Yerlilerin bir süredir sıkı durmaya çalıştığı, temkinli tutum takındığı gözlenirken, yabancılar uluslar arası likiditedeki bolluk nedeniyle girişlerini artırmaya devam ettiler. Başbakanın bile artık çıkıp seviye vermeye başladığı Borsa’da yabancıların payı rekor seviyelere ulaşmaya başladı.
Ancak son günlerde yabancılardan da, yavaş yavaş, "temkinli tutum izlemek gerektiği" gibi sesler gelmeye başladı. Hırant Dink cinayeti, ardından gelen tepkiler ve futbol sahalarındaki siyasi eylemlerin, "yabancıların temkinli olma ihtiyacı"nı artırdığını düşünüyoruz.
Alman Dresdnerbank’ın bu hafta yayımlanan "Dresdner Kleinwort" adlı raporu, Türkiye’deki seçimlerin hem siyasi gerginlik, hem de ekonomik etkileri açısından detaylı bir değerlendirmesine yer veriyordu.
Raporda "Türkiye’de bu yıl yaşanacak seçimler nedeniyle mali politikanın gevşeyeceği ve reformların yavaşlayacağı" tahminine yer veriliyor. Buna karşılık Merkez Bankası’nın enflasyonu kontrol etmek için, ekonomi yavaşlasa bile "güçlü bir YTL"isteyeceği belirtiliyor.
"Sıkı politikalara ve yabancı sermayenin artmasına rağmen Türk ekonomisi bölgesel ve jeopolitik risklere karşı korunmasız olacak"denilen raporda, ülke içinde ekonomide varolan olumlu görünüm ile ilgili ana risk "seçimler"olarak kaydediliyor. Mali politika çatısı güçlü olduğu hatırlatılan raporda buna rağmen, fiyat istikrarının korunamayacağı ve cari açığın artmaya devam edeceği beklentisi de ifade ediliyor.
Türkiye’nin cari açığının 2006 yılında 29.9 milyar dolara ulaştığı, GSYİH’sının yüzde 8.5’i oranına yükselen bu açığın " bugüne kadarki en yüksek oranda açık" olduğu kaydedilen raporda, bu artışta petrol fiyatlarındaki artışın etkili olduğu, 2.9 milyar dolarlık yıllık petrol ürünleri gelirine karşılık, 16 milyar dolarlık ithalat faturasının ortaya çıktığı belirtiliyor. Ancak hemen ardından "Petrol fiyatlarının düşmesine rağmen, ticarete bağlı olarak cari açık artmaya devam edecek" saptamasına yer verilerek, bu cari açığın mutlaka finanse edilmesi gereğine de özellikle işaret ediliyor.
2007 RİSKLİ
"Türk iş dünyası için 2007 yılı riskli olacak ancak orta vadeli görünüm olumlu" denilen raporda, bu yılın Türkiye açısından "politik tansiyonun ve jeopolitik risklerin yükseldiği" bir yıl olacağı ve bu durumun makroekonomik istikrarı da etkileyeceği saptamasına yer veriliyor.
Politik durumun ancak bu yılın sonunda stabilize olabileceği kaydedilen Raporda, makro ekonomi çatısının hala güçlü olmasına rağmen özellikle fiyat istikrarının korunmasında zorlanılacak bir yıl olacağı kaydediliyor. Bu arada enflasyonla mücadelenin Merkez Bankası’nın istediği oranda gerçekleşemeyeceğinin de altı çiziliyor.
Raporda. "Seçimlere doğru mali hareketlerde ihtiyat gerekli olacak. Borç oranının düşüşü sevindirici ancak seçim yılı olması nedeniyle dikkatli olunması gerek" değerlendirmesine yer veriliyor. Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinin 2007 yılı sonu veya 2008 başında uzlaşma tabanına gelebileceği, teknik başlıkların görüşmelerinin sürecin nasıl gelişeceği yönünde fikir verebileceği kaydedilerek, Türkiye’nin AB kulübüne katılım konusunda ’hücum’sergilemediğinin yani koşa koşa girme yönünde eğilimi olmadığının gözlendiği kaydediliyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili Başbakan Tayyip Erdoğan’ın aday olması, ya da Abdullah Gül dahil yeni ılımlı bir aday belirlenmesi yönündeki senaryoların ve bunun ardından erken seçim ihtimallerinin de incelendiği raporda, "Ilımlı AKP seçeneğinin daha tercih edilir bir senaryo olacağı görüşündeyiz" deniyor.
Yani bu rapora bakarak "Yabancıların da Erdoğan’ın Başbakanlıkta kalmasını istediğini" söylesek pek yanlış olmayacak. Biraz da belki, yerli işadamları gibi, bir umudu söylüyorlar... Raporu kendileri de "İki önemli seçimin yaşanacak olması nedeniyle bu yılın makroekonomik reformlar ve politikalar için kayıp yıl olmasından endişe ediliyor"sözleriyle özetlemişler.
Sıcak para bu kadar bollaşmışken, riskleri saymaya başlamaları, bize ilginç geldi...