Küresel ekonomiye Japonya etkisi

YAŞADIĞI kriz sonrası kendine gelmeye çalışan küresel ekonomi, bu kez çok önemli bir aktörü olan Japonya’daki felaketle, sert bir biçimde irkildi.

Yaşanan felaketten sonra, hafta sonunda oluşan nükleer riski tartıştık ancak felaketin toplam faturası henüz konuşulmaya başlamadı. İşte önümüzdeki hafta felaketin ardından ortaya çıkan tablonun biraz daha netleşmeye başlaması, bu nedenle de küresel ekonomide Japonya’nın konuşulacağı bir hafta olması bekleniyor.
Piyasa uzmanları geçen hafta piyasalara Japonya felaketinin fazla yansımadığını, hemen hemen tek büyük etkisinin emtia fiyatlarındaki düşüş olduğunu, ancak hafta başından itibaren küresel ekonomideki asıl etkinin görülmeye başlayacağını söylüyorlar.  
Japonya’nın geçen yılki ekonomik daralma oranı yüzde 1.1’den 1.3’e revize edilirken, yeni yılın ilk verileri canlanmaya işaret ediyordu. Yıllık üretici enflasyonu Şubat’ta beklentilerin altında yüzde 1.7 olarak gerçekleşirken, makine siparişlerinin Ocak’ta bir önceki aya göre beklentilerin üzerinde yüzde 4.2 oranında artması, sanayi üretiminde son aylardaki yavaşlamanın geçici olabileceği şeklinde yorumlanmıştı.
Yani toparlanmaya başlayan Japonya ekonomisi şimdi 100 milyarlarca dolarlık faturalarla karşı karşıya kalacak. İlk aşamada finansal piyasalarda özellikle de borsada etkisi görülen depremin ve akabinde gerçekleşen tsunaminin neden olduğu tahribata karşı Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) likidite kolaylığı sağlayabileceği belirtiliyor. Bu nedenle hafta başında toplanacak olan BOJ’un açıklamaları tüm dünya tarafından dikkatle izlenecek.
Japonya’daki bu felaketin öncesinde gelişmiş ülkelerde yaşanan gelişmeler ise zaten küresel ekonomide istikrarsızlığın devam ettiğini gösteriyordu. Geçen hafta Avrupa ekonomilerinde kamu maliyesine ilişkin sorunlar, Portekiz’in borçlanma maliyetlerindeki artış ve Moody’s’in İspanya ve Yunanistan’ın kredi notunu düşürmesi gibi olaylar yaşanmıştı. Özellikle gelişmiş ekonomilerde büyümeye ilişkin veriler gelmeye devam etmiş, büyüme oranlarında henüz istikrar sağlanmamışken, enflasyona karşı önlem ihtiyaçları ve alınacak bu önlemlerin büyüme için oluşturacağı riskler yoğun olarak tartışılmıştı.
Tam Çin’de beklentileri aşan enflasyona karşı yeni parasal sıkılaştırma olup olmayacağı tartışılırken, üzerine gelen Japonya’daki felaket, haftanın son günlerinde petrol başta olmak üzere emtia ve tarım fiyatlarında ciddi düşüşlere neden oldu. Ancak bu düşüşlerin kalıcı olup olmayacağı bilinmiyor.
KÜRESEL ORTAM VE CARİ AÇIĞIMIZ
Bizde ise geçen hafta cari açığın büyümeye devam ettiği, ekonomide soğutma önlemlerinin dozu ve seçime kadar ne kadarının alınıp alınamayacağı tartışılıyordu. Geçen hafta döviz girişi yaşanmış, Japonya’da tahvil ihracı gerçekleştirilmiş, piyasalarda “acaba yeniden gelişmekte olan ülkelere bir akış mı başlayacak” denilmeye başlanmıştı.
İşte böylesine bir ortamda Japonya’dan tarihi bir felaket haberi geldi. Ülke ekonomisine bu felaketin etkisinin ne olacağını kestirmek, şimdiden çok güç. Ancak hem olumlu hem olumsuz etkileri olacağı kesin.
Bir yandan emtia fiyatlarının yeniden düşüşe geçmesi içeride de dengeleri biraz rahatlatır, hem de belki ihracat imkanını biraz artırır diye tartışılıyor.
Ancak unutulmaması gereken önemli bir husus; ocak sonu itibariyle 51.4 milyar dolara ulaşan 12 aylık cari açık rakamı ve bunun artmaya devam edeceği beklentisi. Bu arada ilk kez 2010’da cari açığın neredeyse tümüyle sıcak para ile finanse edilmiş olduğu gerçeği. Bu felaket olmadan da, artık cari açık finansmanının eskisi kadar kolay olamayacağı biliniyordu.
Japonya’nın küresel ekonomi için ciddi sermaye ihracı yapan bir ülke olduğu, dolayısıyla bizim gibi gelişmekte olan ülkelere akacak sermayeyi olumsuz etkileyeceği unutulmamalı.
Yazarın Tüm Yazıları