Spekülatif atak altında

BAŞLIĞI bir bankacı arkadaşım verdi. Mevcut piyasa gelişmelerini tartışırken, “Son günlerde TL’nin spekülatif atak altında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi. Yabancı bankaların yaptığı bir spekülasyondan söz ediyordu...

Yabancıların TL ile oynayarak ciddi kar elde etmenin yolunu bulduğunu, “TL’yi savunacak bir merci bulunmadığı” için rahatlıkla spekülasyona girdiklerini kaydeden bankacı, risk iştahı düşüşünün fırsat olarak kullanıldığı görüşünde.

“Yabancıların cari açık sorununu bahane olarak kullandıklarını” kaydeden aynı bankacı, bunun cari açık sorunu olmadığı anlamına gelmediğini ama şimdi finanse edilebildiği için cari açığın büyük sorun olarak görülmediğini kaydetti. Finanse edilemediği dönem geldiğinde büyük sorun yaşanacağını kaydederek, son günlerde yabancıların cari açık sorunu adı altında spekülasyon yaptıklarını kaydeden bankacı, yabancıları caydıracak otorite bulunmadığını kaydetti. İlk aşamada dolar kurunun 1.67’ye daha sonra 1.70’e kadar çıkabileceğini söyledi.

“1.70’lere geldiğinde ne olacak?” diye sorduğumda ise yeniden bu seviyelerden bir giriş olabileceğini, piyasanın bunun beklediğini ifade etti.

Geri dönüş başladığında dolar kurunun nereye kadar ineceğinin bilinemediğini kaydeden bankacı, “örneğin Perşembe günü Yunanistan sorununun çözüldüğü anlaşılırsa, artık o zamandan sonra kurları yukarı itemezler, hatta bu noktadan sonra giriş başlayacağı için kurlar aşağı iner” tahmininde bulundu.

Bankacı arkadaşım tekrar giriş başladığında kurların nereye kadar ineceğini bilemiyor ama çok da aşağı gelmeyeceği tahmininde bulunuyor.

Aslına bakarsanız son 2.5-3 ay içerisinde kurlarda ciddi artışlar yani TL’nin değerinde ciddi bir erime yaşandığını görüyoruz. Nisan ayının 8’inde 1.50 olan dolar kuru dün 1.65’e dayandı, yani yüzde 10’yluk bir değer kaybı anlamına geliyor. Sepet bazında bakıldığında ise 1.8370’den 1.99’a gelmiş yani yüzde 8.5-9 oranında bir TL’nın değer kaybı anlamına geliyor.

GERGİNLİK VE BELİRSİZLİK YARATARAK YÖNETME...


3 ayda yüzde 10 değer kaybı aslında çok büyük bir oran. Eskiden olsa “Yüzde 10’luk devalüasyon” der, bunun enflasyona etkisini ciddi biçimde tartışırdık,
Kurlar kısa süre içinde geriye gelirse enflasyon üzerinde kalıcı bir etkisi olmaz ama şurasını söyleyelim ki; artık 1.50 düzeylerine geri gelmesi hiç beklenmiyor. Hatta şu andaki seviyesine bile inemeyeceğini söyleyenlerin sayısı fazla.

Bankacıların oluşturduğu kurlara ilişkin bu yeni beklentide Merkez Bankası’nın takındığı tutumun etkili olduğunu görüyoruz.

Yabancıların ya da yerli bankaların yaptığı spekülasyonu çok da yadırgamamak gerek. Bankacılar kârlarını maksimize etmek için bu tür spekülasyonları yaparlar ve oynanan oyunun içinde bu tür hareketler zaten vardır.

Önemli olan otoritelerin spekülasyonları gördüğü zaman buna müdahale etmesi, daha doğrusu spekülasyona izin verecek ortamı yaratmaması gerekir. Otorite dediğiniz de zaten budur, görevi bu işi yönetmektir.

Ancak Merkez Bankası’nın son dönemde daha çok seyirci rolünü tercih ettiğini, örneğin kurlara ilişkin Merkez’in attığı tek adımın, günlük döviz alım miktarını biraz azaltmak olduğunu, bunun de etkili olmadığını hatırlayalım...

Gözlemim o ki; siyaset nasıl sürekli kriz yaratılarak, gerginlik üzerinden yönetilmeye çalışılıyorsa, ekonomi de belirsizlik üzerinden yönetilmeye çalışılıyor. Bence bu tavrın sürekliliği olamaz. Gerginlik ve belirsizliğin yapıları ciddi biçimde zayıflatacağını, güçsüz bırakacağını unutmamak gerek...
Yazarın Tüm Yazıları