ULUSAL program için uzun süredir devam eden çalışmalar tamamlandı ve nihai metin Başbakanlığa sunuldu. Bu metnin en önemli özelliği sivil toplum örgütlerinin yoğun katılımıyla, hazırlanmış olması. Bakanlar Kurulu'nun bu metni yakında görüşecek.
'Türkiye'nin AB yolunda atacağı adımlar, vatandaşlarımızın doğrudan doğruya daha gelişmiş demokrasi ve hukuk değerleri içinde yaşamlarını sürdürmeleri ve daha iyi ekonomik ve toplumsal şartlara sahip olmalarının hızlandırılmasına yönelik adımlardır. Bu nedenledir ki; Türkiye tam üyelik müzakerelerine biran önce başlayabilmek ve AB'nin genişleme dinamiğinde yeralmak için üzerine düşen yükümlülükleri, Cumhuriyetimizin temel ilkelerive Atatürk'ün mirasına sahip çıkacak bir anlayışla, süratle yerine getirmek azminde ve kararlılığındadır. Ulusal programla ortaya konan yükümlülüklerimiz, Türk halkının benimsediği bu yaklaşımı yansıtmaktadır'
Bu paragraf, toplam 870 sayfalık programın Giriş bölümünün son paragrafı. Türk halkının ne kadarı destekler bilmiyoruz ama bu sözleri Hükümet veriyor.
Ulusal programın siyasi bölümü çok konuşuldu. Programın ağırlığı ekonomide. Ekonomik sözler ise IMF'le uygulanan ekonomik programın devamı niteliğinde. Hatta buna açıkca atıfta bulunularak, '2002-2004 dönemini kapsayan ve IMF ve Dünya Bankası ile birlikte yürütülen ekonomik reform programı güçlendirilerek kararlı bir şekilde uygulanmaya devam edilecektir. Bu programda öngörülen politikalar, sekizinci 5. yıllık kalkınma planı, Ulusal program ve katılım öncesi ekonomik program ile uyumlu olup Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde gerekli dönüşümlerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır' deniliyor.
BAĞIMSIZ KURUL SÖZÜ
Yani, başta Başbakan olmak üzere bakanların, 'hemen kurtulmak istediklerini' söyledikleri, 2004 yılı sonuna kadar sürecek IMF programının, 'güçlendirilerek ve kararlı bir biçimde sürdürüleceği' konusunda AB'ye de söz veriliyor.
Ekonomik sözler içinde, AKP'nin şimdiye kadar uygulanmasına karşı çıktığı, ya da kerhen uyguladıklarını açıkca gösterdikleri bir çok ilke var. Bunlardan biri Merkez Bankası bağımsızlığı. Yasal bağımsızlığın, giderek güçlendirileceği yazıyor.
Mali disiplininin sürmesi,özelleştirme ile kamunun rolünün azaltılması, dalgalı kura devam edilmesi, yapısal reformların sürdürülmesi gibi, mevcut programın devamını öngören bir çok unsur var. Önemli gördüklerimden biri de metinde şöyle yeralıyor:
'Orta vadede düzenleyici kurumlar vasıtasıyla verimliliğin, ürün çeşitliliğinin, hizmet kalitesinin, rekabet gücünün ve yeniliklerin artırılması hedeflerinin yanısıra, tekelci piyasa yapısının kırılmasıyla fiyat oluşumunun piyasa dinamiklerine bırakılması, pazara girişin ve ortak tüketimin düzenlenmesi ve yasaklanmış davranışların kontrolü amaçlanmaktadır. Önümüzdeki dönemde uluslar arası normlara uygun bir şekilde düzenleyici kurumların bağımsızlıkları korunarak şeffaflık ve hesap verebilirlikleri artırılacaktır'
Şimdi, AKP iktidarı, bu ilkeleri benimsemiş bir parti mi.?
Eğer öyleyse AKP yönetimi, Başbakan, bağımsız kurumlar çerçeve yasası TBMM'den geçirilirken son anda, tüm bağımsız kurum yönetimlerinin değişeceği maddesinin yasaya ekleneceği söylentilerinin hemen yalanlaması gerekmez mi?
Eğer gerçekten bu ilkeler benimseniyorsa, daha dün Başbakan Erdoğan, bağımsız enerji kurumunun aldığı enerji kaybı nedeniyle illere farklı fiyat uygulaması için, nasıl oluyor da 'Sözünü veriyorum. Kesinlikle böyle bir şey olmayacaktır. Bakanlar Kurulumuzdan böyle bir şey geçmez' diyebiliyor. Peki bunu kim ödeyecek?
Siz AB'ye verilen sözler konusunda AKP'nin samimiyetine inanıyor musunuz?