor. Bu şehirde yaşayan herkes, yürütülen çalışmaların olumlu sonuçlarını görmeyi arzu eder. Ancak, 6 Nisan’da açıklanan teşvik sisteminin “kırmızı hatta” yer alan Ankara’yı öksüz bıraktığı kesin. Birçok kişiye göre Ankara’nın yeni teşvik paketi nedeniyle dördüncü ve üçünce bölgede sıralanan komşularıyla rekabette geriye düşeceği en çok konuşulan konuların başında geliyor.

Ankara’da fırsatlar var


TEŞVİKLERİN açıklandığı gün ABD Ticaret Bakan Yardımcısı Michael Camunez de Ankara’da temaslarda bulundu. Teşvik sisteminin açıklanmasından saatler önce ekonomi muhabirleriyle buluşan Camunez’in şu sözleri Ankara’nın koyduğu hedef bakımından önemliydi:

Yazının Devamını Oku

BDDK muamması

6 Nisan 2012
2003’ten beri görevde bulunan BDDK Başkanı Tevfik Bilgin’in görev süresinin sona ermesine artık günler kaldı. Bir süredir veda turlarına çıkan ve odasını boşalttığı konuşulan Bilgin’in görev süresiyle ilgili Ankara kulislerindeki tartışmalar da gün geçtikçe alevleniyor. BDDK Başkanı’nın görev süresini 6 yıldan 5 yıla indiren ve yeniden seçilmesini öngören düzenleme ise Meclis’te hala yasalaşmayı bekliyor.

Teklifin Meclis’ten geçmesi halinde BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, görevine devam edebilecek. Zaten bankacıların da mesafeli duruşu ve kurduğu yakın ilişkiler nedeniyle Bilgin’den yana olduğu uzun süredir konuşuluyor.
En kuvvetli aday
Bilgin’le ilgili bu gelişmeler yaşanırken, diğer tarafta da “Düzenleme yasalaşmazsa BDDK’nın yeni başkanı kim olur?” sorusunun yanıtı aranıyor. Kulislerde Bilgin’in koltuğu için en kuvvetli aday olarak BDDK İkinci Başkanı Mutalip Ünal’ın adı geçiyor.
Başbakan Tayyip Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen ve sektörde söz sahibi isimlerden kabul edilen Ünal’ın BDDK Başkanlığı’na yakın olduğu belirtiliyor.
Yılan hikayesi
Meclis’te bekleyen düzenleme geçen ay görev süresi dolan TMSF Başkanı Şakir Ercan Gül’ü de ilgilendiriyor. Gül’ün koltuğuna yaklaşık bir aydır İkinci Başkan Abdullah Demiröz vekalet ediyor. Özellikle bankacıların merakla beklediği “atama muammasının” sektördeki belirsizliğin giderilmesi açısından bir an önce çözülmesi gerekiyor. Yoğun günler geçiren Meclis’teki düzenleme kabul edilene kadar, yılan hikayesine dönen tartışmalar da çok su kaldıracak gibi görünüyor.

Ne yardan ne serden...

HAYATIMIZIN vazgeçilmezleri arasına giren kredi kartları en çok şikayet ettiğimiz konuların da başında geldi. “Ne yardan geçerim ne serden” misali, her yıl milyonlarca liralık harcama yaptığımız kredi kartları 2011 yılında BDDK’ya yapılan şikayetlerde ilk sıraya oturdu. Son yıllarda bankalarla vatandaş arasında en büyük sorun kaynağı olan kredi kartları için geçen sene 2 bin 293 şikayet yapıldı. 2010 yılında BDDK’ya yapılan şikayet başvurularının yüzde 27,7'sini kredi kartları oluşturdu. Bu oran 2011’de 23.2’ye düştü.

