DEVLET Bakanı Mehmet Şimşek’in, hálá bir yabancı kuruluş iktisatçısı gibi davrandığını, devlet adamlığına, yani oturduğu koltuğu dolduracak tavırlara sahip olamadığını, daha önce bazı örnekler vererek yazmıştık.
Şimşek bu tavrını devam ettirip, New York’ta yaptığı konuşmada "Türkiye’de savaş var" demiş. Bu sözlerin ardından, "Türkiye’de bir güçler kavgası var. Küreselleşmeyi anlayanlar ve buna hazırlananlar ile milliyetçiler arasında. Olan durumu ve bürokratik rejimi korumak isteyenler, en temel insan haklarını öne çıkaranlara karşı çıkıyor ve sanıyorum bu mücadele sürecek" şeklinde konuşmuş.
Her şeyden önce ABD’de, yabancılara karşı böyle bir konuşma yapmak, Türkiye açısından, ekonomi açısından son derece yanlış. Hani küresel kriz bizi etkilemezdi, bu kriz bizim için fırsat olurdu. Dışarıya gidip Türkiye’yi şikayet eden konuşmalar yapınca, küresel sermaye korkup Türkiye’den kaçınca mı fırsat haline dönüştüreceğiz bu krizi.
Böyle bir konuşmanın şekil olarak yanlışlığının yanısıra içerik olarak yanlışlığı da açık. Şimşek uzun süre yurtdışında kaldığı için olaya bir yabancı gibi bakmaya devam ediyor ve Türkiye’de siyasetin geçmişini de, bizce hiç bilmiyor. Türkiye’de küreselleşme yanlılarının kimler olduğunu, AKP geleneğinin şimdi parti kapatmaya karşı çıkarken aslında başkalarına nasıl alkış tuttuğunu, çifte standart tanımının nasıl takiyye ile birlikte kitaba uydurulduğunu, parti büyüklerine sorsa iyi olacak. Bu gelenek hiçbir zaman küreselleşme ve statükonun kırılmasının yanında olmamıştır, şimdi konjonktür icabı böyle bir hava vermeye çalışıyor. New York’ta konuştuğu yabancılardan Türkiye’yi tanıyanlar da kimin ne olduğu çok iyi bilir.
Şimşek, bunca zamandır, hálá Türkçe’ye hakim olamadığı için, bu kadar çok hata yapıyor diye düşünmek, artık saflık olacak. Daha önceki Devlet Bakanı Ali Babacan da Erdoğan’a karşı çıkamaz, her dediğini yapardı ama hiç olmazsa, konuşmasını ve üslubunu Erdoğan’a benzetmemişti.. Şimşek’in konuşmalarına bir bakın, sürekli bir azarlama tonu, yukarıdan bakma havası ve kendisinin de içinde bulunduğu gurubu "kahraman ilan etme" çabası.....
İŞSİZLİK FONUNU GAP’A HARCAYALIM FİKRİ...
Bir iktisatçının hükümete o kadar yakın olup övgüler dizmesini, bakan yakınlarını yanında işe alma gibi yöntemler denemesinin yanlışlığını daha önce yazmıştık. Bunun bir iktisatçıya yakışmadığını, bakanlığından önce de söylemiştik.
Ama "Politika böyle, bu yolla gelip bakan olunca hiç olmazsa teknisyen tavrını sürdürür" diye iyi niyetli düşünmüştük. Ancak Mehmet Şimşek, hiçbir şekilde bir teknisyen, bir iktisatçı gibi davranmayıp, tümüyle politik davranıp, belli ki koltuğunu koruma yolunu seçti.
Geçen gün hükümete yakın bir kaynak, Mehmet Şimşek’in GAP’la ilgili tartışmalarda gündeme getirdiği öneriyi anlatınca, Şimşek’in iktisatçılığının da tartışılması gerektiğine artık kesin ikna oldum.
Şimşek, GAP için hazırlanan planın finansmanı sorun olduğunda, "İşsizlik Fonu’ndaki parayı GAP’ın finansmanında kullanalım" demiş. Allahtan hálá ekonomiden anlayan bürokratlar var da, Şimşek’in bu önerisi hayata geçirilmemiş...
Şimşek Ankara’ya geldiğinde, bakan olduğunda işalemi de umutluydu, bürokrasinin bir bölümü de. "Hiç olmazsa işten anlayan biri geldi, Başbakana da doğruları söyler" diye umuyorlardı. Hatta geldiğinde bizzat "Doğruları Başbakan’a söyleyecek misiniz?" diye sorduğumda, "Buraya doğruları söylemeye geldim" demişti. İşsizlik Fonu’nu GAP’a harcama fikri doğru bildiği bir önerisi ise, işte o zaman ne kadar yanılmışız diye düşünüyorum.
Mehmet Şimşek bir teknisyen olarak hükümette kendi gösterip kendini vazgeçilmez kılmalıydı. "Tipik popülist muhafazakar politikacı" olma yolunu seçti. Halbuki bu işi o kadar iyi yapanlar zaten var ve bu alanda Şimşek’in şansı hiç olamaz.
Umarız bu işler bittiğinde Londra’daki eski kuruluşlarına geri dönebilir...