Şimşek, Merkez Bankası adaylarıyla konuşmuş, beğenmemiş
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
DEVLET Bakanı Mehmet Şimşek’in geçtiğimiz salı günü İstanbul’da, banka ve aracı kurum iktisatçılarıyla, sürpriz bir toplantı yaptığını öğrendik.
Şunu baştan söyleyelim ki; "İktisatçı Mehmet Şimşek" ile "Bakan Mehmet Şimşek" arasındaki fark giderek açılmaya, büyümeye devam başladı.
Haklı çıkışlarıyla övdüğümüz Mehmet Şimşek’in büyük bir hızla "klasik politikacı" olma yolunda ilerlediğini görmek, açıkcası beni çok üzüyor. Banka iktisatçılarının da, toplantıdan sonra benzer düşüncelere sahip olmaya başladığını söylemeliyiz. İktisatçılar en çok Merkez Bankası bağımsızlığı konusunda Bakan’ın söylediklerinden hayal kırıklığına uğramışlar.
Şimşek, kendisine boş olan Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı için isim önerilmediğini söylemişti. Bunun üzerine Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ise iki isim önerdiklerini, "atamanın bu kadar gecikmesinin de şık olmadığını" ifade etmişti.
İşte salı günü banka iktisatçılarıyla yapılan toplantıda Şimşek, iki isim önerildiğini kabul etmiş ama kendisini "Geçen bakandan bana kalan isimlerdi" diye savunmuş. Merkez Bankası’nın o bakana başka aday, bu bakana başka aday önermesi düşünülebilir mi? Tabi ki aynı isimlerde ısrar edecek ve atanmadığı için, o isimleri yeni bakana da önerecek...
Bakan Şimşek, meğerse, önerilen adaylardan birini "ekonomi açısından zayıf bulduğu" için konuşmaya bile değer bulmamış. Diğer adayla ise mülakat yaptığını ama Başkan Yardımcılığı için kendisini yeterli bulmadığını, sohbet ettiği iktisatçılara söylemiş.
Şimşek’ten beklenmeyecek bir hareket bu. Çünkü eğer Merkez Bankası Başkanı kendisiyle çalışmak istediği isimleri size öneriyorsa, demek ki teorik olarak da pratik olarak da yardımcılığı hak ettiğini düşünüyor. Bir kurumun başındaki insan, yardımcısını seçemiyorsa, hele ki bu kurum bağımsızsa, buna çağdaş ekonomik sistem, iyi yöneticilik denilemez. Bu sözler, her şeyden önce o isimleri öneren Başkan’a hakaret demektir.
Şimşek’in tam bu sözlerle olmasa da, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda "Merkez Bankası bile olsa Hükümetten bağımsız olamaz" türü sözler etmesi ise en büyük hayal kırıklığı... Bir iktisatçı, çağdaş bir analist bunu diyebilir mi, böyle bakabilir mi?
BAKAN DAVETLERİNİN ADABI
Peki, bakanın bu daveti nereden çıkmış?
Bakan eskiden tanıdığı aşikar bir aracı kurum iktisatçısına, "arkadaşları topla gel konuşalım" demiş belli ki... O iktisatçı da, banka ve aracı kurumlardaki tanıdığı iktisatçıları aramış, "Bakanla yarın toplantı yapacağız gelir misin?" demiş. Tabi ki hepsi, aynı zamanda birbirlerinin rakipleri olan, bu iktisatçılar da bakanın davetine uyup, gitmişler.
Geçtiğimiz salı günü Ataköy’de, Crown Plaza Oteli’nin altında, 1 saati aşkın bir süre, yaklaşık 10 iktisatçı Bakan’la birada oturup, çay kahve içip, sohbet etmişler.
Bakana birilerinin, kendisi bilmiyorsa bile, "Bakan davetlerinin bir usulü, adabı vardır" demesi gerekmez mi? Sade bir vatandaş olarak istediğiniz kişiyle oturup söyleşirsiniz ama Bakan olunca size, niye o kişiler seçildi, neden o aracı kurum ve bankalar seçildi diye sorulmaz mı? Geriye kalanlar itiraz ederse ne diyeceksiniz? Kriter nedir? "Arkadaşının tanıdıkları, yakınları" diye bir Bakan kriteri olabilir mi?
Devlette her şeyin bir adabı, usulü vardır, bu usuller devlete ve devlet gücünü kullanan görevlilere, bakanlara saygınlık kazandırır. Her şeyden önce de kurumlara...
Hazine’nin işlerine, örneğin ihalelere şimdi çok daha titiz bakmak gerekmeyecek mi?
İktisatçıların edindiği genel izlenim; Bakan’ın her istediğini istediği zamanda yapamadığı, geciken önlemler için hak verdiği ama "politik ikna süreci zaman alıyor" demesi...
Piyasalar iktisatçı bir bakana sahip olduklarına seviniyorlardı. Şimdi ne olacak?