Yazının Devamını Oku

Bir ileri bir geri

30 Mart 2012
BAŞKENT’te yine “bir ileri bir geri” tartışmasını yaşamaya başladık.

Enerjiden tasarruf uğruna Türkiye, her yıl saatlerini bir kez geri, bir kez de ileri alıyor. Bu eziyet ise yaz ve kış saati olarak tanımlanıyor. İster istemez enerji tasarrufu uğruna saatlerle oynadığımız günün sabahı da başta öğrenciler ve memurlar olmak üzere herkes sıkıntı yaşıyor. Şikayetleri en aza indirmek için uygulamada hafta sonu tercih ediliyor. Malum, 25 Mart’ta yine zamandan geri kalmamak için saatlerimizi bir saat ileri aldık.
Yaşanan tartışmalar biraz durulsa da çözüm için harekete geçen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı “ileri, geri karmaşasını” bitirecek yeni uygulama üzerinde çalışıyor.
AB ile nasıl çözülecek?
Bakanlık bürokratlarının yaz saatinin sürekli olmasıyla ilgili hummalı çalışması Bakanlar Kurulu’nda da kabul edilirse Mart 2013’te saatleri son kez ileri alarak bu dertten kurtulacağız. Bu tarihten sonra da artık yaz ve kış saati uygulaması yapılmaycak. Ancak bunun da yeni sorunları beraberinde getireceği konuşuluyor. Tartışmalar AB ile yaşanacak zaman farkının nasıl çözüleceği noktasında düğümleniyor.
Çünkü geçmişte aynı konu yine gündeme gelmiş, Dışişleri Bakanlığı’nın AB ile uyumu gerekçe göstererek buna karşı çıktığı iddiası ortaya atılmıştı. Şimdi bakanlığın yaptığı çalışma üzerinden Bakanlar Kurulu, sürekli yaz saatinin toplumu nasıl etkileyeceğini tartışacak. Eğer bir problem yaşanmayacağına karar verilirse Mart 2013’te toplum olarak artık “bir ileri bir geri” yapmaktan kurtulacağız. Siyasilerin de sıcak baktığı düzenleme hayata geçtiğinde artık hep yaz saatinde kalmış olacağız.

Montesquieu’lu hak arayışı

MUHASEBE Denetmenleri Derneği, geçenlerde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten 659 Sayılı KHK’da değişiklik talebinde bulundu. İşin ilginç yanı talebin Fransız düşünür Montesquieu ve Yunan filozofu Herakleitos’tan alıntılar yapılarak seslendirilmesiydi. Muhasebe Denetmenleri Derneği Başkanı Ziya Kapusuz imzasıyla yayınlanan yazıda 659 sayılı KHK’nın yayınlandığı tarihten beri haksızlıklar içerdiği savunuldu.

Yazının Devamını Oku

Konferansın sürprizi oldu

23 Mart 2012
BOTAŞ Genel Müdürü Fazıl Şenel, önceki gün uzun süredir beklendiği gibi görevden alındı. Şenel’le ilgili Resmi Gazete’de yayınlanan kararda “Şenel’in başka bir göreve atanmak üzere bu görevinden alınması uygun görüldü” denildi.

Bu, enerji sektörüne yakın olanlar açısından sürpriz olmasa da kararın Uluslararası Petrol ve Gaz Konferansı’nın olduğu güne denk gelmesi herkesi şaşırttı. Şenel’in göreve geldiği 2010 yılından beri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’la “yıldızının barışmadığı” konuşuluyordu. Öyle ki Şenel, görevden alınmasaydı önceki gün açılışı yapılan konferansta Bakan Yıldız’la aynı masada konuşma yapacaktı. Bu gerçekleşmeyince toplantı salonunda enerji sektörü, salon dışında da Şenel’in görevden alınması konuşuldu.
Ser verdi sır vermedi
Hatta sabah saatlerinde başlayan toplantıya katılan bazı isimlerin gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanan Şenel kararnamesinden bile haberinin olmadığı ortaya çıktı.
Toplantı için hazırlanan basın bülteninde ve katılımcı kitapçığında Şenel’le ilgili bilgilere yer verilmesi de ilginç bir durum oluşturdu. Yıldız, Şenel’in halefi olacak isimle ilgili ser verip sır vermezken, kulislerde BOTAŞ’ın başına EPDK’dan bir ismin atanacağı konuşuluyor. Hakkındaki tartışmalar şimdilik başka bir boyuta taşınan Şenel’in ise yine üst düzey bir göreve getirileceği ifade ediliyor.

