PİYASALAR takmıyor gibi gözüküyor ama biriken riskler için çok detaylı araştırmalar yapmaya başladılar.
Bir yandan küresel likiditedeki bolluğun dönüş noktasını yani dış likiditenin kaçınılmaz tıkanma zamanlamasını saptamaya çalışıyorlar. Öte yandan, biriken iç siyasi ve ekonomik risklerin ne zaman ekonomiye etki edeceğini bulmaya çabalıyorlar.
Özellikle bankaların araştırma birimleri, bu çalışmalarına bir süredir hız vermiş durumda. Araştırma birimleri zaman zaman siyasi gelişmeler hakkında da uzman bilgilere sahip olmaya çalışırlar. İşte o zamanlardan biri daha geldi. Bir yandan piyasada hala hakim olan "Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığa çıkmayacak" umudunu yitirmediklerini söylüyorlar ama bir yandan da Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na aday olduğu takdirde iç siyasi gelişmelerin nasıl seyredeceğini kestirmeye çalışıyorlar.
Bununla birlikte örneğin IMF çıpasının akıbetini de gözlüyorlar. IMF’in yumuşak tavrını sürdüreceğine kesin gözüyle bakarken, zaten biriken "yerine getirilemeyen sözler"in önümüzdeki dönem daha da artması, mali disiplinin seçim öncesi bozulması halinde de IMF’in yumuşak tavrını sürdürüp sürdürmeyeceğini sorguluyorlar. Piyasadaki hakim havanın bu araştırmaya karşılık, IMF’nin yumuşak tavrını devam ettireceği yönünde olduğunu da söylememiz gerekiyor.
Dün CNN Türk’te yayımlanan Referans Noktası programında konuk aldığımız Garanti Bankası Araştırma Müdürü Ali İhsan Gelberi de, IMF’in tüm savsaklamalara rağmen Türkiye ile ilişkilerini sürdüreceği beklentisinde. Dün bu köşede çıkan "Hükümet bu yıl sadece 1 gözden geçirmeyi tamamlayacak" saptamasının bir itiraf olarak kabul edilebileceğini söyleyen Gelberi, buna karşılık zaten piyasanın böyle bir beklenti içinde olduğunu, bu saptama ile birlikte bir anlamda bu niyetin resmileştiğini söyledi.
2006 bütçe sonuçlarının büyük başarı olduğunu ama durumun gösterildiği kadar parlak olmadığını kaydeden Gelberi, buna rağmen milli gelirin yüzde 3’ünün altında, yani Maastrich kriterlerine uygun bir rakamın başarı sayılması gerektiğini söyledi. Gelberi, 2004 ve 2005 bütçelerinin ise faiz dışı fazla daha yüksek olduğu ve tek seferlik gelirler nedeniyle, 2006 bütçesine göre çok daha başarılı olduğunu da belirtiyor.
YEN’E DİKKAT
Bu arada bankaların araştırma birimlerin siyasi ve ekonomik gelişmelerin yanısıra, dışarıdaki gelişmeleri ve küresel likidite akımlarını çok daha yakından takibe aldıkları anlaşılıyor. Ali İhsan Gelberi de Japon Yeni’ndeki değer düşüşüne dikkat çekerek, bunun küresel likidite için ne kadar tetikleyici olduğunu araştırdıklarını söylüyor. Ali İhsan Gelberi, genellikle nisan ya da mayıs aylarında piyasalarda yaşanan hareketliliğin kár realizasyonu olduğunu belirterek, "Aynı dönemde dünya likiditesinde de bir azalma olursa bu durum dalgalanmaya dönüşebiliyor" dedi. 2006’nın Mayıs’ında yaşanan dalgayı bu yıl da yaşayıp yaşamayacağımızı söylemenin çok zor olduğunu kaydeden Gelberi, buna karşılık uluslar arası likiditedeki bir sıkışıklık halinde Türkiye’nin bundan, geçen mayıs’taki gibi, diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla çok daha fazla olumsuz etkileneceği görüşünde.
Bunun en büyük nedeninin diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla çok daha fazla olan cari işlemler açığı olduğunu kaydeden Gelberi, geçen yılki dalgalanmaya neden olan, dünyaya en fazla likidite veren Japonya’nın para birimi yendeki hareketlenmeyi yine dikkatle takip ettiklerini söyledi. Gelberi, "Japonya yenindeki kaybın durdurup durdurulmayacağı önemli bir konu. Çünkü geçen yıl Japonya, Ocak-Nisan döneminde likiditesini 200 milyar dolar azalttığı için bir dalgalanma yaşadık. Bu yüzden Japonya’ye dikkat edilmesi gerekiyor" dedi.
Gelberi, AB ve IMF’nin Türkiye ekonomisinin iki önemli çıpası olduğunu, AB çıpasının gevşediğini IMF tarafında da bir kesilme olursa piyasaların bundan olumsuz etkileneceğini kaydederek, "IMF’nin AKP Hükümeti’nin elini bağlayan bir durumda olmadığını", bu nedenle de seçim öncesi ilişkiyi bitirmenin AKP’ye bir şey sağlamayacağını belirtti.