IMF Türkiye Masası Şefi Rıza Moghadam, geçtiğimiz hafta Ankara'da iken, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'den randevu almak için çok çalıştı ama başaramadı.
Daha önceki Türkiye ziyaretlerinde Gül ile görüşme ihtiyacı duymayan Moghadam, bu kez mutlaka bu görüşmeyi yapmak istedi. Ancak Kıbrıs müzakereleri nedeniyle Gül'ün yoğun trafiğinden mi, yoksa başka nedenlerden mi bilinmez, Gül'den randevu alamadı.
Moghadam'ın Gül ile görüşmekte ısrarlı olmasının ardından yatan neden için Kulislerde çok laf dolaştı. En fazla da 'Moghadam'ın uygulanan ekonomik programdan taviz verilmeyeceği konusunda Gül'den destek arıyor' dendi. Moghadam'ın Gül'den medet ummasının nedeni ise oluşan güvensizlik. İstanbul'da görüştüğü özel sektör temsilcilerindeki 'aşırı iyimser hava'ya çok şaşırdı. Programa aykırı kararlara bu kadar iyimser bakmaları, Moghadam'ı tedirgin etti.
Moghadam'ın Devlet Bakanı Ali Babacan'a duyduğu güven de asgari ücret sözünü tutmaması nedeniyle büyük erozyona uğradı. Asgari ücret tartışmaları sırasında ABD'den arayarak konuştuğu Babacan'dan 'zammın yüzde 18-20'yi aşmayacağı' konusunda söz aldı. Aldığı bu söz doğrultusunda üstlerine, özellikle de Başkan Yardımcısı Anne Krueger'e 'kaygı duyulacak bir şey olmadığını' söyledi ama zam oranı yüzde 35'e çıkınca çok zor durumda kaldı. Bu nedenle Babacan'ın sözlerine temkinli kaklaşan Moghadam, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın IMF'e verilen sözlerin tutulması konusunda sürekli sapmalar göstermesinden de rahatsız.
İşte bu nedenle ekonomik programın uygulaması konusunda, 'sağduyulu' gördüğü Abdullah Gül ile görüşmek istedi. Gül'ün bilerek mi Moghadam'a randevu vermediği bilinmiyor. Ancak Kulislerde IMF'in ziyaretlerini organize eden Hazine Müsteşarlığı'nın, Babacan'ın isteğiyle, Gül'den randevu alınması konusunda ısrarcı davranmamış olabileceği söyleniyor.
Dolayısıyla Moghadam Gül ile görüşemedi ve istediği desteği bulamadan ABD'ye döndü. Şubat ortasında Moghadam Ankara'ya yeniden gelecek. Bu arada bütçeden yapılacak yüzde 10'luk kesinti ile ilgili hazırlanan yasanın çıkmasını bekleyecek. Bu da yetmeyecek, ek olarak alınması gereken önlemlerin alınıp alınmayacağına bakılacak. Şubat ortasında geldiğinde, iki haftada değişen bütçe yeniden masaya yatırılacak. Hala açık varsa ek önlemler istenecek.
BDDK'da görevden alma zamanlamasına dikkat
BDDK'da gerçekten garip şeyler olmaya başladı ve bunlar çoğu kimsenin 'iyi niyetli ve dürüst' dediği yeni Başkana yakışmıyor. Gerçekten bu hataları yapan kendisi mi, yoksa Başkana rağmen özellikle Partiden ve 'Kurul'dan gelen hatalar mı yaptırılıyor, bilmiyoruz.
