KUZEY Irak’a yapılan kara harekatı dün sürpriz biçimde sona erdirildi. Bizce Başbakan dahil herkes için, operasyonun dün bitmesi sürpriz oldu. Çünkü Başbakan Ulusa Sesleniş metnini basına dağıtmışken geri çekti... Daha sonra yeni bir metni medyaya verdi.
Bu operasyon bitti ama bundan sonrası çok tartışılacak. Her şeyden önce ABD Başkanı Bush ve Savunma Bakanı Gates’in, "Türkiye’nin Irak’tan hemen çıkması lazım" açıklamalarının üzerinden bir gün bile geçmeden Kuzey Irak’tan askerlerin çıkarılması, ister istemez çeşitli spekülasyonlara, tartışmalara neden olacak.
Genelkurmay açıklamasında "hedeflere ulaşıldığının" belirtilmesi, çıkacak spekülasyonları azaltacak, daha doğrusu içeride siyasi çatışma yaratacak malzemelerin azalmasına yol açacak. Ancak buna rağmen tartışmaların yaşanması da doğal sayılmalıdır...
Ancak öyle ya da böyle, Irak’a yapılan kara harekatı artık sona erdi.
Bundan sonra yeni bir kara harekatı olur mu, hava harekatları ne kadar devam eder, bunu göreceğiz. Yani epey süre, bir daha kara operasyonu olsa da olmasa da, bunu konuşacağız.
Bu arada Talabani’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetini kabul ederek, önümüzdeki hafta Ankara’ya gelmesi de sürpriz olmamalı. Dolayısıyla Irak’a kara operasyonu önümüzdeki haftadan itibaren gündemin birinci sırasındaki yerini kaybetmeye başlayabilir.
Bununla birlikte süren ama operasyonun arkasında kalan türban krizi ise önümüzdeki haftadan itibaren gündemin birinci sırasına yerleşebilir. Economist’te yayınlanan bir yazıda kara operasyonu ile türban olayının doğrudan ilişki olduğu savı ileri sürüldü.
Bu sav doğrudur değildir bilinmez ama dışarıdaki piyasalarda Economist’in gücünü unutmayalım. Yani yurt dışındaki yatırımcılar bu olayları yakından izliyorlar.
Özetle; önümüzdeki haftadan itibaren türban krizi ön plana çıkınca, artık eskisine kıyasla çok daha yakından takip etmeye başlayacaklar.
EKONOMİYE SIRA GELİR Mİ?
Türban nasıl öne çıkar, gündemin birinci sırasını alır derseniz; üniversitelerdeki karmaşanın devam etmesi, CHP’nin başvurusunu Anayasa Mahkemesi’nin görüşmeye başlaması, YÖK Başkanı’nın yine bir demeç verme ihtimalinin yüksekliği, yani o kadar çok bahane var ki...
Tabi türban krizini örtmek için daha büyük bir gündem konusu yaratılabilir mi, bilmiyoruz. Bizim asıl derdimiz ise, son aylarda bıkmadan usanmadan yaptığımız uyarılarda olduğu gibi, ekonominin artık gündemin birinci sırası oturması...
Geçen hafta TÜSİAD’ın, Başbakan Yardımcısı Ekren ve bürokratlarla yaptığı toplantıyı biliyoruz. Burada TÜSİAD’ın teknik olarak bir çok önerisi olduğunu, Fransa’daki Attali raporu örneğinde olduğu gibi, bağımsız bur kuruma ekonominin yüksek ve istikrarlı büyümeye nasıl kavuşacağına ilişkin bir rapor hazırlatılması önerisi de dahil, biliyoruz.
Yani ekonomide yeni bir vizyona, yeni bir büyüme planına, iç ve dış piyasalarda güven yaratacak yeni bir yol haritasına ihtiyaç olduğu da kesin.
Ama bundan önce acil olanların yapılması, yani küresel krize karşı önlem alınması gerekiyor. İş alemi de acil önlem alınıp, bundan sonra yeni bir vizyon açıklanması gerektiğini belirtirken, mevcut ekonomik sorunların bile iyi yönetilemediğinden, haklı olarak şikayet ediyor.
İşte bu nedenle Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’e piyasaların ekonomi yönetimine duyduğu güvenin ne kadar önemli olduğu, son dönemde bu güvenin kaybolduğu ve yeni bir şeyler yapılarak bu güvenin kazanılması gerektiği, kibar bir dille anlatılmış.
Dün de Başbakan Tayyip Erdoğan, yine parti yöneticileri ve bir zaman ekonomik kurumlarda görev almış milletvekilleri ile yine toplandı ve durum değerlendirmesi yaptı.
Yani yine bir şey çıkmayacak gözüküyor. Ne zaman Başbakan bürokratları ve işalemi temsilcilerini toplamaya başlarsa, o zaman "belki sıra ekonomiye gelmiştir" diyebileceğiz.