KAYSERİ’de yapılan AB Karma İstişare Komisyonu (KİK) toplantısında özel sektör temsilcileri daha çok vize sorunu gibi, uygulamadaki sorunlara yer verirken, AB Komisyonu Türkiye Temsilcisi Büyükelçisi Hans Jörg Kretschmer ve AB Genel sekreteri Büyükelçi Oğuz Demiralp, müzakere sürecine ilişkin daha genel sorunlara değindiler.
Kretschmer’in Eurobarometre’nin, Türkiye’de AB’ye verilen desteğin hızla düştüğü sonucunu gösteren anket sonuçlarına iyimser yaklaşımı, ilginçti. AB Türkiye Temsilcisi, bu tür anket sonuçlarının çok hızla değişebildiğini, günlük sorunlardan etkilendiğini belirterek, bu sonuçların ileride düzebileceğine inandığını söyledi.
Kretschmer, özellikle insan hakları konusunda ciddi sorunların devam ettiğini, ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne ilişkin son dönemde ortaya çıkan davaların dikkatle izlendiğinin altını çizdi. Kretschmer’in din özgürlüğü konusundaki "bu konuda en az gelişmenin son 4 yıl içinde kaydedildiği" sözleri, bizce çok dikkat çekici idi.
Yargının mutlaka politikadan ve diğer etkilerden bağımsız olması gerektiğini kaydeden AB temsilcisi, sivil toplum girişimlerine ise öncelik verdiklerini kaydetti. Kretschmer 70 milyon euro’nun bu iş için ayrıldığını ve proje beklediklerini söyledi.
ABGenel Sekreteri Büyükelçi Oğuz Demiralp de, müzakere sürecine ilişkin bilgi vererek, tam üyeliğin zaman alacak olmasının müzakere sürecinin uzun sürmesini gerektirmediğini, bunun rehavet gerektiren bir konu olmadığını kaydetti. Demiralp, tarihin, sürekli olarak, kaçırdığımız trenlerin ağır maliyetlerini, bize öğrettiğini kaydeden Demiralp, artık bu trenin kaçırılmaması gerektiğini söyledi. Demiralp’in, "müzakerece sürecinin, mehter takımı adımlarıyla yürütülebilecek bir süreç olmadığını" söylemesi de, bizce konuşmaların en çarpıcısı sözlerinden biriydi.
Toplantının açılışına TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ile Devlet Bakanı Ali Babacan da katıldı. Babacan’ın sunumu yine çok iyimser bir tondaydı. Müzakere sürecinin çok iyi gittiğini, kaydeden Babacan, "Zaten en küçük bir sorun çıkarsa kamuoyunun haberi oluyor, o nedenle genelde sorunsuz bir süreç devam ediyor" şeklinde konuştu.
Babacan’ın sadece AB konusunda değil, ekonomi konularında da "fazla iyimser" bir hava vermesi, risklere hiç girmeyip, ortaya çıkan sorunların tümüyle basının suçuymuş gibi ortaya koyması, bizce artık "güvenilirlik" sorununu iyice büyüten bir hal almaya başladı.
KAYSERİ’NİN YEMEKLERİ VE YABANCILAR
Her yıl iki kez toplanan, sivil toplum ağırlıklı KİK toplantısının bu kez Kayseri’de yapılması özellikle yabancı katılımcılar için ilginç bir deneyim oldu. Eşbaşkan İsveçli Jan Olsson, bu toplantıların en çarpıcı yanlarından birini de, dayanamayıp, "Burada sürekli yemek yediriyorlar" sözleriyle dile getirdi.
Ollson bu sözleri, Perşembe gecesi Boydak ailesinin Heskablo’nun bahçesinde tüm katılımcılara verdiği "içkisiz yemek"te yaptığı konuşmada dile getirdi.
Yabancı konukların bir bölümünü aynı gün akşamüzeri TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Bağevinde misafir etmiş ve Kayseri’ye göre hafif olduğu söylenen, ama bizler için bile epeyce ağır bir menüyle karşılaşmıştı. Yani Olsson, şaşırmakta haklıydı.
Buna karşılık Yunanlı katılımcılar, başta dolma, kaymak, bal, börek, pastırma olmak üzere, bazıları neredeyse aynı isimle anılan yiyeceklere daha aşinaydı ve diğer yabancılara kendi mutfaklarıyla Türk mutfağı arasındaki büyük benzerlikleri büyük bir şevkle anlattılar.
Kayseri’nin başarılı belediye başkanı Özhaseki de, hemşehrisi Hisarcıklıoğlu gibi, gelen konuklarla yakından ilgilendi. Özhaseki’nin, ekonomik olarak gelişen illerde gördüğümüz büyük eksiklik olan kültür hizmetlerine ağırlık vermesi, tarihi eserler konusunda yaptığı çalışmalar, bizce Kayseri’nin turistik geleceği için de büyük umut veriyor.
Özetle Kayseri AB’ye, AB yetkilileri de Kayseri’ye alışmış görünüyor. Umarız, hükümet de bu gerçeği görür de "mehter adımları"ndan vazgeçip, artık biraz hızlı hareket etmeye başlar.