Seçim sonrası ekonomi politikaları

PAZAR günü yapılacak seçimlerden, iktidar partisi AKP'nin oylarını artırarak çıkacağı neredeyse kesinleşti.

Yüzde 50'yi geçer mi, geçerse kaç puan geçer, bilmek mümkün değil, ama kesin olan AKP'nin oylarının artacağı.

Seçim sonrasında AKP'nin bunu bir zafer olarak ilan edeceği de açık... Haklıdırlar da... Ancak AKP'nin seçim sonrasında, kazanacağı bu zaferi nasıl yorumlayacağı, siyasette ve ekonomide uyguladığı politikalarda bir değişiklik olup olmayacağı, merakla bekleniyor.

Yaygın kanı; AKP'nin seçim zaferi kazansa bile genel ekonomik politikalarda bir değişiklik yapmayacağı, ekonomik programa devam edileceği, 2004 sonrası için de bir şekilde IMF ve Dünya Bankası'yla ilişkilerin devam edeceği yani yapısallar konusunda gerekli adımların atılacağı yönünde. Bunun dayanağı ise ‘‘AKP'nin başka şansı olmadığı, AB ve ABD'nin bu yönde yoğun telkinde bulunacağı’’, olarak özetlenebilir.

Ancak AKP iktidarının, genelde fazla değişiklik yapmasa bile, şimdiden ipuçlarını verdiği ‘‘ekonomik hatalar’’ yapma riski yüksek. Bunlar öyle hatalar ki, şimdi pek önemli değilmiş, genel trendi değiştirmez gibi gözükür ama önümüzdeki dönemin ekonomik gidişatına şimdiden yerleştirilmiş birer bomba niteliği kazanabilir.

Bir süredir belediye borçlarının da temizlenmesine dönük ‘‘tahkim’’den sözediyor, bunun ne kadar vahim bir hata olacağını anlatmaya çalışıyoruz. Geçen hafta 20 katrilyon lira civarında bir tahkimden bunun büyük bölümünün de terkininden sözetmiştik. Önceki gün Devlet Bakanı Ali Babacan İzmir'de verdiği bir demeçle, ‘‘eski tahkimler gibi olmayacak’’ demiş ama böyle bir çalışma yapıldığını teyit etmiş. Yöntemi ne olursa olsun, bunun adı tahkimdir ve 1994 krizinin oluşumunda yapılan tahkimin etkisini kimsenin gözden ırak tutmamaması gerek. Yani adına tahkim denmese de, kamu kuruluşlarının birbirlerine olan borçlarının temizlenmesi, özellikle beleriyelerin ödenmemiş borçlarının temizlenmesi ve bunu tümüyle Hazine'nin üstlenecek olması, AKP iktidarının ne kadar vahim bir hatanın eşiğinde olduğunu gösterir. Bu asgari ücrete emekli maaşlarına yapılan zamla ilgili ‘‘vergi ve zam artışı yok’’ deyip, iki gün sonra dönüp mecburen vergi ve zamlara başvurulmasına da benzemez. Bunun sonucu çok daha ağır olabilir.

Yine Hükümetin, özellikle de Başbakan'ın ısrarıyla, yaptığı bir hata 11 ile ayrıcalıklı teşviklerin verilmesi oldu. Şimdi izliyoruz; haklı olarak diğer iller buna karşı çıkıyor ve kapsamın genişletilmesini, aksi takdirde haksız rekabet olacağını söylüyorlar. ‘‘Bu iş bir başladı mı gerisinin geleceğini’’ yazmıştık ama yine dinletememiştik. Şimdi yapılan bu hatanın devamı geleceğe benziyor. 1994 krizinden sonra alınan önlemlerin, henüz tam iyileşme sağlanmadan geri alınması, herkesin taleplerinin karşılanmaya başlamasını hatırlıyorum da, yine benzer ‘‘hatalar zinciri’’nin eşiğinde olduğumuzdan korkuyorum.

FİŞ ALIN ÇAĞRISI

Maliye Bakanı ve Başbakan meydanlara çıkıp vatandaşlara ‘‘fiş alın’’ diye çağrılar yapıyor. Maliyeciler ve Başbakanlar yıllardır bu çağrıları yapar. Ancak son 4-5 yıllık dönemde perakende satışlardan KDV tahsilatının büyük ölçüde arttığını herkes unutuyor. KDV tahsilatı hiper ve süpermarketlerin artmasıyla, bunların işlem hacimlerinin genişlemesiyle arttı. Çünkü bir kısmı yabancı ortaklı bu marketler, hem alımlarında hem satışlarında tümüyle kayıt içinde hareket ediyor, bilançolarını düzgün tutuyor ve buna göre vergi ödüyor. Maliyeciler bu büyük marketlerin vergiye katkısını çok iyi bilir. ‘‘Fiş alın’’ diye çağrılar yapan Hükümet, kalkmış bu hiper ve süpermarketlerin etkinliğini azaltmaya dönük, popülizm adına, küçük esnafa şirin görüneceğiz diye, yasa çıkarmaya hazırlanıyor. Rekabetin olduğu yerde tüketicinin ve Maliye'nin kazandığını unutuyorlar.

Bunlar yapılacak hatalardan sadece bir-kaç örnek. Bunun örneklerin ötesinde siyasetin gerilmesi tehlikesi de var. Umarız AKP iktidarı kazanacağı seçim zaferini hazmetmeyi bilir...
Yazarın Tüm Yazıları