TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın önceki gün NTV’de Servet Yıldırım’ın sorularını yanıtlarken söyledikleri, bizce üzerinde çok daha önemle durulması gereken sözler.
Her şeyden önce söylediklerinin "kurumsal görüş" olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Yani hükümet üyelerinin daha önce Genelkurmay Başkanı’nın bazı sözleri için yaptıkları "şahsi düşüncesidir" savunmasını, bu demeç için yapacaklarını tahmin etmiyoruz.
Peki, Başbakan Tayyip Erdoğan, TÜSİAD’ın bu sözlerini nasıl algılamıştır derseniz, şu anda bilmiyoruz. Adaylık kararıyla bu sorunun yanıtını da almış olacağız.
Peki, TÜSİAD niye böyle bir çıkış yaptı?
Bizce bu çıkışın ardında yatan, aynen Ankara mitingindeki gibi, sonuçta "rejim" kaygısı...
Arzuhan Doğan Yalçındağ, bu mitingin dikkate alınması gerektiğini belirterek, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmamasını istedi. Hatta bir adım ileri gidip, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymayacağını düşündüğünü de ifade etti.
Dediğimiz gibi; aday olup olmayacağını, birkaç gün içinde anlayacağız ama bu sözlerin hangi kaygılarla söylendiği bizce çok daha önemli.
Bizce TÜSİAD’ı korkutan şey toplumsal gerginliğin, Erdoğan’ın aday olması halinde iyice artması. Tabii ki Erdoğan’ın liderliğinde AKP hükümeti döneminde sağlanan ekonomik ve siyasi istikrar, sermaye kesiminin devam etmesini istediği bir süreç.
Ama görüştüğümüz sermaye kesimi temsilcileri bir süredir, asıl olarak "toplumsal gerginliğin artmaması için denge kurulması gerektiği" üzerinde duruyorlar. Yani Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına çıkması ardından yine AKP’nin tek parti iktidarı, artık sermaye kesimini de korkutur bir senaryo haline geldi.
Bu korkunun içinde, AKP’nin kendi zenginlerini yaratma çabası ve bu nedenle pastadan mevcut sermayenin aldığı payın azalması var mıdır? Elbette böyle bir kaygı da vardır ve sermaye kesimi, mevcut konumlarını sürdürmek isteyeceklerdir.
Ama bizce asıl kaygı pastadan alınan payın azalması değil, toplumsal gerginliğin artması ve bunun siyasi ve ekonomik istikrarı bozması. Sonuç olarak da rejimi tehdit etmesi....
Unutmayalım ki; istikrarın bozulmasından en fazla zarar görecek olan kesim, doğal olarak sermaye kesimidir. Bu nedenle de TÜSİAD’ın kaygısına, bu çıkışına hak vermek gerekir.
KOALİSYON HERKESİN DİLİNDE
Arzuhan Doğan Yalçındağ, koalisyondan da artık korkulmaması gerektiğini kaydetmiş. Birkaç aydır bu seçeneğin artık ciddi ciddi düşünülmesi gerektiğini söylüyor, özellikle sermaye kesiminden bu konuda tepkiler alıyorduk. Bizce bu noktaya gelinmiş olması, yani işadamlarının bile daha önce "işler yürümez" diye karşı çıktıkları koalisyon ihtimalini ciddi ciddi düşünmeye başlamaları, önemli bir aşamadır.
Çünkü artık siyasi iktidar dağılımında denge kurulması lazım. Ülkenin geleneksel dengeleri cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte bozulmuş oluyor. Hem de, bırakın kalabalığın kaç kişi olduğunu, ilk kez bir Cumhurbaşkanı adayı için "istemiyoruz" mitingi yapılıyor.
Bu korkunun gerçek olduğu, mitinge Erdoğan’ın adaylığına karşı olan herkesin gelmediği, bunun ciddi bir tepki olduğu gözden ırak tutulmamalı. "Rejim tehdidi"ni hastalıklı bir korku olarak gören bazı aydınlarımız da, çifte standart uygulamaktan, mitingi düzenleyen kuruluşun ideolojisine takılmadan, bu tepkiyi daha sağlıklı ve rasyonel değerlendirmeye çalışmalılar.
Bu korkuyu oluşturanın AKP ve Başbakan’ın kendisi olduğu gerçeğini gözardı etmemeliler.
Eğer bu 4 yılı aşkın sürede, AKP ve Erdoğan herkesi kavrayıcı bir tavır izleselerdi, rejim tehditi oluşturan sözler söylemeye devam etmeselerdi, bürokraside bu kadar kadrolaşmaya gitmeseler dolayısıyla "devlet ele geçiriliyor" dedirtmeselerdi, bu korku oluşmazdı.
İşte TÜSİAD da bütün bu sebeplerle siyasi iktidar dağılımında yeniden denge istiyor...
Bu dengenin bozulması, yeniden kurulamaması başlı başına istikrarsızlık demektir. Oluşacak istikrarsızlık da sermaye kesimi dahil, herkesi mağdur edecektir, unutmayalım...