BDDK'nın kuruluşundan beri Başkan Yardımcılığı yapan Teoman Kerman, eski yönetimi yıpratma sürecinde Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun soruşturması nedeniyle, 'soruşturma tamamlanana kadar' görevden uzaklaştırıldı. Teftiş Kurulu raporunu tamamladı ve 8 Ocak'ta BDDK'ya Kerman'ın soruşturmasında birşey bulunmadığını, görevine iade edilmesini istedi. Ama ne gariptir ki; BDDK 6 Ocak akşamı toplantı yapıp Kerman'ın Başbakan Yardımcılığından alınıp danışman yapılmasını kararlaştırmış,karar 7 Ocak'ta da Kerman'a tebliğ edilmişti. Şimdi sizin aklınıza 'BDDK Başbakanlık Teftiş'ten çıkacak raporu öğrendi ve rapor kendilerine ulaşmadan hemen görevden aldı, aksi takdirde almakta zorluk çekecekti' şüphesi gelmez mi?
Ama aynı BDDK'nın İmar Bankası'nda görevli murakıbın kendisine, çocuğuna çıkar sağladığı da ortaya çıktı. Bu kişi için soruşturma açıldı ama görevden uzaklaştırılmadığı gibi murakıp arkadaşları gitmediği için kurulan komisyon çalışamadı. İş ayyuka çıkınca görevden alındı...
Aynı şekilde TMSF'nin başına bir murakıp getirilmek istendi.Adını duyar duymaz bu kişinin TMSF ile mahkemelik olduğunu, İnterbank Fona alındığında orada olduğunu, hakkında büyük sorumluluk davaları olduğunu yazdık. Bizden sonra Milliyet Gazetesi işin üstüne gitti ve iş ayyuka çıkınca, bu kişinin ataması Cumhurbaşkanlığından döndü.
Murakıplarla ilgili geçen hafta yazdığımız yazıya, murakıplardan küfürlere varan, amiyane, tehdit kokan mailler, fakslar aldık. Elbette tanıdığımız, iyi bildiğimiz çok namuslu murakıplar var ve biz murakıplık kurumunun tümünü suçlamıyoruz. Ancak belli dönemleri fırsat bilen, bundan nemalanmak isteyen ve murakıplığı kullanarak, kendilerine çıkar sağlayan kişilerden söz ediyoruz. Her Kurul için de daha önce böyle yazılar yazdık. Yaşadığımız kısa süreç bile haklı olduğumuzu ortaya koydu. Bence en büyük iş, 'namuslu murakıp' bildiğimiz Başkana düşüyor...
Bazı tekstilciler neden KDV indirimi istemiyor?
MALİYE Bakanlığı'nın IMF'le görüştüğü konular arasında ilaç ve tekstildeki KDV indirimleri de var. Maliye Bakanı Davos'tan yaptığı açıklamada ilaçtaki indirim için yasa taslağı hazırlandığını söyledi. Bunun gelir kaybına yol açmayacağını belirterek. Bunun nedeni olarak da zaten ilaç tüketiminin büyük kısmının kamu olduğunu, dolayısıyla kamu harcamalarından sağlanan tasarruf ile buradaki KDV tahsilatındaki düşüşün birbirini götüreceğini söylemeye çalıştı. Tekstildeki KDV indirimi konusunda ise IMF'nin biraz direndiği söyleniyor. Tekstilde KDV indirimi yapılmaması konusunda IMF'nin kafasını karıştıranların bulunduğu belirtilirken, bunların bazı tekstilciler olduğu söyleniyor. Peki bu tekstilciler neden KDV indirime karşı çıksınlar ki?
Sebebi açık; eğer tekstildeki KDV oranı yüzde 18'den 8'e inerse, tekstil ihracatında alınan KDV iadesi hemen hemen sıfırlanmış olacak. Peki, iadesini almayacaklar ama az KDV ödedikleri için rekabet güçleri artacak, buna rağmen neden KDV indirimi istemiyorlar? Garip değil mi?
Tekstilde haksız vergi iadesi alındığı hep söylenir ama demek ki bunun boyutları söylenenin çok üstünde. Bu ne demek biliyor musunuz? Şüphelenen 'hayali ihracat' tutarı epeyce yükselmiş...
