BUNDAN birkaç ay önce bir bakana belediyelerin çok büyük yatırımlara giriştiğini hatırlatıp; ‘‘Maliye'nin belediye kesintilerini özellikle de AKP'li belediyelerin kesintilerini durdurduğu ve böylece belediyelerin seçim öncesi kaynak yaratıp büyük yatırımlar yaptığı söyleniyor, doğru mu?’’ diye sormuştum. Aldığım yanıt; ‘‘Maliye normal belediye kesintilerine devam ediyor’’ oldu.
Son aylarda belediyelerin normal gelirleri ile böylesine büyük yatırımlara girişemeyecekleri açıkça ortaya çıktı. Özellikle büyük şehirler birer şantiye alanı oldu. Bu yatırımlardan bazılarının ileride ödenmek üzere yapıldığı belirtilirken, hepsinin borçla yapılamayacağı da açık. Başarılı görülen belediye başkanlarının AKP'ye geçişide, bu işlerin sadece borçla dönmediğini açıkça ortaya koyuyor.
Daha sonra Devlet Bakanı Ali Babacan'ın Milliyet gazetesindeki demeci ortaya çıktı. Babacan, kamunun kamuya borcunu ödemekte isteksiz davrandığını hatırlatıp, buna disiplin getirmeleri gerektiğini ve bununla ilgili çalışma başlattıklarını söylüyor. Bunun yeni bir ‘‘Tahkim’’ olup olmadığı sorulduğunda ise, ‘‘Çok daha farklı ve akılcı bir model’’ diyerek, yeni bir mahsuplaşma sistemi düşündüklerini kaydediyor. Ama bunun için hangi kamu kuruluşun kimden alacağı, kime borcu olduğunu netleşmesi gerektiğini söylüyor.
Babacan,‘‘Tahkim değil’’ diyor ama kamu kuruluşlarının birbirlerine olan borç ve alacakların mahsubu nasıl olabilir ki?
Bir kere her kamu kuruluşunun eşit düzeyde borcu ve alacağı yok. Yani kimileri daha fazla alacaklı, kimileri daha fazla borçlu. Böyle olunca ortaya bir artık kalıyor. Yani, sonuçta birbirini götürmüyor. Dolayısıyla temizlenmesi gereken bir miktar ortaya çıkıyor. Bu miktarın da şimdilik en az 7-8 katrilyon lira olacağı varsayılıyor. Eskiden özellikle seçim öncesinde bu tür borç ödememe eğilimi artar, sonuçta bu iş bir noktaya gelir tıkanırdı. Demekki aynı tıkanmaya doğru gidiyoruz. Kamu kuruluşlarının birbirlerine olan borçlarının temizlenmesi işine, ‘‘Tahkim’’ denir. Sonuçta bir artık ortaya çıkar ve bunun için Hazine ‘‘Tahkim kağıtları’’ çıkarır. Yapılan her tahkimin ekonomide durumu daha da ağırlaştırdığı, pislikleri halı altına temizlemek anlamına geldiği ve sonuçta mevcut borç yükünün büyümesinde tahkimlerin çok büyük payı olduğu artık herkez tarafından kabul ediliyor. Bu durum zaten Hazine'nin borçlanma raporlarınada açıkça girmiş durumda.
YÜK HAZİNE'YE KALACAK
Şimdi belediyeler doğalgaz kullanımı için halktan para topluyor, Botaş'a borcunu ödemiyor. Garantili borçlarını Hazine onların yerine ödeyip, Hazine ile anlaşma yapıp borçlarına karşılık vergiden aldıkları pay belli miktarlarda kesiliyordu. Şimdi bu paralar kesilmediği için Hazine'nin açığı da giderek büyüyor.
Bütün bunlar seçim nedeniyle yapılan işlemler ve resmen popülist seçim yatırımları.
Peki şimdi ne olacak? Eskiden tahkim yapıldığında Hazine, Merkez Bankası'na kağıt verir, yani yükü bu iki kurum paylaşırdı. Şimdi Merkez Bankası, yeni yasası uyarınca artık bu işe giremeyecek ve bütün yük Hazine'nin üzerine kalacak. Peki yükü tümüyle omuzlayacak Hazine kime borçlu derseniz; piyasaya ve halka....
Dolayısıyla bu işlemin mutlaka faizler üzerinde etkisi olacak. Bu açığı ya kağıt vererek karşılayacaksınız, ya da bir yerden para verip koyacaksınız. Gökten zembille inecek en az 7-8 katrilyon olmadığına göre demek ki kağıt verilecek.
İmar Bankası nedeniyle önümüzdeki dönemde 4-5 katrilyon liralık bir yük geleceği açık. Bunu yapabilmek için ek bütçe beklenecek. Zaten piyasadaki faiz oranları üzerinde baskı oluşturacak bu operasyona ek olarak bir da tahkim kağıtları gelirse faizler ne olacak?
Babacan bir bombanın pimini çekti ortaya bıraktı. Neler olacağını hep birlikte göreceğiz.