Paylaş
Geçtiğimiz hafta sonunda bir grup gazeteci ile İstanbul’da bir araya gelen Ali Babacan, alınan önlemlerin sonucunu almak için yıl ortasına kadar bekleyeceklerini kaydederek, ne gerekirse yapacaklarını, sadece para politikası ile olmayacağını, maliye politikası araçlarını da kullanacaklarını söylemiş. Maliye politikası derken vergi ayarlamalarından söz etmiş.
Yıl ortasına kadar küresel ekonomideki ve bizdeki gelişmeleri izleyeceklerini söylemesinin nedeni açık; 12 Haziran’da yapılacak olan seçimler. Babacan’ın kendisi de çok iyi biliyor ki; cari açığı azaltıp sıcak paraya fren koymak ve iç talebi kısmak için aldıkları sadece parasal politikalara dayalı önlemler yetmez. Yine çok iyi biliyor ki; alınan tedbirlerin vereceği sonuçları görebilmek için ille de yıl ortasını beklemek gerekmiyor, zaten yön belli oldu...
O zaman gelişmeleri izlemek için Babacan’ın bekleyeceklerini söyledikleri “yıl ortası”nın sadece ve sadece seçim zamanı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Özetle; Ali Babacan vergiler ve zamlar başta olmak üzere, içtalebi daraltacak ve cari açığı frenleyecek biçimde, halkın büyük bölümüne ek yük bindirecek kararlar alınması gerektiğini görüyor ama seçimlere kadar bu kararların alınamayacağını bildiği için, “yıl ortası” gibi bir süre koyuyor.
Bence Babacan, şu anda gereken tedbirlerin alınamaması nedeniyle yükün büyüdüğünü, yani şimdi alınmayan gerekli kararların seçimden sonra çok daha ağır biçimde devreye sokulacağını da iyi biliyor. Özetle; her zaman olduğu gibi politikacılar seçim öncesi gerekli zam ve vergi kararlarını alamadıkları için, seçim sonrası gelecek vergi ve zamlar, çok daha yüksek boyutlarda olacak. “Seçim ekonomisi yok” deniyor ya, işte size seçim ekonomisi...
Zaten son açıklanan kredi derecelendirme kuruluşlarının raporlarında da sadece parasal politikaların yetmeyeceği, maliye politikalarının sıkılması gerektiği, açık açık söyleniyor. Yani yabancılar da seçim sonrası başımıza gelecekleri biliyor...
10 MİLYAR DOLAR HİKÂYESİ
Milliyet Gazetesi’nde Güngör Uras’ın, Babacan’la yaptıkları toplantıya dayanarak gündeme getirdiği, alınan tedbirlerle çıktığı söylenen 10 milyar dolarlık sıcak para olayı, tam bir yılan hikayesine dönmeye aday.
Dün bu konuyu piyasa uzmanlarına ve banka iktisatçılarına ben de sordum. Hepsi, rakamlara bakıldığında önce bu sıcak paranın çıkıp daha sonra geri döndüğünü gösteren bir işaret bulamadıklarını söylediler.
Şimdi piyasadaki sorular giderek artıyor. Her şeyden önce gerçekten 10 milyar dolarlık “çok sıcak para” bu tedbirlerle ülkelerine geri döndü mü? Eğer döndüyse ne oldu da, Merkez Bankası Başkanı’nın dediği gibi, çok kısa vadeli bu para daha uzun vadeli para olarak geri döndü?
Bu paralar çıktıysa ya da geri döndüyse nerede göreceğiz?
Ödemeler dengesi tablosunda görülemeyeceğini belirten Merkez Bankası’nın konuya ilişkin açıklaması da piyasaları tatmin etmedi. Gerçekten bilançolara, rakamlara yansımayan bir hareket varsa, 10 milyar dolar gibi çok yüksek miktardaki bu paranın bir yerde izini görmemiz gerekmez mi? Bunu Merkez Bankası’nın daha şeffaf biçimde kamuoyuna açıklaması gerekmiyor mu?
Sorular uzayıp gidiyor. Bu soruların yanı sıra piyasa uzmanlarının bir tahmini daha var: Aslında böyle bir şey yoktu, Bakan Babacan bir rakam belirleyip böyle bir iddia ortaya atınca, Merkez Bankası da bunun altını doldurmaya çalıştı. Çıktı denilirken de, yeniden girdi denilirken de, aslında böyle bir hareket yoktu. Tabi ki bu bir piyasa yorumu.
Geldiğimiz noktayı görüyor musunuz; ortaya laf atılarak piyasa yönetiliyor...
Paylaş