Geçen yıl Nisan-Mayıs aylarında, yine tekstilcileri dolaşan naylon faturacılar çıktığını duymuş, bu duyumumu Maliye'nın en tepe yöneticilerine iletmiştim ama 'Bul bir tane ibret olsun diye çok büyük cezaya çarptırayım' yanıtı almıştım. Bunları ancak kendilerinin bulabileceğini, o dönemde ödenen iadelerin çok yüksek olduğunu söylemiştim ama o dönem iadelerin üzerine gidilmemişti..
Farkında mısınız, geçen yıl Türkiye'ye 'kaynağı bilinmeyen' çok yüklü döviz girişi oldu. Bu sayede döviz fiyatları düştü, zamlar yapılmadı, bütçe dengelerinin tutması çok kolaylaştı...
Bir süredir tartışılıyor ama pek dile getirilmiyor; acaba daha önce olduğu gibi, yapılmayan ihracatların dövizleri yurda getirilmiş, bunun karşılığında da bazıları hem yurtdışındaki paralarını yurda getirip hem de üstüne yüzde 18 gibi yüksek vergi iadeleri almış olabilirler mi? Rahmetli Turgut Özal da bilindiği gibi buna göz yummuş, bu yolla döviz girişi sağlandığı için ilk sıralar hiç ses çıkarmamıştı. 'Acaba yine aynı senaryo mu?' diye düşünmekten, insan kendini alamıyor.
'Irak'tan çok para geliyor' gibi söylentiler de acaba kılıf için mi çıkarılıyor?
Öğrendiğim kadarıyla; Maliye tekstilde KVD indirimi istiyor. Buna karşılık bazılarının bunu istememesi, açıkcası bu şüphelerimizi artırıyor. Maliyeciler, tekstildeki KDV'nin indirilmesiyle ihracatta vergi iadelerinin büyük bölümünü oluşturan tekstilde KDV iadesi kalmayacağını, KDV'deki tahsilat kaybının çok fazlasının vergi iadelerindeki tasarruftan karşılanacağını hatta kara geçeceklerini söylüyorlar. Demek ki Maliye de bir şeylerden şüpheleniyor...
Yapılan bu işten en çok zarar gören ise namuslu tekstilciler. Bunların KDV indirimini istediklerini biliyoruz. Bence tekstilde KDV indirimini istemeyen ya da 'yarım ağız' istemiş gibi görünen ama perde arkasında kaldırılmasını istemeyenlerin ortaya çıkarılması lazım...
ABD'de IMF'yle kritik zirve
DAVOS Toplantıları sırasında Devlet Bakanı Ali Babacan'ın IMF Başkan Yardımcısı Anne Krueger ile bir toplantı yaptığını öğrendik. Babacan'ın söylediğine göre görüşme isteği Krueger'den gelmiş. Herşeyden önce şunu söyleyelim ki; bu pek hayra yorulacak bir görüşme talebi değil. Babacan, yaptığı uluslar arası temaslarda olumlu bir şeyler olduğu zaman bunu vakit geçirmeden medyaya açıklayan bir Bakan. Bu kez böyle bir demecine de rastlamadık... Belki bundan da önemlisi Babacan'ın, 'ABD'de IMF Başkanı Koehler, Başkan Yardımcısı Krueger ve Türkiye Masası Şefi Moghadam ile birlikte bir toplantı yapacaklarını' söylemesi. Tabii ki bu toplantıdan önce de, sonra da, ortaya attığımız bu sav reddedilecektir ama bu toplantının 'bir fırça toplantısı' olacağını şimdiden, rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun da ötesinde Başbakan Erdoğan IMF Başkanı Koehler ile görüşürse, burada da mutlaka ekonomik programdan görülen sapmalar konusunda, daha genel bir uyarının gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu toplantılardan sonra, Şubat ortasında IMF Heyeti gelene kadar bazı önlemlerin hızlanması, kimse için sürpriz olmasın. Eğer bu toplantılara rağmen gelir artırıcı, hatta vergi artırımları gibi önlemler alınmazsa ve IMF heyeti dönene kadar bu işler gerçekleşmezse, işte o zaman korkalım.