SEÇİM sonuçları piyasalar için sürpriz olmadı. Aslında piyasaların bir süredir, asıl baktığı yer Kıbrıs müzakereleri.
Aslında Kıbrıs görüşmelerine de AB hedefi açısından bakıyor. Yani bu yıl sonunda tüm üyelik müzakerelerinin başlayıp başlamayacağı piyasaların asıl baktığı nokta.
Başbakan Tayyip Erdoğan da, seçim zaferinin tadını çıkaramadan, hemen dörtlü müzakerelerin yapılacağı İsviçre'ye uçtu. Başbakan da, şimdi gündemlerinin Kıbrıs olduğunu açıkca söyledi.
Peki Kıbrıs'ta ne olacak derseniz; öyle ya da böyle referanduma gidecek bir metnin ortaya çıkacağını tahmin ediyorum. Ancak bu metin Türk tarafınca kabul edilse bile, Rum tarafından kabul edilecek mi, edilmesi için ne tür bir yaptırım uygulanacak, Rum tarafı kabul etmezse ne olacak, bütün bunları görmek için Mayıs başını beklemek gerekecek.
Ancak, Kıbrıs Rum tarafınca kabul edilmese bile, Kıbrıs konusunda bir anlaşma metninin ortaya çıkması, Türkiye'nin AB üyeliği açısından çok olumlu bir rol oynayacak.
Hükümet bu konuda ne yapacak derseniz, bence Başbakan ve ekibi İsviçre'de mümkün olduğunca uyumlu ve iyiniyet bir tavır içinde olacak ve buradan anlaşma çıkmasına çalışacak. Şurası açık ki; AKP Hükümetinin en büyük destekçisi ABD ve tam üyelik müzakerelerine başlama talebimiz olan AB de, bunu istiyor. İçlerine sindirmeseler de, sonradan gelecek bazı eleştirileri şimdiden görseler de, AKP hükümetinin Kıbrıs konusunda mümkün olduğunca anlaşmadan yana tavır koyacağını şimdiden söyleyebilirim.
Seçim sonuçlarını sağlıklı değerlendirdiği takdirde, AKP Hükümetinin bu konularda cesur davranmaya devam edeceğini tahmin ediyorum. Dün bir yorumcunun dediği gibi; AKP, eğer Kıbrıs ve AB propagandaları nedeniyle oylarını yükselttikleri açık olan DYP ve MHP'nin önünü kesme telaşına girer, statükocu bir tavır içine girerse, bence bu kendisi için intihar olur. AKP'nin beklenen kadar oy almasa da, bu seçimden zaferle çıkan parti olduğu açıktır ve bence statükonun kırılmasına dönük verdiği imaj bu zaferde etkili olmuştur. Daha doğrusu Türkiye insanı, ekonomik refah ve özgürlüklerinin artmasını istiyor ve bunun aracı olarak AB'ye tam üyeliği görüyor. Bu yolda çaba gösterene de destek veriyor.
AB ÇABASI YETMİYOR
Piyasalar da aynı biçimde, 'AKP'nin seçimden zaferle çıkması, Kıbrıs ve AB yolunda yapmak istediklerine güç katacaktır' gözüyle bakacaktır. Bu sonuçlar hatta fazlası zaten piyasalar tarafından satın alınmıştı ama bu seçim sonuçları piyasalardaki iyimserliği daha da artıracaktır.
Şahsen, hala, piyasalardaki mevcut iyimserliğin, abartılı olduğunu, risklerin bilerek gözden uzak tutulmaya çalışıldığını düşünüyorum. Kıbrıs ve AB gibi temel konularda AKP'nin tavrının onay gördüğü açıktır ama ekonomide yapılan ve yapılması planlanan hatalar, 'merkez parti oluyor' denilen bir iktidar partisinin yaptığı siyasi, hatta dini eğilimi yansıtan atamalar, önümüzdeki dönem ekonomisinin yönetilmesi açısından büyük riskler oluşturuyor.
AKP'nin bundan sonra siyasette takınacağı tutum da elbette çok önemli olacak. Seçim gecesi Başbakanın yaptığı açıklamalar, bundan sonra gerginlikten kaçınacaklarını gösteriyordu ama seçim propagandalarında özellikle imam-hatiplere ve YÖK'e karşı yaptığı açıklamalar, AB hedefine kitlenmiş gözüken bir partiye kesinlikle uymuyor. Bu nedenle, 'önümüzdeki günlerde siyasi çatışmalara ilişkin tehlike yoktur' denilememektedir.
Siyasi çatışma tehlikesinin yanısıra 'tahkim' gibi, 'teşviklerin genişletilmesi' gibi, önümüzdeki dönem ekonomik gidişatını tehlikeye sokabilecek planlar olduğu unutulmamalı.
Bunun da ötesinde IMF'le ilişkiler, yapısal tedbirlerle ilgili önlemlerin aciliyeti, yaza yaza usandığımız ama bir türlü 'Artık buralarda tehlike yok, Hükümet gerekeni yapacak' noktasına gelemediğimiz tehlikeler. Yani ekonomi hala bıçak sırtında, bir süre daha bu böyle devam edecek ve AKP Hükümetinin seçim zaferine rağmen, bu gerçeği hiç unutmaması gerekiyor.