“Deprem dede” depremi anlatacak

KENTSEL dönüşüm için sivil toplumun desteğine ihtiyaç duyan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tanıtım atağı başlatıyor. Depremde birçok hayat kurtaran AKUT Başkanı Nusuh Mahruki ile görüşmeler sürerken, hazırlanacak kamu spotunda deprem dede Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara’nın oynaması için görüşmeler başladı. Çalışmalar Türkiye’yi yasa boğan Van depreminden sonra Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın talimatıyla başladı.
Bu kapsamda kolları sıvayan Bayraktar, ilk olarak Marmara depreminde birçok hayat kurtaran Mahruki ile görüştü. Bayraktar, Mahruki’den “Dönüşüm konusunda elimizden gelen ne varsa yapmaya hazırız” sözünü aldı. Bayraktar’ın önümüzdeki günlerde ise çocukların “deprem dede” olarak tanıdığı Işıkara ile temasa geçeceğini öğrendim. Görüşmeler olumlu sonuçlanırsa Işıkara, deprem için hazırlanacak kamu spotunda rol alacak. O zaman depremlerden sonra “ah” “vah” çekmek yerine “artık deprem öldürmüyor” demeyi öğreniriz belki de...

Yazının Devamını Oku

Kadınları üzen tablo

16 Mart 2012
GEÇEN hafta malum 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladık.

“Sizi unutmadık” demek adına onlara güzel sözlerle süslenmiş çiçekler aldık. Belki de tüm bunları onları unuttuğumuz günlerin vicdan azabıyla yaptık. Bu anlamlı günde en fazla büyük bir toplumsal sorun haline gelen kadına yönelik şiddeti tartıştık. Meclis’ten “kadınlara 8 Mart hediyesi” olarak şiddeti önleyecek önemli bir yasa çıkardık. Ama tüm bunları yaparken birşeyi unuttuk.

Bürokraside yoklar

Güzel sözlerle süslenen çiçeklerle kutladığımız kadınlara ne bürokraside ne sosyal yaşamda yer verdik. Gelin bürokraside yaşanan “erkek egemen” yapıyı anlatmak için biraz rakamların dilinden konuşalım. Mesela, 31 milletvekiliyle temsil edilen Ankara, sadece 7 kadın vekil çıkardı. Bu arada Ankara’da kadın sayısının erkek sayısını geçtiğini söylemeliyim. 
1 milyon 1654 bin erkeğin çalıştığı kamuda ise kadın çalışan sayısı 653 binde kaldı. Üst düzey yönetici sayısında da erkekler kadınları solladı. 26 bakan arasında sadece bir kadın bakan bulunurken, bütün bakanlıklarda bir tane bile kadın müsteşar yer almadı.

Gelenek bozulmasın

Bu rakamlar da gösteriyor ki Türkiye nüfusunun yüzde 49.7’sini oluşturan kadınlar, maalesef bürokraside bu oranın çok altında istihdam ediliyor. Milletin temsil edildiği 550 sandalyeli Meclis’te bile sadece 78 kadın milletvekili yer alıyor.
Nereden bakarsanız bakın kadınları üzen bu tablo değişmiyor. Birçok zorluğa katlanan kadına hakettiği değeri vremeyen ve onları her alanda unutan bir toplumun Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamasındaki ironiyi de şimdi varın siz düşünün. Ama biz dünyaya uyup 8 Mart’ı kutlamaya devam edelim, hiç olmazsa gelenek bozulmasın.

Teşvikten sonra mı açıklanacak?

Yazının Devamını Oku