AKP Hükümeti özellikle de ekonomi yöneticileri, yalnız kaldıklarında herhalde, yağmur duası gibi, "uluslar arası likidite duası" ediyorlardır.
Öyle ya, nisanda cumhurbaşkanlığı seçimi dönemi başlıyor, daha sonra genel seçimler geliyor. Zaten bir sürü iç risk varken bir de uluslararası likidite kesilirse, AKP’nin oylarının olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olacak.
İşte bu nedenle, yatıp kalkıp "uluslararası likiditenin bu günkü canlı seviyesi devam etsin, kesilmesin" diye dua etmeleri de çok normal.
İşin şakası bir yana, piyasalar da ekonomi yönetimi de, gözlerini tümüyle uluslararası likiditeye, özellikle de Japonya’nın ekonomik durumu, faiz artırımı ve para birimi Japon Yeni’nin değer kazanıp kazanmayacağına çevirmişler, çok yakından izliyorlar.
Japonya’da faizlerin artırılmasının likiditeyi nasıl etkileyeceği üzerine spekülasyonlar başladı ve bundan sonra, hiç şüpheniz olmasın, daha bir süre konuşulacak. Çünkü uluslararası likiditede, Japonya’nın ihraç ettiği para belirleyici konumda ve olası gelişmeler uluslararası likidite ve bu likiditeden en fazla yararlanan gelişmekte olan ülkeleri yakından ilgilendiriyor.
Kısa döneme ilişkin çeşitli spekülasyonlar yapılıyor ama Deutche Bank’ın bu hafta çıkan bir araştırmasında, daha makro bir yaklaşım benimsenmiş. Özetle denen şu ki; Japonya’daki fazla paranın alınıp gelişmekte olan ülkelere yönlendirilmesi ve buradan çok yüksek kárlar elde edilmesi biçiminde özetlenecek bu akım, artık sürdürülemez noktalara geliyor. Deutche Bank böyle nitelemiyor ama görünen o ki; "Uluslararası saadet zinciri" diye adlandırabileceğimiz, gelişmekte olan ülkelere yarayan uluslararası likiditenin mevcut seyrinin böyle devam etmesi artık çok zor. Bu akımı yönetenlerin yani uluslararası banka ve aracı kurumların bu işten çok para kazandığı ortada ama artık bunun sonuna doğru gelindiği söylenmeye çalışılıyor.
MERKEZ MÜDAHALE ETMİYOR
Türkiye, bu saadet zincirinden en fazla faydalanan ülkelerden biri. Cari açık çok fazla olduğu için, zaman zaman bu likidite kesilip, toparlanmak için geri çekildiğinde epey dalgalanma yaşıyor ama sonradan akım alevlenip yeniden ortalığı toz pembe bir hale getiriveriyor.
Dün de yine, bu akımın canlanması nedeniyle, dolar kuru 1.40’ın altına indi. Bu seviyeye gelince Merkez Bankası’nın müdahalesini bekleyen piyasa, artık, "Merkez’in bunun önünde duramayacağını görüp, daha fazla giriş olmaması nedeniyle" mümkün olduğunca müdahaleden çekinmesini de, doğal karşılamaya başladı. Zaten çok da aşağı inmeyeceğini söyleyip, Merkez’in ileride gelecek bir dalgadan çekindiğini, bu nedenle sonradan faiz artırmak ve dolar satmak zorunda kalmamak için bu konuda da temkinli davrandığını söylüyorlar. Yani herkes özellikle de uluslararası ve ulusal finans piyasaları bu uluslararası saadet zincirinden pay aldıkları için, hallerinden çok memnunlar.
Ama bir yandan da korku bacayı sarmaya başladı. Bir geri dönüş anını herkes daha önceden görmek, buna göre pozisyon almak, bir de buradan para kazanmak istiyor.
Bu çok doğal. Doğal olmayan ise siyasetçilerin, bu akımı fırsat bilip, "aksayan yönleri düzeltip kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratmak olduğunu" görememeleri...
Bu nedenle ekonomiden siyasetçinin elini çekmesi gerektiğini, uzun dönemli ekonomik istikrar ve demokrasi için bunun gerektiğini söyleyip duruyoruz ama nafile...
SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN: Günlük koşuşturma, iş hırsı, vahşi rekabet veya adına ne derseniz deyin, gün geçtikçe duygularımızı törpüleyip insan yönümüzü köreltiyoruz. Siyasetin, ekonominin, işin, tüm uğraşların aslında insan için olduğunu unutuyoruz. Adına statü deyip, kariyer deyip ya da başka gerekçeler üretip, sevgiye kendimizi kapatıyoruz. Böylece mutsuz insanlar kitlesi oluşuyor. Halbuki "gönül gözü"yle baktığımız takdirde her şeyin daha canlı, renkli, coşkulu, heyecanlı olduğunu, yani insana yaşadığını hissettirdiğini de biliyoruz. İnsan olduğunu unutarak yaşamayı seçenlerin çocuğuna, ailesine, çevresine, ülkesine, dünyaya yararı, daha mutlu bir yaşama katkısı ne kadar olabilir? Hayata sevgiyle bakmaya çalışan, sevgiden korkmayan, kendisini sevgiye kapatmayan herkesi kutluyorum.