MERKEZ Bankası yönetimi, IMF’ye gönderilen "enflasyondan sapma " mektubuyla, Hükümetten gelen "faiz indirme" baskısına rağmen, enflasyonla mücadele konusunda sıkı duracağını ve kararlı olduğunu gösterdi. Umarız seçimler yaklaştıkça, Merkez Bankası yönetiminin bu kararlı tutumunda, önemli bir gevşeme olmaz...
Merkez Bankası’nın bu tutumunu ay sonunda yayımlanacak olan "Enflasyon Raporu"nda da sürdürmesi ve gördüğü riskleri bu raporda daha detaylandırması bekleniyor.
Mektuptaki genel hava, piyasaların da algıladığı, enflasyon hedefine yakınsama sürecinin, dolayısıyla faiz indirimlerinin başlama tarihinin, Merkez Bankası tarafından daha da ötelenmesi oldu. Yani hükümetin faiz indirimi baskısının tersine Merkez Bankası yönetiminde, indirimi daha ileri bir tarihe erteleme eğilimi gözlendi.
Mektupta "Orta vadeli enflasyon görünümüne ilişkin temel risk, enflasyonun aşağı inme konusunda beklenenden daha güçlü bir direnç gösterme olasılığı" olarak belirtilirken, bu direncin, enflasyon beklentilerinde de kendini gösterdiği kaydedildi. Hizmet sektöründeki fiyat artışlarının önemli bir risk unsuru olduğu ifade edilen mektupta "Son dönemdeki ücret ayarlamaları bu riski daha da belirginleştirmiştir. Böylesi bir riskin gerçekleşmesi, para politikasının sıkı duruşunun uzun bir süre korunmasını gerektirebilecektir" deniyor.
Enflasyon görünümüne dair bir diğer risk ise "para politikasının toplam talep üzerindeki gecikmeli etkilerine ilişkin belirsizlikler" olarak belirtiliyor. Mektupta, parasal politikaların enflasyon üzerindeki etkisinin değişebildiğine dikkat çekilerek, "Ekonomik faaliyette 2006 yılının üçüncü çeyreğinde görülen yavaşlamanın, para politikasındaki sıkılaşmadan ziyade finansal piyasalardaki dalgalanmalar sonrasında tüketici ve üretici güvenindeki azalmadan kaynaklandığı düşünülmektedir" yönünde bir tespitte bulunuluyor.
2006 yılı Haziran ayından bu yana gerçekleştirilen parasal sıkılaştırmanın özel kesim talebi üzerindeki etkisinin son dönemde görülmeye başlamış olsa da ekonomideki yavaşlamanın ne kadar süreceği ve hangi boyutta gerçekleşeceğinin netlik kazanmadığı kaydedilerek, ayrıca kamu harcamalarına ilişkin belirsizliklerin devam etmesinin, toplam talep ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir risk unsuru oluşturduğu kaydediliyor. Bu bağlamda, Merkez Bankası’nin, gerek gelirler politikasındaki gelişmelerin gerekse faiz dışı kamu harcamalarındaki artışların makroekonomik etkilerini yakından takip ettiğinin altı çiziliyor.
RİSKLER ARTIYOR
Enflasyonun hedefe yakınsamasını geciktirme potansiyeli taşıyan bir diğer riskin "küresel piyasalarda ortaya çıkabilecek ani dalgalanmalar" olarak özetlendiği mektupta, ABD’de enflasyon riskinin ve dolayısıyla faiz artırım olasılığının azalmış olduğu görülmesine rağmen dünya büyümesinde beklenenden hızlı bir yavaşlama olma olasılığı veya küresel dengesizliklere bağlı olarak ortaya çıkabilecek bir düzeltme hareketinin, gelişmekte olan ülke ekonomilerini olumsuz etkileyebilecek senaryolar arasında yerini koruduğu ifade ediliyor.
Bu noktada, Merkez Bankası’nın, 2006 yılı Haziran ayı içinde alınan tedbirler çerçevesinde mali piyasalarda oluşabilecek geçici ani dalgalanmalara karşı kullanılabilecek esnek bir politika aracı tasarlamış olduğunu vurgulanarak, geçici ve sert dalgalanmalar gözlenmesi halinde bu tarz bir politika sıkılaştırmasına gidilebileceği belirtiyor.
Merkez Bankası mektubunda "Dalgalanmaların enflasyon görünümünde kalıcı olumsuz etkiler oluşturması halinde ise Kurul, politika faizlerini gözden geçirecektir" denilerek, açıkca risklerin gerçekleşmesi halinde faiz indirimi yerine artırımına gidilebileceği de ima ediliyor.
Mektubunun sonuç bölümünde ise "Bu doğrultuda, önümüzdeki dönemde para politikasının olumsuz haberlere karşı daha duyarlı olacağı bir duruş sergilenecektir. Bu yaklaşım, orta vadeli enflasyon hedefimize ulaşma konusundaki kararlılığımızın bir göstergesi olarak algılanmalıdır" ibaresine yer veriliyor.
Yani Merkez Bankası Hükümete, "Benim itibarım önemli, gerekirse faiz artırırım" diyor.